Emeklilik sonrasında Kdz. Ereğli’ye yerleşen Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin eski Bölge Çalışma Müdürü Fazilet Öztürk, 30 Kasım 1990 yılında başlayan madenci grevini anlatırken “Ankara yollarında birlikte yaşadık” dedi.

 

 

Yasal Düzenlemelere uymayan işverenler elbette oluyordu.  İş Kazaları sonucu  işyeri ekonomisinde yarattığı önemli kayıplar karşısında, işverenler önlem almak zorunda olduklarını  kabul ediyorlardı. Bazı işverenler yatırımı gerektiren önlemlerde inatçı olabiliyorlardı. Ancak insan hayatının kaybı, onun geride bıraktıkları, açılan davalar ve tazminatlar… Olaylar İşverenlere ”Önlem Almak İşin Olmazsa, Olmazı” olduğunu göstermiştir.

 

 

 

* Fazilet ÖZTÜRK’ü tanıyabilir miyiz?

 

  Fazilet ÖZTÜRK’ü ,kendi dilinden tanıtmak…Girdiğim sınavların yanıtlanması en zor sorusu.Bu bakımdan sorunuzun cevabını,  Zonguldak İlinde geçen  görev sürecindeki yıllarda aramak gerektiğini düşünüyorum.

 

Akdeniz Bölgesi’nin Çukurova ‘sında Tarım ile Sanayi alanında 5.il durumunda olan 1947 Adana doğumlu Fazilet ÖZTÜRK,Seyhan nehrinin kıyısında Türkiye’nin sayılı Liselerinden şimdilerde müze olan Adana Kız Lisesi ve A .Ü.Hukuk Fakültesi mezunu Avukatlık stajını tamamladıktan sonra 1973 yılında Çalışma Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinde göreve başladı.

 

Çalışma Hayatının Devlet-İşçi-İşveren üçlüsü arasında 3.ayağı durumunda olan Devleti temsilen Zonguldak Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne 1978 -Ekim ayında Müdür Yardımcısı olarak atandı.Kısa bir süre sonra Bölge Müdürlüğüne getirildi.Yasalar gereği Atatürk’ün kurduğu Türkiye’nin ilk Sosyal Güvenlik Kuruluşu Amele Birliği Başkanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İSGÜM Bölge Laboratuvar Şefliği görevini de Bölge Müdürlüğü görevi ile birlikte yürüttü.

 

  Bölge Çalışma Müdürlükleri, 1995 yılında bir Yasa değişikliği ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bölge Müdürlüğü unvanını aldı. Fazilet ÖZTÜRK, Bölge Müdürlüğü görevi yanı sıra 1989 yılından itibaren Basın Kontrol Kurulu Başkanlığı ve üyeliği ile 2001 yılından başlayan 5 yıl da Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Kurulu Başkanlığını sürdürdü.

 

Şimdi emekli….

 

 

Emekliliğinin ardından Karadeniz Ereğli’ye yerleşen  Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin eski Bölge Çalışma Müdürü Fazilet Öztürk’ün, Zonguldak’ta yayımlanan aylık BAKIŞ DERGİSİ’nde yayımlanan röportajını istedik ki biz de yayımlayalım. Hem Refikimiz Bakış Dergisi yöneticilerinden ve hem de Fazilet Öztürk’ten izin alarak bu röportajı sizlere aktarıyoruz.

Emekli olmadan önce rahatsızlık geçiren ve emekliliğinin ardından kardeşi ve eşini yitiren, ailede rahatsızlanan yakınlarının  bir çok hastalıklarıyla da uğraşmaktan kendine zaman ayırmakta bir hayli zorlanan Fazilet Öztürk’ün bunca kırıklıklar içinde dile getirdikleri elbette çok önemliydi.

 

Şimdi sizi bu röportajla baş başa bırakıyoruz.

 

*Kaç Vali ile çalıştınız.Anılarınız..

 

Türkiye’de Sosyal Güvenlik anlayışının gelişmişliğini görebileceğiniz 110 bin işçinin çalıştığı kömür havzası  Zonguldak’ta göreve başladığım l978 tarihinde, Vali Sayın Nevzat AYAZ bulunuyordu. Görev anlayışı Devlet adamlığı ile hala dillerde dolaşan Nevzat Ayaz Beyefendiden sonra, Şanlı Urfa’dan Sayın Galip DEMİREL  atandı.Uzun süren Galip DEMİREL Valimiz ile çalıştım.

