GMİS Genel Başkanı Ramis Muslu, TTK'dan taşeronların çekilmesi gerektiğini bir kez daha seslendirdi.

RECEP TAYYİP ERDOĞAN'A SESLENİŞ: Daha başka canlarımız yanmadan taşeron uygulamasına biran önce son verilsin. Bu uygulama aynı zamanda asıl işverenin üretimine de engel oluyor. Taşeron firmaların hak edişleri verilerek kurumdan el çektirilsin, buralarda çalışan arkadaşlarımız da bir formül bulunarak kurum bünyesine alınsınlar.

GELECEĞİMİZ İÇİN MÜCADELE.... Geçmişte birlikte mücadele ile neleri başarmışsak, bundan sonra da birlikte el ele, omuz omuza mücadele ile safları iyice sıklaştırarak başaracağız. Başka şansımız yok. Bu ocaklar sadece sizlerin değil, sizden sonra geleceklerin, sizin çocuklarınızın da ekmek teknesi.

TTK Karadon Müessesesi'nde meydana gelen grizu faciasında 39 madencinin şehit olması ve iki madencinin cesedine halen daha ulaşımamamış olduğu bir süreçte,  kaza sonrası inceleme yapan bilirkişinin yüzde 70 oranında taşeron firmanın suçlu olduğunu belirlemesi, bir kez daha taşeronlaştırmayı sorguluyor.
Bu konuda Kozlu'da işçilere konuşurken görüşlerini açıklayan TTK'dan taşeronların çekilmesini isterken, Başbakan Recep Tayip Erdoğan'a çağrıda bulundu.
Ramis Muslu, konuşmasına son günlerde ülke genelinde meydana gelen ölümlü maden iş kazalarına dikkat çekerek başladı ve şöyle konuştu:
"Özellikle son 6 aydan buyana ülkemizde meydana gelen maden iş kazalarında onlarca madenci arkadaşımızı kaybettik. Onlarca yuva söndü. Biz bu olayların yaşanabileceğine çok daha önceden dikkat çekmiştik.
Geçtiğimiz hafta Edirne Keşan ilçesinde meydana gelen kazada 3 madenci yaşamını yitirdi. 3 arkadaştan ikisi Zonguldaklı. Biri Yeniceli, diğeri Gökçebeyli. Yani bu demektir ki Türkiye'nin her köşesinde Zonguldaklı madenci çalışıyor.
17 Mayıs'ta Karadon'da 30 kardeşimizin yaşamını yitirdiği kaza hakkındaki bilirkişi raporu iki gün önce açıklandı. Yüzde 30 TTK, yüzde 70 taşeron firma sorumlu.
Biz buradan Sayın Başbakanımıza birkez daha sesleniyoruz, talep ediyoruz, daha başka canlarımız yanmadan taşeron uygulamasına biran önce son verilsin. Bu uygulama aynı zamanda asıl işverenin üretimine de engel oluyor. Taşeron firmaların hak edişleri verilerek kurumdan el çektirilsin, buralarda çalışan arkadaşlarımız da bir formül bulunarak kurum bünyesine alınsınlar.
TTK'da son zamanlarda iş kazalarında artışlar görülüyor. Bunun nedeni işçi eksikliğidir. 2009 yılında işe 3 bin kişi alınmasına rağmen bu sürede 900'ü aşkın işçi arkadaşımız da emekli oldu. Bu emekli olanlar işin ustası, işi bilen insanlardı. Onun için kurumdaki işçi açığı biran evvel giderilmelidir. Biz sendika olarak bu yönde çabamızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz.
FARKLILIKLARA
MASADA ÇÖZÜM
Yine son günlerde 2006 ve 2009 girişli madenci arkadaşlarımızın ücretleri ile ilgili, sağda solda, beldelerde avukatlı, noterli toplantılar düzenlenerek işçi arkadaşlarımızın kafaları karıştırılmak isteniyor. Bu işler toplu sözleşme masalarında çözülür arkadaşlar. Eğer bu işler öyle noter, avukat, hakimle çözülse idi biz sendika olarak gerekeni çoktan yapardık. Bu sorunu sözleşme masasında çözeceğiz.
2006 ve 2009 yılında işe giren arkadaşlarımızın ne şartlarda iş başı yaptığını hepimiz biliyoruz. Bu arkadaşları bu kuruma, sendika olarak mücadele vererek aldırdık.
2006 girişli arkadaşlarımız için bize 2 asgari ücret şartı koştular, o günün şartlarında önceliğimiz kurumda işçi açığını gidermek olduğu için 2000 girişlilerde olduğu gibi toplu sözleşme masasında çözeriz düşüncesiyle kabul ettik.
2009 yılında işe giren arkadaşlarımızla ilgili olarak, 2008 yılında bizzat Sayın Başbakanımız bu kuyudan ocağa girdi ve çıkışında burada sizlere 3000 kişi alınacağını söyledi. 3000 işçi alınırken işveren bize ücret olarak asgari ücretin 1-2 puan üstünde bir rakamı, yani 21 lira günlük ücret teklifi yaptı biz hemen karşı çıktık, protokol anlaşması Genel Müdürün masasında bir aydan fazla bekledi ve 32 lira yevmiye ile işe başladınız.
2009 yılında toplu sözleşmelerde bu ücret sorununuzu çözemedik. Birkaç puan iyileştirmenin ötesine geçemedik. Toplu sözleşmede yer alan bu iyileştirmeleri de işveren başka yöntemler geliştirerek sizlere ödemedi. Dava açtık, geçtiğimiz günlerde dava sonuçlandı ve kazandık. Bu farkı da bundan sonra işveren sizlere ödeyecek.
2009 yılında toplu sözleşmelerde bu ücret sorununuzu çözemememizin sebebi, 1995 yılından buyana toplu iş sözleşmeleri tüm ülke genelinde birlikte yapılıyor. Bu o zamanlar doğru bir yöntemdi fakat bu gün bu yöntemin değiştirilmesi gerekiyor. Önümüzdeki toplu sözleşmemizde bu yöntemi değiştireceğiz ve sizlerin aranızda ücret farkı olayını ortadan kaldıracağız. Bu demek değildir ki sizden fazla ücret alan arkadaşlarımızın ücretleri yeterli. Bu arkadaşlarımızın ücretleri de bu gün yoksulluk sınırının altında kaldı. 2006 ve 2009 girişli arkadaşlarımızın ücretleri ise açlık sınırında. Önümüzdeki dönem toplu sözleşmemizde ücretlerle ilgili mücadelemiz hepinizin yoksulluk sınırının üstüne çıkmasını sağlamaktır.
Tabi bu mücadeleyi de biz sendika olarak tek başımıza yapamayız, sizlerle birlikte dayanışma içinde omuz omuza mücadele ile yapacağız. Geçmişte birlikte mücadele ile neleri başarmışsak, bundan sonra da birlikte el ele, omuz omuza mücadele ile safları iyice sıklaştırarak başaracağız. Başka şansımız yok.
Bu ocaklar sadece sizlerin değil, sizden sonra geleceklerin, sizin çocuklarınızın da ekmek teknesi. Bu nedenle işimize ve mücadelemize sıkı sıkıya sarılmak zorundayız."