*Yaşanan ekonomik kriz ile Kdz. Ereğli'yi karanlık günlerin beklediğine dönük açıklamalar gündeme düşerken, Tersaneler Bölgesi'nde işçi-işveren arasındaki sorunlar da yargıda taşınıyor.

*İşçi avukatlarından Ünal Demirtaş da tersaneler bölgesinde yaşananlar ile ilgili hazırladığı raporda, Bölge Çalışma Müdürlüğü ve Sosyal Güvenlik Kurumu'nun denetimlerini sıklaştırması gerektiğine işaret etti.

Batı Karadeniz Deniz Ticaret Odası Başkanı İrfan Erdem'in açıklamasına göre; Kdz. Ereğli Tersaneler Bölgesi'nde çalışanlar tarafından işverenler aleyhine açılan yaklaşık 2400 dava bulunuyor. Yaşanan küresel ekonomik kriz nedeniyle 5500 çalışan sayısının 1400'lere kadar düştüğü Kdz. Ereğli Tersaneler Bölgesi'nde işçi-işveren arasındaki sorunlardan yargıya taşınan davalardan 120'sinde işçiler adına vekaleti bulunan Av. Ünal Demirtaş'ın hazırladığı raporun sonuç bölümünde "çözümlere" de yer verildi.
Kdz. Ereğli Çalışanlar ve Emekliler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen "Küresel Ekonomik Kriz ve Etkileri" konulu panele de katılarak düşüncelerini dile getiren Av. Ünal Demirtaş tarafından hazırlanan "Kdz. Ereğli Tersaneler Bölgesi" raporunu sizlere sunuyoruz:

KDZ EREĞLİ TERSANELER BÖLGESİ RAPORU
A) TERSANELER BÖLGESİNDEKİ ANA ŞİRKETLER;
1)MED MARİNE HOLDİNG A.Ş. BÜNYESİNDEKİ FİRMALAR
A)MED MARINE KILAVUZLUK VE ROMORKAJ HIZMETLERI     
İNŞAAT SANAYI  VE TICARET A.Ş.
B) EREĞLİ GEMI İNŞA SANAYİ VE TİCARET A.Ş
C) USMED GEMİ İNŞA SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
D) MED YILMAZ GEMİ A.Ş.
2) MADENCİ GEMİ İNŞA A.Ş.
3) USTAOĞLU  YAT VE GEMİ SAN.TİC.A.Ş.
4) UMO GEMİ SAN.TİC.LTD.ŞTİ.
Bütün bu ana şirketlere bağlı 49 taşeron şirket vardır. Çalışan işçi sayısı bir dönem 5.000 civarında olduğu şu an ise 3.000 civarında  olduğu ifade edilmektedir.

B) İŞYERİNİN ÜRETİM ŞEKLİNE İLİŞKİN VE İŞYERİ ÇALIŞMA    KOŞULLARI VE İŞÇİLERİN YAŞADIKLARI SORUNLAR İLE  İLGİLİ TESPİTLER;                  

1) İş hukukunda asıl olan, bir işverenin kendi işçileri ve yönetim organizasyonu ile üretimde bulunmasıdır. İş hukukunun kurum ve kuralları da bu modele göre oluşturulmuştur. Alt işverenlik (taşeronluk) uygulaması ise ististadır. Oysa Ereğli tersaneler bölgesinde özellikle Med Marine Holding A.Ş. şirketlerinde, alt işveren uygulamasını istisna olmaktan çıkmış, temel bir kurala dönüşmüştür. Bu durum ise, işçilerin büyük kısmının yani %95'inin alt işveren (taşeron işçisi olarak çalışmasına yol açmakta) bu şekilde çalışan alt işveren işçilerinin , bireysel işçilik haklarının ( daha düşük ücret, daha az sosyal güvenlik,  daha ağır çalışma koşulları, iş güvencesi ) kısıtlanmasının yanında, günümüzde tüm evrensel insan hakları  belgelerinde temel bir insan hakkı niteliğinde kabul edilen sendika, toplu sözleşme ve grev haklarından da yoksun kalmalarını doğurmaktadır.İşçilerin birinci muhatabı taşeron firmalar olduğundan, işçi  sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı hükümleri tam olarak uygulanmamakta ve bir çok iş kazasına yol açmaktadır.

