2011-2012 eğitim-öğretim yılının başlaması nedeniyle, Eğitim-Sen Çaycuma Temsilciliği tarafından Çaycuma Öğretmenevi önünde Eğitim-Sen üyelerinin katılımıyla basın açıklaması yapıldı.

Eylemde konuşan Eğitim-Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in, Öğretmenler 3 ayın tamamında tatil yapmayacaklar, ihtiyaç duydukları kadar tatil yapacaklar, onun dışında eğitime tabi tutulacaklar şeklindeki açıklamasını sert bir şekilde eleştirerek, Bakan ya Türkiye'den başka bir ülkeden söz etmektedir ya da öğretmenleri piyasalaştırmanın ve esnek çalışmanın daha da yaygınlaşacağı bir sisteme ikna etmenin yolunu bulmaya çalışmaktadır. dedi. Eylemde sık sık, Ücretli köle olmayacağız; Laik, demokratik bilimsel eğitim; Savaşa değil, eğitime bütçe;  Parasız eğitim, parasız sağlık; Yaşadın örgütlü mücadelemiz sloganları atıldı. Akyol, yeni eğitim-öğretim dönemi başlarken eğitimin temel sorunlarının hala çözüm beklediğini söyleyerek okul, öğretmen, memur ve hizmetli açıklarına çözüm üretilemediğini ifade etti. Akyol, her eğitim öğretim yılı başında sadece öğretmenlere ödenen eğitime hazırlık ödeneğinin hizmetli ve memurlara da ödenmesini istedi. AKP hükümetinin iktidara geldiği günden bu yana özellikle eğitim alanında yaptığı değişikliklerle kendi ideolojisi çerçevesinde bir eğitim sistemi biçimlendirmeyi amaçladığını söyleyen Akyol, Esnek ve güvencesiz istihdam artmış, eğitim kurumları tamamen ticarethane mantığıyla işletilir olmuş, kamu okulları satışa çıkarılmış, özel okul ve üniversiteler desteklenmiş, piyasacı ve gerici içerikte düzenlenen müfredat değişikliği yapılmıştır. dedi.

Bakan ücretli öğretmenin sınıfında
kendi çocuğunu okutmak ister mi?

Akyol, temel insan hakları arasında yer alan ve ücretsiz olarak tüm çocuk ve gençlerin yararlanabilmesi gereken eğitim hakkının, artık satın alınabilecek bir hizmet haline getirildiğini söyledi. Eğitimin okullaşma, bütçe, sınavlar, öğretmen açığı ve müfredat alanında yaşadığı sorunların sürdüğüne dikkat çeken Akyol, öğretmen açığının MEB'in kendi verilerine göre 146 bin 194 olduğunu söyleyerek, 400 bin öğretmenin atama beklediğini hatırlattı. Akyol, 400 bin eğitim emekçisi atama beklerken ücretli öğretmenliğin yaygınlaştırıldığını, atama bekleyen öğretmenlerin intihara sürüklendiğini söyleyen Akyol, Sözleşmeli ve ücretli istihdam, kölelik düzenidir. Bu kadar öğretmen açığı varken neden atama yapılmıyor. Bakan bir yıl sonra aynı görevi yapıp yapmayacağı belli olmayan bir ücretli öğretmenin sınıfında kendi çocuğunu okutmak ister mi? diye sordu. Akyol, MEB bütçesinin yüzde 10.92'ye çıkmasının hükümetin iddia ettiği gibi, e-ğitime daha fazla kaynak ayrıldığı anlamına gelme diğini söyledi. MEB bütçesinin GSYH'ye oranının 2003'ten bu yana çok küçük oranda değiştiğine dikkat çeken Akyol, bu bütçenin yüzde 72'sinin personel giderleri, yüzde 11'nin ise sosyal güvenlik giderlerine ayrıldığını söyledi. Eğitimin tüm yükünün velilerin sırtına yıkıldığını belirten Akyol, okullara kaynak ayrılmadığı koşullarda Milli Eğitim Bakanının  Kayıt ücreti almayın, vatandaşımı üzeni ben de üzerim demesinin bir anlam ifade etmediğini söyledi. İstihdam edilebileceği alan mevcutken ataması yapılmayan eğitim emekçilerinin ücretli öğretmenlik yapmaya zorlandığı sistemle nitelikli eğitimin önünün tıkandığını belirten Akyol, MEB'in hazırladığı Yeni Teşkilat Yasası'yla sözleşmeli istihdamın artacağını, sosyal devlet ve laiklik ilkesi yerine piyasanın ihtiyacını karşılayacak içerikte değiştirilen maddenin konulduğunu, eğitim emekçilerinin sosyal haklarının daraltıldığını dile getirdi.

