Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Zonguldak Şubesi Gençlik Kolları tarafından 18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde gözünden ve ensesinden sıkılan iki kurşunla öldürülen Necip Hablemitoğlu'nu anmak için ADD Şube binasında bir etkinlik düzenledi. ADD Zonguldak Şubesi Gençlik Kolları Başkanı Erkan Alkan, konuşmasında, Her şeye seyirci olan Türk halkı ise izlediklerinden hala memnun dedi.
Anma etkinliğine katılan ADD Şube Başkanı Şükran Karahasan, Hablemitoğlu'nun Türkiye'nin yetiştirdiği büyük değerlerden bir tanesi olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
KARAHASAN; "BU YOLDA HAYATINI KAYBETMİŞ İNSANLARI İYİ TANIYIN VE TANITIN"
"Hablemitoğlu, fikirlerinden dolayı Türkiye'de hayatını kaybeden pek çok kişiden bir tanesidir. Ancak sonuncusu değil, bu ülkede dünyanın her tarafında olduğu gibi düşüncesinden dolayı pek çok kişi bedel ödemek zorunda kaldı. Bedelini de canlarıyla ödediler. Bunların isimleri saymakla bitmiyor. Bütün cumhuriyet tarihimizde yapılan yeniliklere, çağdaşlaşmaya karşı sık sık ayaklanmalar ve bir takım karşı devrim hareketleri görülmüştür. Eğer borç ödemek istiyorsanız, hayatını bu yolda kaybetmiş olanları iyi tanıyacaksınız ve onları tanıtacaksınız."
Karahasan'ın konuşmasından sonra Hablemitoğlu'nun hayatı ve yazılarıyla ilgili hazırlanan görsel bir sunum yapıldı. Ardından ADD Zonguldak Şube Gençlik Kolları Başkanı Erkan Alkan konuşma yaparak, Hablemitoğlu'nun ömrünü aydınlanmaya ve ülkesine adadığını ifade ederek, şunları söyledi:
ALKAN; "HABLEMİTOĞLU,
GÖZÜ PEK VATANSEVERDİ"
"Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 akşamı evinin önündeki park yerinde arabasından iner inmez, gözünden ve ensesinden sıkılan iki kurşunla, cumhuriyet ve demokrasi düşmanlarınca öldürüldü. Türkiye'deki binlerce başka canlar gibi Hablemitoğlu'nun da kanı yerde kaldı, peki neden öldürüldü? Öldürülmeden önce 5 Ağustos 2002 tarihinde şunları yazıyordu:
'Devletin gücü (polis, adalet, maliye) devlet savunucularına karşı kullanma aşamasına gelmiş olan Fettullahcıların operasyonel anlamda kayda değer başarıları olmuştur. Operasyonlarında, amaca ulaşmada her yolu mubah sayan, her türlü sınır tanımaz fırsatçılık, ahlaksızlık, takiye unsurlarını içeren bir konsept çerçevesinde hareket eden Fettullahcı istihbaratçıların kullandıkları yöntemler şöyleydi: 'Telefon dinleme, tehdit, sahte belge üretimi ve montaj, çarpıtılmış bilgiye yönelik kampanyalar, hırsızlık, kundakçılık, şantaj amaçlı kadın pazarlama, görüntü kaydı, her türlü illegal kayıt kullanımı (böcek, gizli kamera), rüşvet, gasp, darp, bilgisayara sahtekarlıkları, ev ve işyeri kurşunlama, emniyeti su istimal, hakim kiralama ve diğerleri'... Böyle diyordu Hablemitoğlu öldürülmeden önce, ama suçu bu kadar değildi. 'Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası' adlı kitabı yazmış ve bazı devlet temsilcileri dönemin Ankara Üniversitesi Rektörü'ne giderek, 'atın bu adamı işten' demişti. Bu dönemde Vakıflar Yasası çıkmış, böylece ülkemizde Alman Vakıfları legal faaliyetleri rahatça sürdürmüşlerdir. Bu gözü pek vatansever, Kemalist insan ömrünü aydınlanmaya ve ülkesine adamıştır."
"FAALİ BELLİYKEN, 30 BİNİN ÜZERİNDE İNSANIN KANI YERDE KALDI"
"Yurtseverliği bir yaşam biçimine dönüştüren Hablemitoğlu, bu koşullar altında tetikçisini ve arkasındaki zihniyeti, gücü ve ölümünün nedenlerini öldürüleceğini çok iyi bilecek kadar akıllı ve ön görülüydü. Hatta ölümünden sonra olacakları da biliyordu. Bunu kendi sözleriyle çok güzel açıklamıştır. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy gibi cumhuriyet şehitlerinin öldürülmesini planlayanların ortaya çıkarılamayışında olduğu gibi sadece araç olan tetikçilerin kim olduğunu, ideolojilerini, tabiatlarını, inanç ya da inançsızlıkları önemli değildir. Yanıltıcı olan sadece tetikçilere bakarak yargıya varmaktır. Doğru yaklaşım ise söz konusu, 'cumhuriyet şehitlerinin faaliyetlerinin en çok hangi dış ülkenin çıkarlarına zarar verdiğini belirlenmesinin yanı sıra aynı kayıpları tekrar vermemek için caydırıcı önlemlerin alınmasıdır' demiştir. Her şeye seyirci olan Türk halkı ise izlediklerinden hala memnun ki, faali belliyken, 30 bin üzerinde insanın kanı yerde kaldı. Türkiye'de 9 yıl önce buz gibi Aralık akşamı Necip Hablemitoğlu'nun kanı karlar altında kalmış, çok mu? Bunu yazmak da, düşünmek de biz Atatürk gençliğine çok ağır geliyor.
Onu ve devrim şehitlerimizi, hocamızın güzel bir sözüyle anıyoruz: 'Kemalistler budur: 'Ateşle pişen çelik gibi dağlanır yüreği acıyla, çıplak elleriyle tutar kor gibi, ateş gibi, kardeşliğin sonsuza uzanan bedenini, Kemalistler yanar, meşale olur, nice karanlıklar böyle aydınlanır."