ESM Şube Yönetim Kurulu Üyesi Çakmak, “Demokrasiye her zamankinden fazla sahip çıkmaya ve savunmaya ihtiyaç olan bir dönemden geçmekteyiz. Sermayeyi istediği kalıba almış, Silivri cezaevini kendine muhalefet eden veya edecek olan yapıları tasfiye etmek için doldurmuştur” dedi.

KESK’e bağlı Enerji, Sanayi ve Maden Emekçileri Sendikası (ESM) Zonguldak Şubesi’nin 4’üncü Olağan Genel Kurulu yapıldı. Kongreye CHP eski İl Başkanı ve Milletvekili Aday Adayı Osman Yayla, ESM eski Genel Başkanı Kemal Bulut, TKP İl Başkanı Sami Baykut, ZOKEV Başkanı Kürşat Coşgun, KESK’e bağlı sendikaların başkan ve yöneticileri ile TMMOB’ye bağlı odaların başkan ve yöneticileri katıldı. Açılışın ardından kongre divanı oluşturuldu. KESK’e bağlı Eğitim-Sen Şube Başkanı Orhan Yılmaz’ın divan başkanı seçilmesinin ardından, babası rahatsızlandığı için kongreye katılamayan ESM Şube Başkanı Tahsin Kumkumoğlu’nun yerine konuşma yapan Sendika Yönetim Kurulu Üyesi M.Kemal Çakmak, sendikal anlayışlarının sınıf ve kitle sendikacılığı olduğunu belirterek şunları söyledi:

“DEVLET, SERMAYENİN EGEMENLİĞİNDE”
“KESK'e bağlı sendikalarımızda demokratik merkeziyetçilik, zamanla kendini merkeziyetçilik anlayışına terk ederken, tabanın söz ve karar sahibi olma ilkesi yerine dar grupçuluk anlayışları zaman zaman kendini göstererek ön plana çıkmaya başlamıştır. Sendikaların mücadeledeki yaklaşımları, sendika anlayışlarındaki farklılıklar nedeniyle tartışmalar olmuştur. Bilindiği gibi sendika hareketlerine yol veren, sendika mücadelenin yapısı iç işleyişi ve anlayışıdır. Bizim, ESM olarak sendikal anlayışımız sınıf ve kitle sendikacılığıdır. Bu anlayış kitlelerle buluştuğu ve kitlelerinde tarafından bu bilince erişildiği zaman maddi güce dönüşür ve istenilen hedefe ulaşılır. Yani bir sınıfın başka bir sınıfın üzerinde egemen olma aygıtı olan devlet, kapitalist toplumda sermayenin egemenliğindedir. Bu sistemde emek örgütleri olan sendikalar sermaye tabanlı Örgütler ve siyasi partilerden örgütsel anlamsa bağımsız olmalıdır. Sendikalardaki bu örgütsel bağımsızlık herhangi bir siyasi partinin yan örgütü veya arka bahçesi olmaması demektir. Sendikaların siyasi partilerden bağımsız olması, sosyal ve siyasal sorunlarla mücadele etmeyeceği ve çözüm önerileri üretmeyeceği birlikte olmayacağı anlamına da gelmemelidir. Emek örgütü olan sendikalara çalışanların emekçilerin lehine politikaları destekleyen savunan parti ve siyasi yapılarla zaman zaman, ortak mücadele hattı oluşturulacaktır. Burada önemli olan bu politikaların siyasetin sendikal zeminde belirlenmesi ve yaşama geçirilmesidir.”