2) Bu gün işçilerin yaşadığı tüm sorunların temelinde taşeronluk uygulaması yatmaktadır. Ancak, tamamen işçilerin aleyhine olarak yapılan taşeronluk uygulaması yasal değildir. Şöyle ki;

a) 4857 Sayılı İ.K. asıl işverene ait, asıl işin alt işverene verilebilmesini, bazı koşullara bağlamıştır. 4857 Sayılı İ.K.nun 2.maddesinin 6.fıkrasına göre; "?Bir işverenden,işyerinde yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin YARDIMCI İŞLERİNDE ve asıl işin bir bölümünde İŞLETMENIN VE İŞİN GEREĞI ILE TEKNOLOJIK NEDENLERLE UZMANLIK GEREKTİREN İŞLERDE?" iş alınması ve işçilerin sadece bu işlerde çalıştırılması halinde, asıl işveren-alt işvveren ilişkisi söz konusudur. Gene alt işverenlik yönetmeliğinin 4.maddesinin b)bendine göre; "?Alt işverene verilen iş,işyerinde mal veya hizmet üretiminin yardımcı işlerinden olmalıdır.Asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi durumunda ise, verilen iş işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olmalıdır?"

b) Bu hükümler doğrultusunda,  Ereğli Tersanelerinin  işyerleri olan  tersanelerde, gemi inşası yapılmaktadır. Yani asıl iş, gemi inşasıdır. 7 Ana firma,  gemi inşası olan asıl işi, aynı anda değişik şirketlere alt işverenlik-taşronluk uygulaması ile bölerek vermektedirler. Yani her taşeron şirket, asıl işin bir bölümünü yapmaktadır.Yani yemek, temizlik vs.gibi yardımcı işler değildir. Dolayısı ile işçiler  asıl işin bir bölümünde çalışmaktadırlar. Kimi kaynakçı, kimi montajcı, kimi taşcı, kimi elektirikçi vs.dir. Bu şekilde işçilerin işçilerin yaptığı  işler, yardımcı iş  olmadığı gibi, asıl işin dışında teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş de  değildir. Tersaneler Asıl işin bir bölümünün alt işveren eli ile yürütülmesi için 4857 sayılı yasanın aradığı temel koşul olan, "...İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme koşulu?"  sağlanamamaktadır.

c) Bölge çalışma müdürlüğü müfettişleri de benzer tespitleri yapmışlardır. Örneğin Umo Gemi tersanesinde yapılan müfettiş incelemesi sonucu; "?İşyerinde, asıl işveren ve alt işveren sıfatı ile hareket eden işverenler nezdinde yapılan incelemelerde asıl işin bir bölümünün alt işveren eli ile yürütülmesi için 4857 sayılı yasanın aradığı temel koşul olan "?işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme?"koşulunun sağlanamadığı kanaatine varılmıştır. Bu itibarla, alt işveren olduğu belirtilen Ezgi Gemi ve Yat İnşa San. Tic.Ltd.Şti. işçilerinin başlangıçtan itibaren asıl işverenin (Umo Gemi San.ve Tic.Ltd.Şti.) işçisi sayılarak işlem görmeleri?" sonuç ve kanaatine varılmıştır.  Gene aynı müfettiş raporunda; "?.İşçi ücretlerinin zamanında ödenmediği, işçilerin almış olduğu gerçek ücretlerin, ücret bordrolarına ve ilgili evraklara yansıtılmadığı tespit edilmiştir..." sonuç ve kanaatine varılmıştır.

d) Yargıtay 9.Hukuk Dairesi 9.11.2005 gün 2005/30958 E. 2005/35533 no'lu kararına göre "..TEKNOLOJIK NEDENLERLE UZMANLIK GEREKTIREN IŞLER DIŞINDA ASIL IŞ BÖLÜNEREK ALT IŞVERENE VERİLEMEZ?." denilmektedir. Yerleşmiş yargıtay içtihatları da bu yöndedir.
e) İşçilik haklarının, ( ücret, fazla çalışma ücreti, kıdem,ihbar, hafta tatili,yıllık ücretli izin vs)  ssk primlerinin tamamı ödenmesin, toplu iş hukuku hakları (sendikaya üye olma,  toplu iş sözleşmesi yapma, grev vs gibi haklar) kullanılmasın diye, grup şirketleri arasında, taşeronlar arasında, kağıt üzerinde bir çok muvazalı işlemler yapmaktadırlar. Gene işçiler, işçilik alacaklarını istemesinler, yasal haklarını kullanmasınlar diye her türlü baskıyı, tehdidi ve şantaji yapmaktadırlar.Örneğin bir taşeron'un işi fesih edilirken, baskı ile diğer taşerona geçişleri yaptırılmakta, eski taşerondan tarafından işçilik alacakları ödenmediği halde, ibranameler imzalatılmaktadır. Yeni taşeron da işçilik alacakları ile ilgili dava açılmasın diye belirli süreli iş sözleşmesi imzalatmaktadır. Bu tür işlemlere imza atmayanların iş akitleri fesih edilmekte, kırmızı kalem çekilip, grup şirketlerinde veya taşeronlarında işe alınmamaktadır.

