Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş Sendikası Zonguldak Şube Başkanı Metin Kahveci, dün yapılan YGS’de görevli öğretmenlerin üzerlerinin aranmasına tepki göstererek, “Öğretmenin üstünün aranması, insani ve mesleki onurunun yok sayılmasıdır” dedi.
Başkan Kahveci, yazılı açıklamasında şunları söyledi;
“BU NASIL BİR ÇELİŞKİDİR?”
“Yaklaşık 1 milyon 700 bin adayın katıldığı üniversite sınavı YGS yapıldı. Son bir yıl içinde yaşananlarla beraber, sınavlara giriş çıkıştaki güvenlik önlemleri kat be kat arttırıldı; üst düzey önlemler alındı. Sınav araç gerecinin bile ÖSYM tarafından sağlandığı sınava girişte yapılan üst aramaları da tartışma konusu. Sınavda görev alan öğretmenler tam bir güvensizlik muamelesi ile karşı karşıya bırakıldılar. Sınava girerken üzeri didik didik aranan öğretmenlerin, aşırı önlemlerle insani ve mesleki onurları zedeleniyor. Sınava girecek adayların yanı sıra, sınav görevlisi öğretmenlerin de üzerinde takı, demir para, metal ve elektronik hiçbir şey bulunmayacak; hatta evinin, arabasının anahtarı ve cüzdanı bile. Üstelik kapıda başlayan güvenlik, sınav salonlarının da kameralar tarafından kayda alınması ile devam ediyor. Oysaki öğretmenlerin sınava nasıl geleceği sınav kılavuzunda açık bir şekilde belirtilmekte; buna rağmen öğretmenlerimiz suçlu gibi salonlara üstleri aranarak alınmaktadırlar. Sonra suçlu muamelesi gören aynı öğretmenler, güvenilir olduklarından şüphe duyurularak alındıkları salonda, sınavın sağlıklı bir şekilde geçmesini sağlayacaklar. Bu nasıl bir çelişkidir?”
“DEMOKRASİ, KAMU VİCDANI VE ÖZGÜRLÜKLER BÜYÜK YARALAR ALDI”
“Öğretmene kopyacı muamelesini reva gören ÖSYM, bu şekilde eğitimcisini şüpheli konumuna indirgeyerek; tam bir güven zafiyeti göstermektedir. ÖSYM sınav merkezinin yaptığı yanlışları ve suiistimalleri eğitimcilere mal etmenin ne anlamı var? Suçlu aranılıyorsa eğer, ÖSYM sınav merkezlerinin iletişim bağını, tarikat ve cemaat guruplarının yaptıkları kepazeliğin hesabını vermek zorundalar. Kaldı ki, Milli Eğitim Bakanlığı’nın güvenmediği bir eğitimciye, öğrencisinin ve velisinin güvenmesi mümkün müdür? Öğretmenlerin kişisel anlamda karşı karşıya bırakıldıkları bu güvensizlik, Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenlik mesleğini de zedeleyen uygulamaları ile birlikte değerlendirildiğinde, bundan sonra sınavlarda polislerin gözetmenlik yapması bile, neredeyse şaşırtıcı olmayacaktır. Sınav yapacak bir öğretmenin kopya verme potansiyeline sahip olduğu düşünülerek üzerinin aranması, aslında bakanlığın kendi ayaklarının yok edilmesi ile eş değerdir. Sınavlara girişte kıyafet konusunda özgürlükler ‘dayatan’ ÖSYM, aynı sınavda gözetmen olacak öğretmeninin elinden kalemini almıştır. Çünkü bugün Milli Eğitim Bakanlığı ve ÖSYM’nin gözünde öğretmenlerimiz, Atatürk ilke ve devrimlerini, bilim üretmeyi, sorgulamayı ve uğranılan haksızlıklar karşısında dik durmayı öğrettikleri için potansiyel birer suçluya dönüştüler. Sınava girecek olan ayrıcalıklı kesime sınav sorularını servis edenler ise ödüllendirilip yurtdışına gönderildiler. Ne yazık ki ülkemizin gerçeği bu... Demokrasi, kamu vicdanı ve özgürlükler büyük yaralar aldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın politikalarına bugün paranoya ve güvensizlik yön veriyor. Eğitim-İş olarak eğitimcisini suçlu ilan eden, onu ucuz iş gücü gibi gören zihniyeti kabul etmiyor, bu muameleye sessiz kalanları sorumluluklarını yerine getirmeleri konusunda uyarıyoruz. İnsan onuruna yakışmayan, öğretmeni potansiyel suçlu olarak gören bu anlayış değişene kadar öğretmenlerimizi, meslek onurunun ve statüsünün korunması için, kendilerine yönelik bu muamele karşısında sessiz kalmayıp bu sınavlarda gelecek yıllarda hep birlikte görev almamalıyız diyoruz. Bu temelde bütün sendikalarla bir araya gelerek ortak karar alarak (sınav görevi almayarak) uygulamaya sokulması meslek statüsü ve onuru açısından önemli bir davranış alacaktır.”