Demokratiklik ve laiklik konuları,
eğitim sisteminden çıkartılıyor

Hükümetin, en son olarak kanun hükmünde kararname (KHK) ile Kuran kurslarında yaş sınırını kaldıran düzenlemesine tepki gösteren Akyol, demokratiklik ve laiklik konuları, eğitim sisteminden çıkartılıyor uyarısında bulundu. Akyol, konunun yalnızca Kuran kursları olmadığını vurgulayarak, Bu konu laiklik açısından tartışılmalı. Başbakan Tunus'da 'laiklikten korkmayın' diyor. Herhalde zaman içerisinde içini boşaltırsınız demek istiyor. Ülkemizde çocuklara kreş olanakları ve okul öncesi eğitim yeterli oranda ve nitelikli koşullarda ulaştırılmazken; çocukların boş zamanlarını geçirecekleri, kendilerini özgürce geliştirebilecekleri olanakların yokluğu ortadayken, onların çok erken yaşta, pedagojik nitelikleri oldukça şüpheli olan Kuran kurslarına gönderilmelerinin önünü açan bu uygulamanın sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz. Çocukların din eğitimini hangi yaşta ve hangi yöntemlerle, kimlerden alması gerektiğinin pedagojik olarak sağlıklı olduğuna dair devlet, bilimsel bir araştırma ve kritere sahip değilken doğrudan yaş sınırının kaldırılıp bu durumun bir özgürlük olarak tanımlanmasını doğru bulmuyoruz. Alevi yurttaşlarımızın zorunlu din derslerinin kaldırılmasına ilişkin taleplerinin ise neden bu özgürlük anlayışında yer bulamadığı halen cevaplanmamış bir soru olarak varlığını korumaktadır. dedi.

Öğretmenler yan gelip yatmıyorlar,
intihar ediyorlar

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in, Öğretmenler 3 ay tatil yapmayacak sözlerini eleştiren Akyol, Bakan Dinçer'in açıklamalarıyla, öğretmenlere yönelik güvencesizleştirme saldırısının toplumsal zeminini yaratmaya çalıştığını söyleyerek, Bakan ya Türkiye'den başka bir ülkeden söz etmektedir ya da öğretmenleri piyasalaştırmanın ve esnek çalışmanın daha da yaygınlaşacağı bir sisteme ikna etmenin yolunu bulmaya çalışmaktadır. dedi. Ücretli öğretmenlerin tatilinin olmadığından, 300 liraya çalıştırılmak istendiği için intihar eden atanamayan öğretmenlerden bahsetmeyen Bakanın, kamuoyunu bilinçli olarak yanılttığını belirten Akyol, Öğretmenler, bakanının iddia ettiği gibi 3 ay tatil yapmıyor. Sayın bakana öncelikle hatırlatmamız gerekir ki, ülkemizde bir ilköğretim öğretmenini 60, lise öğretmenini ise 30 gün tatil yapmaktadır. Sayın Bakan, Öğretmenlerin okulların kapanmasından 1 Temmuza kadar ve 1 Eylül'den okulların açıldığı tarihe kadar Seminer çalışması adı altında mesleki açıdan yetiştirilmesi ve eksiklerini tamamlaması için çalışmalar yaptıklarını bilmiyormuş gibi davranıyor. Milletvekillerinin 3 ay tatil yapmalarını da unutuyor. Öğretmenler, bakanın iddia ettiği gibi yan gelip yatmıyorlar. dedi. Akyol, Bakana hatırlatmak istiyoruz: Ataması yapılmadığı için geçtiğimiz hafta intihar eden Ceyda Öğretmenle birlikte atanamayıp intihar eden öğretmen sayısı 22'ye yükseldi. Sayın Bakan 300 ile 800 TL arasında ücret alarak okullarda çalışmak zorunda kalan atanamayan öğretmenlerin sorunlarını çözmek için adımlar atmalıdır. Milli Eğitim Bakanı'na; öğretmenlerin niteliğinin yükselmesini istiyorsa, her şeyden önce insanca yaşama ve çalışma koşullarıyla oluşturulan güvenceli işin kendilerine verilmesinin şart olduğunu hatırlatıyoruz. dedi. 

