Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş Sendikası Ereğli Temsilcisi Cengiz Başaran, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta muhaliflerine ağır hakaretler ettiğini ve tehditler savurduğunu ileri sürdü. Başbakan’ın kendisinin birazcık eleştirilince, soluğu mahkeme kapılarında aldığını ifade eden Başaran, açıklamasına şöyle devam etti;
“Sayın Başbakan’ın muhalif düşünce ve eylemlere tahammülsüzlüğü, kendisini, sadece diğer Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlarından değil, dünyanın istikrarlı demokrasi mücadelesi veren diğer bütün ülke liderlerinden ayırır. Gazabından ne karikatürist kaçabilir, ne köşe yazarı, ne de medya patronu. Düşüncelerini ve tutumunu beğenmediği herkesi önce komplocu yandaş medyasıyla itibarsızlaştırır, sonra üstlerine ‘çoğunluğun zorbalığı anlayışını bütün uzuvlarına şırınga ettiği devlet gücüyle’ çullanarak onları yok etmeye çalışır. Zaten AKP’nin ileri demokrasi anlayışına göre muhalifler ve yandaşlığı reddedenler, yok edilmeleri, bertaraf edilmeleri gereken birer zararlıdırlar.
Son günlerde muhalif üniversite öğrencilerine yönelik olarak ortaya konulan ve sıkıyönetim dönemlerini hatırlatan devlet terörü manzaraları bu anlayışın tipik örneklerindendir. Başbakan’ın 28 Kasım’da Dolmabahçe'deki Çalışma Ofisi'nde rektörlerle düzenlediği ve üniversitelerin sorunlarının tespiti ve bu sorunların çözümüne yönelik olarak yapıldığı iddia edilen toplantıyı protesto eden öğrencilere uygulanan şiddet hafızalarda tazeliğini koruyor. Bu olaydan kısa bir süre sonra bu kez Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yaşanan protesto sonrasında Rektör ve Dekan’a ‘sivil dikta ayarı’ yaparak protestocu öğrencileri ‘devletin hedefi’ haline getiren Başbakan ve ekibi, bu çıkışlarının meyvelerini toplamaya başladılar.”

“EĞİTİM-İŞ ÜNİVERSİTELERDE UYGULANAN BASKI SİYASETİNE SESSİZ KALMAYACAK”
“Birkaç gün önce Manisa’da, eski siyasetçi babasının ‘öğrencilik yaşamında hiçbir demokratik etkinliğe katılmamasıyla övündüğü’ Rektör Bey, kendisini ziyaret eden hükümet üyesi Bülent Arınç’ı protesto eden öğrencilere, oturduğu koltuğun ‘kolay hak edilmediğini’ kanıtladı. Rektör Pakdemirli, bünyesinde hiçbir şekilde şiddet unsuru barındırmayan sloganlı protestoyu engelleyebilmek için, gözünü kin bürümüş şekilde öğrencileri üniversiteden atmakla tehdit etti. Özgürlük anlayışı ‘türban’la sınırlı olan zihniyetin trajikomik suçüstü hali.
 Demokratik etkinlikler sırasında eylemcilere dağılma uyarısı yapan polis amirlerine taş çıkartan Rektör’ü muhatap alıp kendisine karşılık vermek bizim için anlamlı olmayacaktır. Ancak Rektör Bey, en ilkel demokrasilerde bile hoşgörüyle karşılanan demokratik tepki yöntemini ortaya koyan öğrencilere hukuk dışı yöntemlerle zarar verirse, zorunlu olarak muhatabımız olacaktır. Eğitim-İş, AKP dayatmasıyla seçilen ve ülke çoğunluğunu temsil etmeyen Cumhurbaşkanı sayesinde AKP’lileştirilmeye çalışan üniversitelerde uygulanan baskı siyasetine hiçbir şekilde sessiz kalmayacak; özgürlük anlayışları, ‘türbana serbesti’den ibaret olanların gerçek demok-rasiyi iliklerine kadar içselleştirebilmeleri için elinden geleni ortaya koymaya devam edecektir.”