Armutçuk –Kandilli maden ocaklarında 1983 tarihinde 103 maden işçisinin hayatını yitirmesi ile ilgili sonuçlanan  GRİZU Patlaması ve sonrasında yaşananlar ilk unutamadığım İş Kazasıdır. Sayın Vali Anlatabildiğiniz her sorunda yanımızda ve çözüm önerileriyle desteklerini gördüm. Kızları Sayın Bakan Güldal DEMİREL AKŞİT’in İş Hukuku alanındaki tezlerinde de yardımcı olmamı rica etmişlerdi. Bir katkı sağlamış isek, ne güzel diye düşünüyorum.

 

Titiz Vali Tevfik BAŞAKAR.. Mesai saatleri tanımayan, prensiplerinden taviz vermeyen Sayın Vali bir gün “Neden yazılara imzaları siz atıyorsunuz ?” sorusu ile sorgulamıştı. Bölge Müdürü olduğumuzu Zonguldak ili dışında Bartın ve Karabük illerinden de sorumlu olduğumuzu işçi ve işverenlere yapılacak bildirilerin Bölge Müdürlerince imzalanması konusunda Bakanlık Genelgelerinin de olduğunu ifade ettik. Yanıtımızın kendilerini ikna etmediğini düşünerek Müdürlüğe gelir gelmez, Bakanlığımız yazışmalarından bir dosya hazırladım. Gerçekten ertesi gün Sayın Vali Bölge Müdürlüğümüzde idi. Konuyla ilgili  kendilerine Dosya’ yı takdim ettim. Bize giderken “Teşekkürlerini” lütuf ettiler. Bir daha da olumsuz bir olay yaşamadım.

 

Sayın Vali Saim ÇOTUR 1989 yılında geldiler. Maden işçisinin haklı direnişi 1990 yılında gerçekleştirilen Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı rahmetli Şemsi DENİZER başkanlığında yürütülen Grevi, Zonguldak ilinde ve Gerede’ye kadar uzanan Ankara yollarında birlikte yaşadık. Sivil Toplum kuruluşları, siyasilerin ve her alandan sanatçıların da desteklediği Grevde, Maden işçisinin İnönü Köprüsü üstünde kol kola yürüyüşlerini izlerken bir baba anlayışı içinde ilgililere emirler verdiğini hatırlarım. Hiç bir asker, hiç bir polis resmi kıyafetle işçilerin arasında olmayacaktı. Bakanlıklardan gelen emirlerle komşu il yardımlarını dahi kabul etmeyen, bir işçinin burnunun dahi kanamadığı Büyük Grevi yöneten, saygın ve sevgi dolu Devlet Adamı Sayın Saim ÇOTUR’u ZONGULDAK’lılar unutmamalıdır.

 

Sayın Vali Saim ÇOTUR ile anılarımız bitmez. Bizi Basın Kontrol Kurulu gibi bir görevle de tanıştırmıştır.

 

Sayın Vali Alpaslan KARACAN, Valilik  Bölge Müdürlüğümüzün de bulunduğu  Özel İdare ‘ye ait binada idi. Birlikte kısa süre de olsa görev yaptık.

 

Türkiye’nin en uzun boylu Valisi Sayın Nurettin TURAN, Toplumun her kesimine uzak duruşu, sorunlarda çözüm üretmede kararlılığı ile tanıyorum. Karabük Demir Çelik Fabrikasında ÇELİK -İŞ Sendikasının taraf olduğu toplu görüşmeler yapılıyordu. Son görüşme Karabük’te yapılıyor. Şayet o gece veya grevin başlama saatinden önce toplu iş sözleşmesi imzalanmaz ise demir çelik işçisi grev uygulayacaktı. Görüşmeleri Zonguldak’tan telefonla takip ediyordum. Saat 23.30 Sayın Vali aradılar.Demir çelik işçileri greve gidiyorlar. Karabük’e gelmemi istediler. Hizmet aracı yok. Ama Toplu İ ş  Sözleşmesi de bir madde ile imzalanma noktasında… Sendika Genel Başkanlarıyla yaptığım görüşmeleri aktardım. Kabul etmediler. İmkansızlıklar içinde gece yola çıkamayacağımı, ancak Grev başlama saatinden önce Karabük’te olacağım  yolunda itirazda bulundum. Çalışma Hayatı içinde Amirime karşı ilk defa karşı çıkıyordum. Ancak saat 24.00 ‘ü gösterdiğinde Toplu İş Sözleşmesi imzalanmıştı. Sayın Vali henüz Karabük’e ulaşmamışlardı. Demir Çelik işçisinin sevinç çığlıklarını  telefondan duyduğumda mutluluğumu ifade edemem.