Performansa dayalı ücretlendirme
sistemine geçilmek isteniyor

Bakan Dinçer'in göreve geldiği ilk gün yaptığı Öğretmenlerin mesleki yeterliliklerine bakacağız açıklamasının ise eğitim emekçilerini performansa dayalı ücretlendirme sistemine geçirmenin ön adımı olduğunu belirterek; Sayın Bakan 2005 yılında Başbakanlık Müsteşarı iken tüm memurları sözleşmeli statüye geçirmeyi, iş güvencesini kaldırmayı,  esnek ve kuralsız çalışmayı hedefleyen ve tepkiler üzerine bir süreliğine geri çekilen Kamu Personel Reformunun baş mimarıydı. Şimdi bu Reformlar, AKP hükümetinin Ustalık Döneminde yaşama geçirilmek isteniyor. Eğitim Sen olarak eğitim emekçilerinin güvencesizleştirilmesine ve kazanılmış haklarının gasp edilmesine karşı mücadele edeceğiz ve ne gerekiyorsa yapacağız dedi.

ÇAYCUMA'DA EĞİTİM SORUNLARI

Yeni eğitim ve öğretim yılında tüm öğretmen ve öğrencilere başarılar dileyen Akyol, okullar açılırken Çaycuma'da yaşanan eğitim sorunları şu şekilde özetledi: En az 24 derslikli Çaycuma Anadolu Lisesi için yeni bina yapımına acilen başlanmalıdır. Ayrıca her an yıkılma tehlikesi olan Çaycuma Anadolu Lisesi acilen yıkılmalıdır. Çaycuma İstasyon Mahallesi'nde bulunan Fatih Lisesi'nin fiziki durumu oldukça kötü ve sınıflar kalabalıktır. Derslik sayısı yeterli olmadığı için okulda bazı şubeler açılamamaktadır. Kütüphane, laboratuar ve bilgisayar odaları koridorlara kurulan paravanlarla bölünmüştür. Bu sorunun çözümü için planlama yapılmalıdır. Çaycuma'daki beldeler içe-risinde lisesi olmayan tek belde Nebioğlu Belde-si'dir. Nebioğlu Belediyesi'nin ve belde halkının Tarım ve Hayvancılık Meslek Lisesi açılması yönündeki talepleri acilen dikkate alınmalıdır. Çaycuma Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'ne en az 10 derslikli ek bina yapılması ve donanım olarak güçlendirilerek teknolojik gelişmelere uyumlu hale getirilmelidir. Atatürk İlköğretim Okulu öğrencileri, var olan binanın eğitim-öğretime hizmet vermesi açısından uygun olmaması nedeniyle Mimar Sinan İlköğretim Okulu'nda eğitim öğretime devam edecektir. Mimar Sinan İlköğretim Okulu'nda ikili öğretiminin yapılacak olması öğrencileri ve velileri mağdur edecektir. Çaycuma Belediyesi, Milli Eğitim Müdürlüğü ve ilgili kuruluşlar bir an önce harekete geçmeli ve en kısa sürede Atatürk İlköğretim Okulu'nun bulunduğu araziye yeni bir ilköğretim okulu yapımına başlanmalıdır. Yıllar önce programa alınan fakat bir türlü yapımına başlanmayan 1-8 sınıflı Yukarıtaşçılı, Kadıoğlu ve Kalafatlı