Zonguldak İşkur Müdürü Cemal Yiğit, iş-işsizlik ve ücret konularında değerlendirmelerde bulundu.

Yiğit: Ücretlerin artması sadece işçi ve işverenleri değil, maliyetleri arttırması nedeniyle ve bunun fiyatlara yansıması sonucunda tüketicileri ve sonuçta da genel ekonomik dengeyi etkiler. Tam tersi ücretlerin Erdemir'de olduğu gibi belirli bir oranda düşmesi, emlak alım satımı ve kiraları, ilçenin ticari hayatını olumsuz etkilemiştir. Tersanelerdeki işgücündeki azalma, günlük ekmek satışını bile düşürmüştür. Buna rağmen 2009 yılı TUIK verilerine göre Zonguldak İlinde işgücüne katılma oranı %57,3 oranla katılım oranının en yüksek olduğu 10'ncu İl'dir.

Zonguldak İşkur Müdürü Cemal Yiğit, iş hayatının kavramlarının bir yap-boz parçası gibi olduğunu, bir kavramın eksikliğinin ise hemen fark edildiğini söyledi. Bir ateşin yanması için gereken unsurlar olan yanıcı, yakıcı ve hava gibi temel unsurlardan birinin eksikliğinin diğerlerini işlevsiz kılacağına dikkati çeken Yiğit, bunun gibi iş, işçi, işveren ve işyeri ile ücret, belli başlı ana unsur işsizliğin de bunların türevi olduğunu belirtti. Zonguldak Ereğli ve Çevresini Kalkındırma Derneği'nin hazırladığı 2011 yılı raporuna Yiğit şu açıklamayı yaptı.

İŞ DENİLİNCE AKLA GELENLER
Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik ve çalışma gibi; ya da diğer bir tarif ile çalışanların yapacağı, içerdiği görevlerin sorumlulukların ve özelliklerinin listesidir. İlimizde iş denilince Türkiye Taş Kömürü Kurumu, Erdemir, tersaneler ile temizlik ve güvenlik şirketlerinde çalışmak akla gelir.

İŞ KAVRAMININ UNSURLARI
Geçerli bir iş ilişkisinin olması için herhangi bir işin yapılması, karşılık uğruna çalışılması gibi zamana göre ücret, parça başı ücret, prim ücret sistemi ve işverene bağımlı olarak çalışılması gerekir. 2009 yılı TUİK verilerine göre Zonguldak ili %53,1 oranla istihdam oranının en yüksek olduğu 11'nci İl'dir. Nüfusun önemli bir bölümü kırsal kesimde yaşamasına karşın iş ve ticari anlamda şehirle bağlarını sürdürmektedir. Örneğin maden sahalarının hemen tamamına yakını şehir merkezlerinde olmasına karşın, madencilik kesiminde çalışanların büyük kısmı kırsal kesimde ikamet etmektedir. Bu yapı, onların ücretsiz aile işçiliği şeklinde tarımla da uğraşmasını sağlamaktadır.

İŞVEREN
İş kanununa göre bir hizmet akdine dayanarak herhangi bir işte ücret karşılığı işçi çalıştıran tüzel veya gerçek kişilere işveren denir. Yani işveren gerçek kişi olabileceği gibi şirket, dernek, vakıf, kooperatif, sendika gibi özel veya kamu hukuku tüzel kişisi de olabilir. İşveren sayılmada en önemli unsur, işçi çalıştırma durumudur. İlimizde demir-çelik sektörü bulunması dolayısıyla demir çelik ve yan sanayiinde istihdam ve katma değer açısından ilk sırayı almaktadır. Ancak bu sektörlerin lokomotifi de taş kömürü madenciliğidir. İşçinin işverenin buyruğuna uygun olarak iş yapma borcu karşısında işverenin işçiden işi yapmasını isteme ve bunun için gerekli talimatı verme hakları bulunmaktadır. İşsiz kimdir? İşini kaybeden veya yürürlükteki (cari) ücret seviyesine ve mevcut çalışma şartlarına razı olduğu halde iş bulamayan kişiye işsiz denir. İş bulabildiği halde teklif edilen işte verilen ücreti ve çalışma şartlarını beğenmediği için çalışmayan kişi işsiz sayılmamaktadır. Ekonomik faaliyetlerin belirli dönemlerde yoğunlaşmasından dolayı ortaya çıkan işsizliğe de Mevsimlik İşsizlik denir. Üretim teknolojisinin gelişmesi sonucu insan emeği yerine daha çok makinelerin geçmesi sonucu ortaya çıkan işsizliğe de Teknolojik İşsizlik denir.