Sayın Turan Döneminde bir başka acı olay Kozlu maden Ocaklarında 1992  tarihinde  263 maden işçisinin hayatını yitirdiği Grizu Patlaması’dır. Zonguldak ve  Ülkemizin yaşadığı en büyük maden  iş kazası faciasıdır.

 

Sayın Vali Anayasa Mahkemesi ‘nde görevlendirildiğinde bize de “Raportör” olarak görev almam için teklifte bulundular.

 

Hukukçu meslektaş Vali Sami Seçkin ... Müdürlüğümüzle ilgili  hiç bir sorun yaşamadım. Ancak bir Müdür arkadaşımızın ciddi bir rahatsızlıktan dolayı Ankara’da ameliyatı sonucu Hastanece Yasalar gereği verilen Raporunun Hastalık İznine çevrilmesi gerektiği yolunda ilgili dairesine hukuki yardımda bulunduğum için makamına çağırarak “Siz o arkadaşın Avukatı mısınız ?” demişlerdi. Aramızda geçen konuşmayı aktarmak istemiyorum. İlgili Müdürlük çalışanlarının soruları nedeniyle  Yasal Prosedür konusunda benim tarafımdan bilgi verildiğini Sayın Vali’nin nasıl ve kimden öğrendiğini halen merak ederim.  

 

Sayın Vali İsmet METİN, Büyük Önder Atatürk’ün çalışma biçimini  çalışmalarında hedef alan, Kara Tahta ve Tebeşirlerle projelerini  katılımcılara defalarca anlatan,  Zonguldak Ekonomisine GELİŞİM AŞ ile katkıda bulunmak için mesai saatlerinde sınır tanımayan Vali olarak belleklerde yaşayacaktır. Sayın Vali 1999 Marmara  ve  Düzce- Bolu Depremlerinde özveriyle tüm Müdürlükleri çalıştırmıştır. Kurulan  Kriz masalarında  1.5 yıl görev yaptım. Zonguldak’ın Doğal Afetlerde  potansiyel yapısını kitaplaştırmam için görev ve olanak tanıdı.

Şimdi Kütüphanelerde, 1999 yılı Depremlerinde Kaybettiklerimizin Anısına düzenlenen İl Çevre Müdürü Nazmiye Uzun’un fotoğraflarıyla zenginleştirilen  Zonguldak İl Kriz Merkezi ANDAÇ RAPORU yer almaktadır.

 

Çalışma Hayatımın Son Valisi yine meslektaşım Yavuz ERKMEN. Sayın Yavuz ERKMEN’le çalışmamız Safranbolu Kaymakamlığında başlar. Sonra Bartın Valiliği ve Zonguldak Valiliği..

Sayın Vali Yavuz ERKMEN Safranbolu Kaymakamı idi.. O tarihte Karabük il olmamıştı. Vali Saim ÇOTUR.  Bir görevle Safranbolu’ya göndermişlerdi. VALİ’ nin emirlerinde şu sözleri unutamıyorum. ”Git bakalım Kaymakam Beyi izle ve izlenimlerini aktarmanı istiyorum.” dediler. Yol boyunca düşündüm. Nasıl olur da bir Kaymakamla ilgili izlenimlerimi Sayın Vali’ye Rapor edecektim. Dönüşte Sayın ÇOTUR, ”Nasıl buldun?. Vali olacak Kaymakam değil mi?” diye sorduklarında cevabım “evet” oldu.

Sayın Yavuz ERKMEN’in Kaymakam olarak korumacı anlayışı, çalışmamıza katkılarıyla Devlet Adamı duruşu, VALİ ADAYI olmasının göstergesi idi. Gerçekten de kısa bir süre sonra Bartın iline Vali olarak geldiler.

Tüm Valilere buradan selamlarımı gönderiyorum.

ANILAR BİTMEZ…..

 

Avukat olarak çalışmadınız? Neden Devlet Memurluğunu Seçtiniz ?

 

Avukatlık stajımı tamamlayıp Çalışma Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinde göreve başladığımda İş Hukuku alanında çalışacağım için çok mutluydum. İş Hukuku, Hukukun en geniş alanını kapsar. Derya gibi bir şey… Şayet Üniversitede kalsa idim. İş Hukuku dalını seçerdim. Memuriyet yolculuğu böyle başladı.

İşçi ve işveren ilişkilerinde çözüm noktası, Devlet tarafında görev yapmanın güzelliğini yaşadım. Hukuki yardım alamayan insanların sorunlarının çözümlendiği yerde olmanın mutluluğunu anlatamam. Maddi olarak Devlet Memurluğu hiçbir şey vermiyordu. Ama her kesimin hiçbir karşılık beklemeksizin Avukatı olmak güzel şeydi. İşçilerin, İşverenlerin sendikal kuruluşların hukuki sorunlarında çözüm yeri  eski unvanıyla Bölge Çalışma Müdürlükleri… Sorunların Yargı Organlarına aktarılmadan çözümlenmesinin verdiği mutluluğu ve gururunu taşıyabilmek her insana nasip olmayabilir.