3) İşçilerin yaptığı işler,  teknik  iş olduğu için  asgari ücretin çok üzerinde, aylık ortalama 1.000,00-tl. ve üzerinde maaş  almaktadırlar.( 650,00-tl. - 1.600,00-tl arasında net ücret almaktadırlar) Ancak tersaneler bölgesinde iş yapan asıl işverenler ve taşeronlar ssk primlerini   ve diğer işçilik alacaklarını eksik ödemek için,  şöyle bir yöntem geliştirmişlerdir. GERÇEK ÜCRETİN ASGARI ÜCRET KISMI BANKADAN ÖDENMEKTE, HATTA IŞÇILERDEN ASGARI ÜCRET KISMI KADAR IBRANAME ALINMAKTA, ANCAK ÜCRETIN GERI KALAN KISMI ELDEN ÖDENMEKTEDIR. BU ŞEKILDE İŞÇİLERİN ALDIĞI GERÇEK ÜCRET, ÜCRET BORDROSUNA VE ILGILI EVRAKLARA YANSITILMAMAKTADIR. BUNA BAĞLI OLARAK DA SSK PRİMLERİ, İŞSİZLİK ÖDENEĞİ PRİMLERİ VE GELİR VERGİSİ EKSİK YATIRILMAKTADIR. BU ŞEKİLDE İŞYERLERİNDE ÇALIŞAN YAKLAŞIK 5.000 İŞÇİ İÇİN SSK.YA VE VERGİ DAİRESİNE EKSİK ÖDEME YAPILMAKTADIR.

4) Bu şekilde işverence kaçırılan  ssk primi ve vergi miktarı ile devletin uğradığı zarar kaba bir hesapla  şu şekildedir. Net ücreti, asgari ücret olan (net 550,00-tl. alan bir işçi) bir işçi için ( işveren ssk primi, işçi ssk pirimi, işveren işsizlik pirimi, işçi işsizlik primi, gelir vergisi olmak üzere toplam 375,00-tl.devlete ödenmektedir) maliyeti işverene 925,00-tl.ye  olmaktadır. Oysa işçilerin ortalama aylık net 1.000-tl. ücret aldığını varsayarsak, brütü 1.326-tl.ye gelmekte, devlete ödenenler ise ( işveren ssk primi 324,87, işçi ssk primi 185,00-tl işsizlik işçi primi 13,26,işveren işsizlik 26,52-tl. gelir vergisi ise 169,07-tl.) olmak üzere toplam 719,36-tl.dir. Bu şekilde işçi başına aylık 719,26- 375= 344,00-tl. devletin zararı olmaktadır. Bu da bir yılda işçi başına toplam 4.128,00) tl. yapmakta, 5 yıl çalışan bir işçi içinse devletin kaybı 20.640,00-tl, gibi bir rakama ulaşmaktadır. İŞYERLERİNDE 5 YILLIK ORTALAMADA  YAKLAŞIK 3.000  KIŞI ÇALIŞTIĞINI VARSAYMAMIZ HALİNDE,  DEVLETIN VERGİ VE SSK PRİMİ KAYBI  61.920.000,00-TL. (ALTMIŞ BİR MİLYON DOKUZYÜZ YİRMİ MİLYON TL ) GİBİ BIR RAKAMA TEKABÜL ETMEKTEDIR.

5) 2009 yılının ilk aylarından itibaren,( 5-6 gibi ay gibi), işçilerin ücretleri zamanında ve tam olarak ödenmemiştir. Bireysel olarak veya toplu olarak birikmiş ücret ve işçilik haklarını isteyen işçiler   zaman zaman eylem yapmışlar, ancak iş akitleri derhal fesih edilmiştir. İş akitleri fesih edilirken iş güvencesi hükümlerinden ve diğer yasal haklarından faydalanmasınlar diye ibranameler alınmıştır. İşsizlik sigorta primleri asgari ücret üzerinden yatırıldığı için, işsizlik sigorta fonundan da asgari ücret üzerinden ödeme yapılmaktadır.

C) ÇÖZÜM ÖNERİLERİ;
Asıl işverenler tarafından yasa ve yönetmeliklere aykırı olmasına rağmen, taşeronluk  uygulaması  kötüye kullanılmaktadır. Bu şekilde taşeronluk uygulaması ile muvazalı işlemler yapan işyerlerinde, işçiler toplu iş hukuku  uygulamasından yoksun kalmaktadır. Toplu iş hukuku uygulaması olmadığı içinde, işçiler örgütlü olarak yasal haklarını kullanamaktadırlar. İşverenlerin her türlü yasa dışı taleplerini, iş akitleri fesih edilmesin diye kabul etmek zorunda kalmaktadırlar. 
Bu sebeple işyerlerinde alt işverenlik uygulamalarının kaldırılmasına yönelik yasal düzenlemelerin yapılması gerekir.   Toplu iş hukukunun uygulanmasına yönelik yasal düzenlemelerin yapılması gerekir. Gene işyerlerinde, SGK müfettişlerince ve Çalışma  Bölge Müdürlüğünce yapılacak denetimlerin hızlandırılması ve amacına uygun yapılması gerekir. Bu konuda siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin de duyarlı olması halinde de sorunların çözümüne katkı da bulunacağı sonuç ve kanaatindeyim.