“SİLİVRİ CEZAEVİ MUHALİFLERLE DOLU”
“Sendikal mücadelenin kendi öz dinamiğinden yani üyelerin söz hakkı dışında başka herhangi bir unsur tarafından yönetilmemeli ve yönlendirilmemelidir. Sendikal bağımsızlığın ve sendika iç demokrasinin çalışması işlerlilik kazanmasının yolu işyeri örgütlülüğünden geçmektedir. Üyelerini hesaba katmadan yürütülecek bir sendikal mücadelenin başarılı olma şansı yoktur. İşyeri örgütlenmesi sendikal mücadeleyi kitlesel, haklı ve meşru talepler düzleminde hareket etmenin teminatı olarak görülmelidir. Kısaca sendikal anlayışımız en net ifade ile ‘söz, yetki, karar’ çalışanlara şiarıdır. Yani üretenlerin hakkını savunmaktır. Emekçilerin, söz, yetki, karar sahibi olduğu yöneten-yönetilen ayrımım ret eden demokratik merkeziyetçiliği savunmaktır. Kararların demokratik bir biçimde alınması, alman bu karaların merkezi olarak pratiğe geçmesini savunur. Böylece aşağıdan yukarı olan demokratik işleyiş katılımcılığı arttırır. Demokrasiye her zamankinden fazla sahip çıkmaya ve savunmaya ihtiyaç olan bir dönemden geçmekteyiz. Bugün siyasi iktidar korku cumhuriyeti yaratmıştır. Sermayeyi istediği kalıba almış, Silivri cezaevini kendine muhalefet eden veya edecek olan yapıları tasfiye etmek için doldurmuştur.”
“AKP’NİN PAKETİNDEN NELER
ÇIKTIĞINI GÖRDÜK”
“Hukuk sistemini kendi dünya görüşüne geçit verecek şekilde biçimlendirmeye, kadrolaşmaya başlamıştır. Yandaş basın yaratarak ne kadar haklı ve güçlü olduğunu topluma dayatmaya çalışırken karşı çıkanları da kendi deyimiyle bertaraf etmek için her türlü yola başvurmaktadır. Üniversite öğrencilerini susturmak için kolluk kuvvelerini kullanırken, kendisine yönelik en ufak bir protestoyu dahi kabullenememekte. Statta ıslıklanıp yuhalandığında parasını ben verdim deyip protesto edenler hakkında soruşturma açtırmaktadır. AKP devleti yönetmeye değil ‘siyasi düşüncesi doğrultusunda halkın yaşam biçimini değiştirerek devleti ele geçirmeye yönelik politikalar ve baskılar uygulamaktadır. AKP, Kamu Kurum ve Kuruluşları yok ederken, yavaş yavaş ve parça parça bu işi yapmaktadır. En son olarak, Torba yasada bunun somut bir örneğidir. Torba yakanın cilalı kısımları kazındığında görülmektedir ki belediye ve il özel idaresinde ki işçiler Milli eğitim veya Emniyet teşkilatının taşra teşkilatına sürgün gidecek. Atandığı yerde 5 gün içinde işe başlamazsa iş akitleri fes edilecek. AKP Hükümetinin Topluma çok iyi olarak sunduğu paketlerden neler çıktığını gördük.”
Çakmak’ın konuşmasının ardından kürsüye çıkan ESM eski Genel Başkanı Kemal Bulut, “Salondakilere baktığım zaman, saçlarının mücadelede beyazladığını görüyorum. Hep birlikte 12 Eylül’ün faşizan dönemini acı bir şekilde yaşadık. Ama ne kadar sıkıntı çeksek de, hiçbiri AKP hükümetinin yarattığı kadar tahribat oluşturmadı. Ülkenin geleceğinden oldukça endişeliyiz” dedi.

YENİ YÖNETİM KURULU
Daha sonra çarşaf liste ile girilen seçim sonucunnda  ESM Yönetim kurulu asil üyeliklerine Ercan Acar,Özkan Altıner,A.Kaya Altınsoy,Kemal Çakmak, Ömer Genç, Sezai karataş, ve Tahsin kumkumoğlu.
Denetleme Kuruluna , Nevzat Kaynar, Akif Memiş ve Selma Peksöz, Disiplin Kuruluna Havva Bultan,Hasan Karaüzüm ve Aykut Kırbıyık. ESM Üst kurul delegeliklerine ise Ercan Acar, Celal Akyol, Özkan Altıner, A.Kaya Altınsoy,Tayfur Arca,Salih Atmaca,Koray Böcek,Havva Bultan,Emine Bulut,Abdurahman Canlı, Kemal Coşkun, Kemal Cakmak, Alim Düzlü, Tahir Erçatan, Vacit Esen, Ömer Genç, Cumhur has, Şenol İncereis, Alaattin kara, Sezai karataş, Hasan Karaüzüm,Nevzat Kaynar, Ömer kırca, Tahsin Kumkumoğlu,  Atıf Mete, Avni Özerkan, Selma Peksöz, Ayla Sarıoğlu, Cüneyt Toksöz, Zeynel Turan, İsa Uzunçelebi seçildiler.