İŞSİZLİĞİN NEDENLERİ
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)'nün tanımına göre işsiz sayılabilmek için aktif olarak iş aramak gerekir. Yani işsiz sayılabilmek için iki şart vardır: birincisi çalışmayı arzulamak, ikincisi ise aktif olarak iş aramaktır. İşsiz miktarını iki temel dinamik belirler: işgücü arzı ve talebi İşgücü arzı talepten daha hızlı artarsa, istihdam artsa bile işsizlik artar. İşgücü arzı sabitken, istihdam azalırsa işsizlik yine artacaktır. Türkiye gibi olan ülkelerde işsizlik sorunu, işgücü arzının üretimine katıldığı sektörler arasındaki hareketliliğinden kaynaklanan değişmelerin, yani daha çok tarım ağırlıklı ekonomiden sanayi ve hizmet ağırlıklı ekonomiye geçişin yarattığı değişimlerin bir ürünü olarak karşımıza çıkar. Nüfus artışı ve tarımdan diğer sektörlere işgücü göçü, tarım dışı sektörlerde yüksek miktarlarda istihdam yaratılmasını gerektirir. İstihdam ise istihdam kapasitesinin düzenli ve yeterli ölçüde arttırılmasına, dolayısıyla da yatırım yapılmasına bağlıdır. Yapılan gözlemler ve araştırmalar Türkiye'de işsizlik sorununun hem geçiş ekonomisinin sorunlarından, hem de işgücü piyasasının katılıklarından kaynaklandığını göstermektedir. İşgücünün yapı ve niteliği Türkiye'deki sorunun temel unsurlarındadır. Nüfus ve nüfus artış oranı, işgücünün uzun dönem eğilimini belirleyen faktörlerden biridir. Ancak bu eğilim sadece nüfus artış oranı ile ilişkili değildir. İkinci bir etken de tarım sektöründen tarım dışı sektöre geçiştir. Kalkınma sürecinde tarımda verim artışlarına paralel olarak istihdam azalmakta ve tarım dışı sektörlere doğru kaymaktadır. Üçüncü etken, katılım oranı olarak bilinen çalışabilir nüfus içinde fiilen çalışan ya da işsiz olup iş arayanların oranıdır. Bu oran erkeklerde beklendiği gibi tüm diğer ülkeler kadar yüksekken, kadınlarda olağanüstü düşüktür. Kısacası nüfus artışı, tarımdan kopuş ve kadınların giderek daha büyük bölümünün işgücüne katılması sonucunda Türkiye'de işgücünde yüksek artış eğilimi hakimdir. Günümüzün ileri teknolojiye dayalı bilgi toplumunda eğitim, yeniden eğitim ve yaşam boyu eğitim süreçleri, rekabet gücünü geliştirme ve istihdamı korumada en önemli araçlardır.

İSTİHDAM GARANTİSİ KALMADI
Yeni ekonomik şartlarda artık hiçbir ülkede yaşam boyu istihdam garantisi kalmamış, yaşam boyu eğitim ve istihdam edilebilirlik kavramları geçerlilik kazanmıştır. Çağımızda en önemli istihdam güvencesi, işgücü piyasasının talep ettiği niteliklere sahip olmaktır. Türkiye'de de çağa ayak uydurmak için yaşam boyu öğrenim desteklenmeli, mesleki eğitim ve yaşam boyu öğrenim alanlarını geliştirmek için işçi ve işveren kesimlerinin ortaklığına dayanan işbirlikleri arttırılmalıdır. İşsizlik insan psikolojisini olumsuz yönde etkiler. İşsizler arasında yapılan araştırmalara göre işsiz insanların ruh halinde geleceğe güvensizlik, ümitsizlik yaygın olarak görülmekte ve bu da sosyal uyumsuzluğa, bağımlılık yapan maddelerin yaygın kullanımına ve strese sebep olduğu sonucuna ulaşmışlardır. 2009 yılı itibariyle ülkemizde işsizlik oranı % 14 olup kırsal kesimde % 8,9, kentlerde % 16,6 olarak görülmektedir. Zonguldak ilinde ise işsizlik % 7,3 oranı ile işsizlik oranının en düşük olduğu 17'nci İl'dir (TÜİK).

