Türk Ocağı Zonguldak Şube Başkanı Erol Şeref, yaptığı basın açıklamasında demokratik açılım sürecini değerlendirdi. Ülke gündemini uzunca bir süre meşgul eden Kürt açılımının yeniden hız kazandığını belirten Erol Şeref, PKK militanlarının Habur sınır kapısında karşılanmasının ülkenin geleceği açısından endişe verdiğini belirtti. Şeref, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

"TEREDDÜT VE ENDİŞELERİMİZ ARTIYOR"
"Başlangıçta 'Kürt Açılımı' olarak lanse edilen ancak, tepkiler üzerine 'Demokratik Açılım' ya da 'Milli Birlik ve Kardeşlik Açılımı' olarak isimlendirilen proje çerçevesinde Kuzey Irak'tan ülkemize getirilen PKK militanlarının Habur'da karşılanışlarında yaşanan olumsuzluk, gelecekle ilgili tereddüt ve endişelerimizi arttırmıştır. Açılım sürecinin başından beri getirisinin ve götürüsünün ne olduğu yetkililerce somut olarak ifade edilemediğinden, kaygı uyandırmıştır. AB ve DTP (şimdi BDP) sözcülerinin basına yansıyan Anayasa düzenindeki değişiklik, mahalli idarelerin bağımsızlığı, iki ayrı millet ve Kürtçe'nin resmi bir eğitim dili olarak Anayasada yer alması talepleri karşısında elbette sessiz kalınması mümkün değildir. Siyasi otoritenin, bu konularda kaygıları ortadan kaldırıcı net tavır ortaya koyamaması, Kürtçü etnik bölücüleri ve onları savunanların iştahını kabartarak tahrik ve teşvik ediyor."

"ETNİK TEMELLİ FEDERASONU DAYATMAYA ÇALIŞIYORLAR"
"Türk Milleti tarihte kurduğu devletlerde pek çok etnik ve dini topluluklarla bir arada yaşamıştır. Türk devletleri, bünyelerindeki farklı etnik ve dini topluluklara hiçbir zaman asimilasyon siyaseti uygulamamıştır. Unutmamalıyız ki, bizim Türk Milleti olarak birlikte yaşama ölçümüz, 'hoşgörü' üzerine tesis edilmiştir. Türk Milleti'ndeki bu hoşgörü, tahammüle değil, 'sevgi'ye dayalı bir anlayıştır. Türk Milleti'nin devlet anlayışında hiçbir zaman ırkçılık ve etnik yapılaşması olmamıştır. 'Türk' kelimesi bir milli kimliği ve müşterek kültürü ifade etmiştir. 'Ne Mutlu Türküm' diyebilen herkes 'Türk' kabul edilmiştir. Milli birliğimizin adı olan 'Türk' ve 'Türk Milleti' söyleminden vazgeçip çeşitli kaygı ve dayatmalarla toplumumuzu 'Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Arnavut, Abaza' gibi farklı etnik unsurların bir karışımı olarak tanımlamaya çalışmak doğru bir şey değildir. Unutulmamalıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti milli bir devlettir. 'Üniter devlet', 'milli devlet', 'milletler hukuku' gibi terimlerin ne ifade ettiği iyi anlaşılmalıdır. Otuz yıldır yaşanan bölücü terör olayının nedenini, etnik bir alt yapıya bağlamak, meseleyi böyle görmek isteyen emperyalist dış odakların elini güçlendirmektedir. Bu bağlamda bize 'etnik temelli federasyon'u dayatmaya çalışıyorlar."

"TAVİZ YOK"
"Devletimizi yönetenlerin 'Kürt Açılımı'nı ya da 'Demokratik Açılım'ı tekrar her yönüyle düşünüp, bu açılımların yerine doğru milli politikalar belirleyip milli duruş göstermeleri 'milli birlik', 'milli güvenlik' ve 'gelecek'le ilgili kararlar alıp, uygulamaya koymaları beklentimizdir. Bugünkü 'Açılım' süreci bu haliyle ne yazık ki yakın tarihimizi hatırlatacak tarzda bir kopuşu tetikleyecek duruma doğru gitmektedir. Bu yanlış gidişte ısrarcı olmanın faturasının ağır olacağı unutulmamalı. 'Kürt Açılımı' ya da 'Demokratik Açılım' yerine ülkemizin ve milletimizin birliğini sağlamlaştırıcı adımlar atılmalı ve müşterek değerlerimiz ön plana çıkarılmalıdır. Aziz şehitlerimiz, gazilerimiz ve kayıplarımız neticesinde tescilli olan bölücü terör örgütü PKK ile mücadeleye mutlaka devam edilmelidir. 'Barış ve Kardeşlik' gibi sahte sözlerin büyüsüne kapılıp, mücadeleden vazgeçme yerine özel timler oluşturarak, etkin tedbirler alınmalıdır. Gerçek anlamda bir 'Demokratik Milli Birlik Açılımı' isteniyorsa, bunun için öncelikle terör örgütünün tamamen tasfiye edilmesi, Kürt kökenli vatandaşlarımızın üzerindeki ipoteğin kaldırılması ve 'Türk Kimliği' ortak noktasından taviz verilmemesi gerekir."