Türk Ocakları Zonguldak Şube Başkanı Erol Şeref, son haftalarda artan terör örgütü PKK saldırılarına tepki göstererek, “Yeter artık demenin tam zamanıdır. Devletimizi yönetme mevkiinde bulunanların, bu olanlar karşısında etkili bir şekilde hala harekete geçmemeleri çok düşündürücüdür. Bir günde 13 vatan evladımızı birden toprağa vermekten daha ağır ne bedeli olabilir ki? Türkiye, iktidarı ve muhalefetiyle bir araya gelip, yaşanan bunca tecrübelerden dersler çıkarıp, gücünü ve imkânlarını devletimize başkaldıran bu Kürtçü bölücü terör üzerine seferber edip, uygulamaya koymazsa, yarın çok geç olabilir” dedi.
Başkan Şeref, yazılı açıklamasında şunları söyledi;

“ŞEHİT AİLELERİNİN OCAKLARINDA VE TÜRK MİLLETİNİN CAN EVİNDE YANGIN VAR”
“Son iki hafta içinde önce Diyarbakır’da 13, sonra da Mardin’de 3 Türk fidanı vatan ve millet bölünmesin, bayrak inmesin, ezan dinmesin diye şehit düşüp, toprakla kucaklaştı. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Şehit ailelerinin ocaklarında ve Türk milletinin can evinde yangın var. Bu tahammül edilir bir acı değildir. İleri demokrasi, sınırsız özgürlük, anadilde eğitim, Türkiyelilik kimliği, 36 etnik gurup denilerek başlatılan, açılım projeleri karşısında cesaretlenen Kürtçü bölücüler, 13 Mehmetçiğimizin şehit edildiği saatlerde, Diyarbakır’da özerklik ilan ediyorlar. Bu bir meydan okumadır. Devlete isyandır ve başkaldırıdır. Bu özerklik ilanı bölücü Kürtçü hareketin açtığı yeni bir sayfadır. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir. Kürtçü bölücülerin terör kanadı PKK ile siyasi kanadı milletvekilleri ve Belediye Başkanları her vesileyi kullanarak güç denemelerinde bulunmaları, üniter devlet yerine konfederatif devlet yapısını, iki dilli, iki bayraklı otonomi isteklerini defalarca söylemelerine rağmen, ülkeyi yöneten siyasi irade ve diğer sorumlularca suskunluk devam edip, herhangi bir yasal işlem yapılmadı. Bu etnik bölücü Kürtçü milletvekilleri ve Belediye Başkanları, ‘sizin terörist dedikleriniz bizim kahramanlarımızdır’ diyecek kadar PKK’yla bağlantılarını açıkça ilan etmeleri doğal sayılmıştır. Böylece bölücülere ve terör örgütüne moral verilmiştir.
Onlarda çıtayı olabildiğince yükseltip demokratik özerklik ilan ettiler. Çünkü baskı, tehdit, küfür ve şantajla isteklerinin yerine getirileceğini veya en azından yasalar çalıştırılmayıp, sessiz kalınacağını hesaplamışlardır. Sivil itaatsizlik diye sergiledikleri eylemlerle, kepenkleri kapattırarak, askerimize ve güvenlik güçlerimize saldırarak, devlete ve yasalara meydan okuyarak, toplumsal gösteriler düzenleyerek varlıklarını duyurup, kontrolü ele geçiriyorlar. Yeter artık demenin tam zamanıdır. Devletimizi yönetme mevkiinde bulunanların, bu olanlar karşısında etkili bir şekilde hala harekete geçmemeleri çok düşündürücüdür. Bir günde 13 vatan evladımızı birden toprağa vermekten daha ağır ne bedeli olabilir ki? Türkiye, iktidarı ve muhalefetiyle bir araya gelip, yaşanan bunca tecrübelerden dersler çıkarıp, gücünü ve imkânlarını devletimize başkaldıran bu Kürtçü bölücü terör üzerine seferber edip, uygulamaya koymazsa yarın çok geç olabilir. Dileğimiz o dur ki; Diyarbakır Silvan’da mukaddes vatan topraklarını koruma görevi yaparken, komutasındaki askerini korumak için gövdesini PKK kurşunlarına siper edip şehit düşen yiğit Türk subayı Teğmen Süleyman’ın mübarek kanları, bu bölücü terörle mücadelede yeni bir sayfanın açılmasına, kararlı ve dik duruşlu bir hareketin başlatılmasına vesile olur.”