UCUZ İTHALAT…
İşsizliğin en büyük sebeplerinden birisi, ucuz ithalat tır. Bu da ülkemizde fabrikaların kapanmasına sebep olmuştur. Bu nedenle ihracat desteklenmeli ve ithalat kontrol altına alınmalıdır. Üretim imkânı olan sahalarda ithalata sıcak bakılmamalıdır. İşsizliğin önlenmesi için ekonomik büyümenin sağlanması, yani yatırımların canlandırılması gerekir. Yatırımın olmadığı bir ülkede işsizlikle mücadele mümkün değildir. İşsizliğin önlenebilmesi için her şeyden önce yatırım ortamının iyileştirilmesi, yatırım önündeki bürokratik engellerin kaldırılması, yabancı sermayenin ülkemize çekilmesi ve reel faiz oranlarının düşürülmesi gerekmektedir. Yüksek faizlerin yatırımları caydırıcı özelliği vardır. Bunun yanında eğitimli iş gücü sağlanmalı ve meslek eğitimine önem verilmelidir. İş ve meslek eğitimi de devamlı yenilenmeli, ve hayat boyu eğitim ve işe uyum eğitimlerinin sürekli olarak verilmesi gerekmektedir. İşsizliği önlemek için en önemli husus olarak da genç girişimcilerin önünün açılmasıdır. Girişimciliğin yaygınlaşması, ekonomik refahın artması ve işsizliğin ortadan kalkması için önemli bir etkendir. Girişimciye destek olacak kurumlar maalesef yok denecek kadar azdır. Girişimcilik eğitimleri yeterli değildir. İşsizliğin önlenmesi ve maddi kalkınmanın sağlanması için ön şart olarak mesailerin tanzimi, emniyetin tesisi ve yardımlaşma prensibinin kolaylaştırılması gerekir.

İŞSİZLİĞİN ÖNLENMESİ
Ayrıca işsizliği önleyebilmek için: aynı işte çalışanlara eşit ücret verilmelidir. Sanat, Ziraat ve Ticaret teşvik edilmeli, Ağır vergi ve sosyal güvenlik primlerinden vazgeçilmeli ve müteşebbislere gereken destek verilmelidir. Girdi fiyatları azaltılmalı, elektrik ve diğer enerji fiyatları dünya ortalamasına çekilmelidir. Araştırmalar, Türkiye'de iş arama tekniklerinin çağın gereklerini karşılayacak düzeyde olmadığını göstermektedir.

TEVŞİK ETMEKTE
Bu durum, iş aramanın etkinliğini düşürmektedir. Diğer bir ifadeyle iş bulma süresini artırmakta. Bireyin kendisi için doğru olarak nitelendirilebilecek işi bulamaması anlamında uyumsuz eşleşmeyi teşvik etmektedir.  Bu olumsuzlukların giderilmesi için İŞKUR'un çok daha işlevsel hale getirilmesi ve teknolojik imkânlardan daha fazla faydalanılması gereklidir. Türkiye'de işsiz sayısını arttıran önemli yapısal etkenlerden biri de, özellikle eğitimli gençler arasında işsizlik oranının çok yüksek olmasıdır. Ayrıca kamu kuruluşlarındaki aşırı ücretler ve aşırı istihdam sonucu bu işçilerin verimsizliğine ilaveten, bu kuruluşların zararları neticesinde ortaya çıkan kamu borçlanması da, faiz hadlerinin yüksek seviyelerde seyretmesine yol açarak maliyet enflasyonun başlıca kaynağını oluşturmaktadır. Kamu sektörüne özenerek özel sektörde sendikaların aşırı ücret talepleri ise; Sendikalı iş gücü ve kredi maliyetlerinin yüksekliği yeni yatırım şevkini kırmakta, Firmaların dış rekabet gücünü azaltıp büyümelerini engellemekte. Kayıt dışı işçi çalıştırmayı cazip hale getirerek, bunu yapanlarla yapmayanlar arasında aynı işkolunda haksız rekabet ortaya çıkmakta, İşçilerin sendikalaşmasına ve devletin vergi gelirlerini artırma çabalarına büyük bir darbe vurmakta, aşırı ücretler, firmaları otomasyona zorlayarak işsizliği artırmakta, sosyal dokuyu zedelemekte. Otomasyon, o işyerinde çalışan işçilerin bir kısmının işlerini kaybetmelerine ve neticede sendikaların güçlerinin azalmasına yol açmaktadır.

