'Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü sevgiyle, saygıyla ve özlemle anıyoruz' diyen CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, 3 Kasım 2002'de AKP İktidarı ile başlayan sürecin Atatürk İlke ve devrimlerinin en çok zedelendiği, çiğnendiği dönem olarak ifade etti.
Köktürk açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü aramızdan ayrılışının 73. yılında artan sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz.
20. Yüzyılın en büyük devlet adamı, Cumhuriyetimizin Kurucusu, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü bugün bir kez daha saygı ile anarken, içinden geçtiğimiz bu karanlık günlerde onun ilke ve devrimlerine bir kez daha sıkı sıkıya sarılmamız gerektiğini görüyoruz.
SORUNLAR DAHA DA BÜYÜDÜ
Osmanlı Devleti, 17. Yüzyıldan sonra bilimsel ve teknolojik ilerlemelerine ayak uyduramadığı için duraklama dönemine girmiş, gerekli önlemler alınamadığı için de, duraklama çöküntüye dönüşmüştür. Bazı yüzeysel yeniliklerle bu çöküntü durdurulmaya çalışıldıysa da, ne yazık ki; sorunlar daha da büyümüş, içinden çıkılmaz hale gelmiştir.  Osmanlı Medreselerinde yapılan eğitimin akılcılıktan, bilimsellikten ve teknolojik ilerlemelerden yoksunluğu, ulusumuzu her alanda geri bırakmıştı. Bu tür eğitim kurumlarında yetişen insanların kalıplaşmış, bağnaz düşünceye sahip oluşları, ilerlemenin karşısındaki en büyük engeli oluşturmuştu. Arka arkaya gelen saldırı ve yenilgiler Osmanlı devletini Avrupa'nın Hasta Adamı konumuna getirmiş, Birinci Paylaşım Savaşı'nda alınan ağır yenilgiyle paylaşım planları yürürlüğe konulmuştur…  İşte bu koşullarda; dünyanın en güçlü emperyalist devletlerine karşı Ulusal Kurtuluş Savaşı veren ve zafere ulaştıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk önce yönetim biçimini değiştirerek, ulusu çağın gerisine iten tüm nedenlerin ve köhnemiş kurumların üstüne cesurca giderek, büyük devrimler gerçekleştirmiştir. Bu devrimler; 10 yıl gibi kısa bir sürede Türk Ulusunun adının çağdaş uluslar arasında sayılmasını sağlamıştır…  Büyük Atatürk'ün erken ölümünden sonra; 1946 sonrası ülkemiz çok partili sürece geçince büyük sarsıntılar ve kırılmalar yaşadı. 1950 sonrası; gericilik, dinin politikaya alet edilmesi, Atatürk ilke ve devrimlerinin karşısında güç olmaya başladı.
DEVRİMLER ZEDELENDİ
3 Kasım 2002'de AKP İktidarı ile başlayan süreç ise Atatürk İlke ve devrimlerinin en çok zedelendiği, çiğnendiği dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. AKP İktidarı en çok bilimsel ve laik yapının değiştirilmesine yönelik girişimlerde bulunmuştur, bulunmaktadır.
Bir Kanun Hükmünde Kararnameyle, Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat Yasası'nda yapılan değişiklik sırasında bakanlığın görevleri arasında sayılan Atatürk İlke ve İnkılaplarıyla, Atatürk milliyetçiliğine bağlı vatandaş yetiştirme ifadeleri kaldırılmıştır. Bu değişikliğin gerekçesi gazeteciler tarafından Milli Eğitim Bakanına sorulduğunda; Bakan Bizim gerekçemiz belli sade ve her şey yerli yerinde diye yaptık… Anayasamızda Milli Eğitim Temel Kanunumuz var. Onlarda o kadar çok bahsediliyor bu tip şeylerden. Teşkilat Kanunu birçok ülkede kanun bile değildir. Biz, bazı şeylere gereğinden fazla önem veriyoruz… deme cesaretini göstermiştir…
ÇADIR MAHKEMELERİ
KURULDU
Yine AKP İktidarında; binlerce yıldan bu yana şehit kanlarıyla sulanan vatan toprakları yabancılara satılmış,  Açılım adıyla başlatılan süreçte Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısı tartışmaya açık hale getirilerek, PKK ile müzakere süreci başlatılmıştır… PKK'ya karşı mücadele edenler, gazeteciler, üniversite hocaları gece yarısı operasyonlarıyla içeri alınıp yıllardır hapiste tutulurken, dağdan inen PKK'lılar için çadır mahkemeleri kurulmuş ve anında dışarı bırakılmıştır…Ancak, bu ve buna benzer daha birçok olumsuz gelişmeye, Büyük Önderimizin devrimleri ve tarihsel mirasın ışığında dur demek ve ülkemizin yarınlarını yeniden aydınlatmak temel sorumluluğumuzdur. Hiç kimse umutsuz olmamalıdır. Umutsuzluk sorunların daha da ağırlaşmasına neden olacaktır…
HESAP SORULACAK
Halkımıza bu süreci yaşatan, AKP İktidarından er geç hesap sorulacaktır… Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Büyük Önderimizi bir kez daha artan özlemle anarken, onun ulusumuzun yüreğinin ve beyninin en istisnai yerinde sonsuza kadar yaşayacağını haykırıyor,  onun ışığının uygarlığa giden yolda ulusumuzun yolunu sonsuza kadar aydınlatmaya devam edeceğini bir kez daha ifade ediyoruz.