İlköğretim Okulunun yapımına acilen başlanmalıdır. Çaycuma'da 25 okulda birleştirilmiş sınıflı okullarda yetersiz bir eğitim verilmektedir. Bu olumsuz durumun giderilmesi için tam donanımlı 1-8 sınıflı ilköğretim okullarının uygun yerlere yapılması gerekmektedir. Okul öncesi eğitim uygulamasının zorunlu olması nedeniyle, okul öncesi eğitimde öğretmen, araç gereç, bina ve derslik ihtiyacı eksikliklerin temini için gerekli hazırlıklara şimdiden başlanması gerekmektedir. Ayrıca Çaycuma merkezi ve beldeleri ile büyük işyerlerinde kreş açılması gerekmektedir. Yine liselere de birer ana sınıfının açılması okul çevresi ve eğitim çalışanları açısından faydalı olacaktır. Özel eğitim sınıflarına kadrolu özel eğitim öğretmeni atamasının yapılması gerekmektedir. 1-8 sınıflı ilköğretim okullarının bünyesinde özel eğitim sınıflarının açılmasına devam edilmelidir. Birkaç okulumuz haricinde, okullarımızda çok amaçlı salon, kütüphane, iş teknik atölyesi, spor odası, resim atölyesi, müzik odası ve kapalı spor salonu gibi bölümler yoktur. Bu eksikliklerin giderilmesi için planlanma yapılmalıdır. Deprem etüdü yapılmayan okullarımızda deprem etütlerinin ve gerekli güçlendirme çalışmalarının acil bir şekilde yapılması gerekmektedir. Çaycuma'da liselileşme oranı şu anda erkeklerde yaklaşık % 90 kızlarda % 65-70 aralığındadır. Birçok öğrenci velisi öğrencisini (özellikle kız öğrencileri) ev kirası ve öğrenci taşıma ücretlerinin yüksekliği nedeniyle okutamamakta veya okutmakta zorlanmaktadır. Çeşitli liselere devam eden ancak kalacak yeri olmayan birçok öğrenci, birtakım cemaat ve tarikatların kuşatması altındadır. Özellikle Çaycuma ilçe merkezi başta olmak üzere orta öğretim kurumlarının bulunduğu beldelere acilen Milli Eğitim Bakanlığı'nın kendi bünyesinde hizmet verecek kız ve erkek orta öğretim yurtlarının yapılması gerekmektedir. Çeşitli branşlarda kadrolu öğretmen açığı nedeniyle bu açıklar ücretli veya başka branşlardaki öğretmenlerin derslere sokulmasıyla kapatılmaya çalışılmaktadır. Bu eksiklikler eğitim ve öğretimde başarıyı düşürmektedir. Okullarımızda düşük ücretlerle taşerona bağlı hizmetliler çalıştırılmaya başlamıştır. Memur ve hizmetli açığı bulunan okullara kadrolu atama yapılmalıdır.  Özelleştirme uygulamaları sonucunda işsiz kalan ve okullarımızda görev yapan tüm 4/C'liler kadroya alınmalı ve ücretleri iyileştirilmelidir. Öğrenciler için bir araştırma ve okuma yeri olması gereken internet kafelerin sık sık çok yönlü olarak denetlenmelidir.