KORUMA YOLUNA GİDİLDİ
Demek ki aşırı ücret talepleri hem çalışan işçilerin, hem işsizlerin ve hem de sendikal hareketin gelişmesinin aleyhine olmakta ve nihayet Türkiye'nin sanayileşmesine de olumsuz etki etmektedir. Ücret, işverenin iş sözleşmesinden doğan en önemli yükümlülüğüdür. İşçiye üretim sürecine emeğiyle katılması karşılığında işveren tarafından ödenen karşılığı ifade eden ücret, hukuken işçinin gördüğü hizmetin karşılığı olarak tanımlanır. Sanayi devriminden sonra liberal düşünce doğrultusunda ücret, tarafların serbest iradesiyle belirlenirken, zaman içinde bu durum bazı aksaklıklara neden olmuş, sistemin sakıncaları olduğu görülerek ücretin düzenlenmesi ve korunması yoluna gidilmiştir. Emeğin üretim sürecinde kullanılması karşılığında elde ettiği gelire ücret adı verilir. Ücret, işçinin ve ailesinin tek geçim kaynağı olduğundan, işverenin ücret ödeme borcu, sıradan bir borç olmanın ötesinde bir sosyal karakter de kazanmıştır. TC Anayasası madde 55/Ede, ücret, emeğin karşılığıdır hükmü yer almaktadır. 4857 I.K MADDE 32. - ''Genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır.'' şeklinde tanımlanmıştır.

ÜCRETİN UNSURLARI
Nitelik olarak ücret, sadece emek faktörünün karşılığında ödenen bir gelir türüdür. 193 Sayılı GVK'nın 61. maddesi ücreti, Ücret, işverene tabi ve belirli bir iş yerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı olarak verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir. biçiminde tanımlamıştır. Bu tanımlamaya göre ücretin 3 unsuru vardır: İşverene bağlı olma: Kanuna göre işveren, hizmet erbabını işe alan, onu emir ve talimatı dâhilinde çalıştıran gerçek veya tüzel kişidir. Buradaki bağlı olmaktan kasıt; hizmetlinin, tespit edilen esaslar içinde işverenin emir ve direktifleri doğrultusunda hareket etmesidir. Belli bir işyerine bağlı olma: İşyerine bağlı olmayı, geniş anlamda almak gerekir. Esasında, ücretin işyerine bağlı olma unsuru, hizmetlinin işverene bağlı olmasından başka bir şey değildir. İşyerine bağlı olmayı sadece Vergi Usul Kanunu'nun 156. maddesindeki mağaza, yazıhane, muayenehane, imalathane, depo, tarla gibi ticari sanat veya mesleki faaliyetin yürütüldüğü yerlere maddeten bağlı olma şeklinde anlamamak; iş yerine hukuken bağlı olma olarak anlamak gerekir. Hizmet karşılığı olarak ödeme yapılması: Ortada ücretin olabilmesi için yapılan ödemelerin mutlaka ya bedeni ya da fikri bir hizmet karşılığı olması gerekir.

EN ÖNEMLİ FAKTÖR
Ücretin gerçek usulle tespiti, gayri sâfi ücret tutarından, bazı tutarlar indirilerek bulunur. Ücretin gayri safi tutarın belirlenmesi ise vergi sistemimiz açısından, hizmet erbabına verilen para, ayın ve sağlanan menfaatlerin toplamıdır. (Değişik ikinci fıkra: 17.4.2008-5754/85 md.) Ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkak kural olarak, Türk parası ile işyerinde veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödenir. Ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkak, yabancı para olarak kararlaştırılmış ise ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödeme yapılabilir. Sonuç olarak çalışma hayatı, diğer iktisadi faaliyetler gibi toplumun bugününü ve yarınını etkileyen en önemli faktördür. İşgücü piyasaları mal ve hizmet piyasaları ve para piyasaları gibi ekonominin en önemli piyasalarından biridir. Emeğin üretime katılma sürecinin başlangıcı işgücü piyasalarıdır. Toplumda hemen herkes çalışma ilişkisi içinde olmakla birlikte, işgücü piyasaları ile ilgili konular sadece işçileri ve işverenleri etkilemez; tüketiciler ve devlet de bunlardan etkilenirler. Örneğin ücretlerin artması sadece işçi ve işverenleri değil, maliyetleri arttırması nedeniyle ve bunun fiyatlara yansıması sonucunda tüketicileri ve sonuçta da genel ekonomik dengeyi etkiler. Tam tersi ücretlerin Erdemir'de olduğu gibi belirli bir oranda düşmesi, emlak alım satımı ve kiraları, ilçenin ticari hayatını olumsuz etkilemiştir. Tersanelerdeki işgücündeki azalma, günlük ekmek satışını bile düşürmüştür. Buna rağmen 2009 yılı TUIK verilerine göre Zonguldak İlinde işgücüne katılma oranı %57,3 oranla katılım oranının en yüksek olduğu 10'ncu İl'dir.