AHİM 17 Temmuz 2008 tarihinde verdiği kararında, sendika üyesi olsun, olmasın çalışma koşullarını iyileştirmek amacıyla yapılan bir günlük ulusal greve katılması nedeniyle cezalandırılmayı mağdur sayılmak için yeterli olduğunu, bu nedenle mahkemeye başvuru hakları olduğunu, mahkeme başvurucuların ulusal greve katılarak barışcıl toplantı özgürlüklerini kullandıklarını, başvuruculara verilen cezaların sendika üyelerini ve böyle bir grev gününe veya derneklerinin çıkarlarını savunmak amacıyla yapılan eylemlere yasal olarak katılmak isteyen tüm diğer insanları caydırıcı nitelikte olduğundan "demokratik toplumda gerekli olmadığı"nı belirterek Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin örgütlenme özgürlüğünü koruyan 11.maddesini ihlal ettiği sonucuna varmıştır.AHİM, bu kararları 657 yasanın anılan yasa hükümleri, ceza yasasında grevi yasaklayan yasa hükümleri yürürlükte olduğu halde vermiştir

Kamu emekçilerinin 25 Kasım 2009 tarihinde gerçekleştirdikleri "Uyarı Grevi" öncesinde, siyasal iktidarın eylemin yasal olmadığına dönük açıklamaları ve ardından gereğinin yapılacağını söylemeleriyle meydana gelen gözdağına rağmen mücadelenin başarıya ulaştığını dile getiren Çaycuma Eğitim-Sen Şube Başkanı Orhan Yılmaz, "Gereken uyarıyı almışlardır.Aylardır hazırlıkları yapılan grev ve bu yönde çaba harcayan tüm emekçilere bir kez daha buradan teşekkür etmeyi bir borç bilirim" dedi ve eylemin yasal olduğuna dönük yasal gelişmeleri şöyle dile getirdi:
Danıştay 12.Dairesi 13.5.2008 gün ve E: 2006/2180, K: 2008/2808 sayılı kararında sendikal faaliyet kapsamında bir gün göreve gelmeme eyleminin mazeret olarak kabulü gerektiğinden 657 sayılı yasanın 125/C-b maddesinde öngörülen "özürsüz olarak bir gün göreve gelmemek" eyleminin sübuta ermediği sonucuna varılmış ve disiplin suçu oluşturmayan eylem nedeniyle cezalandırmanın hukuka uyarlılığının bulunmadığı sonucuna varmıştır. Konfederasyonumuz KESK'in 2 Eylül 2002 tarihli iş bırakma eylemine katıldığı gerekçesiyle 657 sayılı yasanın 125/A maddesi uyarınca uyarma cezası alan Erhan Karaçay'ın başvurusu üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 27 Mart 2007 tarihli Karaçay-Türkiye kararında, verilen ceza, her ne kadar düşük olsa da, kendisi gibi sendikaya üye kişilerin çıkarlarını savunmak amacıyla sendika üyelerinin grev ve eylemlere yasal olarak katılmamasına yönelik caydırıcı bir niteliğe sahip olduğu, bu nedenle uyarma cezasının "demokratik bir toplumda gerekli olmadığı"nı belirterek Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin örgütlenme özgürlüğünü koruyan 11.maddesini ihlal ettiği sonucuna varmıştır.
Aynı şekilde KESK' in içinde bulunduğu Emek Platformunun 1 Aralık 2000 iş bırakma eylemine katılanlar arasında yer alan 11 eğitim emekçisinin Karşıyaka Asliye Ceza Mahkemesi üç ay süreyle devlet memurluğundan uzaklaştırma ve para cezasıyla cezalandırması üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yapılmış ve AHİM söz konusu başvuru hakkında 17 Temmuz 2008 tarihinde verdiği Türkiye kararında, sendika üyesi olsun, olmasın çalışma koşullarını iyileştirmek amacıyla yapılan bir günlük ulusal greve katılması nedeniyle cezalandırılmayı mağdur sayılmak için yeterli olduğunu, bu nedenle mahkemeye başvuru hakları olduğunu, mahkeme başvurucuların ulusal greve katılarak barışcıl toplantı özgürlüklerini kullandıklarını, başvuruculara verilen cezaların sendika üyelerini ve böyle bir grev gününe veya derneklerinin çıkarlarını savunmak amacıyla yapılan eylemlere yasal olarak katılmak isteyen tüm diğer insanları caydırıcı nitelikte olduğundan "demokratik toplumda gerekli olmadığı"nı belirterek Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin örgütlenme özgürlüğünü koruyan 11.maddesini ihlal ettiği sonucuna varmıştır.AHİM, bu kararları 657 yasanın anılan yasa hükümleri, ceza yasasında grevi yasaklayan yasa hükümleri yürürlükte olduğu halde vermiştir.
Ancak Çaycuma ilçemizde İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından 02/12/2009 tarih ve 410/8443 sayılı yazı ile "25 Kasım 2009 tarihinde iş bırakma eylemine katılan " kamu çalışanları hakkında "gerekli işlemlerin okul/kurum müdürlüklerince yapılması istenmektedir.Yapılan eylemin haklılığına ve hukuka uygunluğuna dair daha birçok  örnek varken  25 Kasım iş bırakma  eylemi ile ilgili olarak üstü örtülü  soruşturma açılmasını isteyen ilçe Milli Eğitim Yöneticileri suç işlemektedirler.
Bu bağlamda Soruşturma açılmasını talep eden yöneticiler ile soruşturma açarak ceza verme yolunu seçecek olan okul ve kurum  müdürlerini:  25 Kasım uyarı grevine katılanları hukuka aykırı biçimde cezalandırmak isteyeceklerinden ve "Sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi" ile ilgili fiili gerçekleştireceklerinden dolayı bundan şimdiden vazgeçmelerini hukuka uygun davranmalarını  bekliyoruz. Buna rağmen hukuka uygun davranmayan Milli Eğitim Yöneticileri ile Okul Müdürleri hakkında   işlem başlatarak Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunacağımızın bilinmesini istiyoruz.