 

 

*Zonguldak, Bartın ve Karabük illeri Sizi başarılı bürokrat olarak tanır. Başarıda Yükseliş trendini nasıl yakaladınız ?

 

Başarılı olmak çok çalışmak, okumak ve araştırmaya bağlı bir olgu olarak görüyorum. Bir işlemi yaparken sorunla ilgili Yasal düzenlemeleri mutlaka okumak, belki yüzlerce okuduğunuz madde hükmünü bir kez daha okumak gerekir. Şayet dediğiniz gibi başarılı olduysam bu  özelliğime borçluyum. Hiç bir işi şansa bırakmadım. En basit olayda dahi büyük emekler verilerek sonuçlar üretmeye çalıştım. Aynı emek, aynı çalışma biçimiyle hizmet etme anlayışı bizi bir yerlere taşıdı. Hiç bir sorun Yargı organına intikal edipte olumsuz sonuçlandığını hatırlamıyorum. İlk derece Mahkemelerde de, Yüksek Mahkeme Yargıtay’da da Bölge Müdürlüğümüz işlemi yönünde Karar’lar verildi. Bu da yasal gerekçelerimizin güçlü ve Yargı Kararlarını takip etmemizden kaynaklandığını söyleyebilirim.

Başarı tek başına olmayacağı gerçeği ile mesai arkadaşlarımı da yad etmeden geçmek haksızlık olur. Emekli olduktan sonra da acı mutlu günlerimi paylaşan Şadiye ÖZKANDEMİR, Rahmi ALGAN, Gülsen YAZICI, Işık TOK, Melahat ÇEBİN, Meral DEMİRBAŞ, Sema BAŞTAN, Funda AKIN, Nursel DEMİR AK, Hüseyin TEMEK, Ahmet SARGUT, Dursun Kaya DERE ve İbrahim ÜÇYILDIZ  Emekli arkadaşlarıma, halen çalışan Seçim UYSAL, Songül ILGIN, Ali Şahin CANDAN, Mücella Çöğür, Erol ERSOY, Mustafa SIBIÇ, Mustafa BAŞARAN ve Nizami ALTUNTEPE’ye buradan teşekkürlerim bildirmek istiyorum. 

  

 

 

Fazilet Öztürk, Bakış Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni Meryem Akgün ile birlikte.

 

*Çalışma Hayatı ilgili Bakanlığınız İş Müfettişlerince Denetimler yapılıyor, yazılan Raporlar Uygulanmak üzere Bölge Müdürlüğünüze gönderiliyordu. Yasal düzenlemelere uymayan işverenler oluyor muydu? TTK, ERDEMİR ve KARDEMİR gibi işyerleri..

 

İşyerleri İşin Yürütümü, İş Sağlığı ve Güvenliği ve tarafların şikayeti  açısından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sosyal ve Teknik İş Müfettişlerince  programlar uyarınca denetlenir. Tüm işyerlerinin kurumsallaşmadığını düşünür isek Yasal mevzuatın uygulanmasında da aksamaların olabileceğini kabul etmek gerekir. Yukarıda da belirtmeye çalıştım. Derya gibi İş Hukuku alanında binlerce hükümle ilgili işçilerin haklarını ve çalışma şartlarını denetleyip de noksan bulmamak mümkün değildir. Amaç bir eğitici anlayışı ile konuyu anlatmak, işyerlerini sorunsuz duruma getirebilmektir. İşverenlerin ısrarcı olmaları durumunda yaptırım gücünü kullanmak son başvurulacak yoldur. Bakanlık da bu anlayışla işverenlere yasal katkı sağlanmasını istemiştir.

Yasal Düzenlemelere uymayan işverenler elbette oluyordu.  İş Kazaları sonucu  işyeri ekonomisinde yarattığı önemli kayıplar karşısında, işverenler önlem almak zorunda olduklarını  kabul ediyorlardı. Bazı işverenler yatırımı gerektiren önlemlerde inatçı olabiliyorlardı. Ancak insan hayatının kaybı, onun geride bıraktıkları, açılan davalar ve tazminatlar… Olaylar İşverenlere ”Önlem Almak İşin Olmazsa, Olmazı” olduğunu göstermiştir.

 

TTK Genel Müdürlüğü il sınırını aşan alanda kurulu bir işyeridir. Maden ocaklarında işin akışı nedeniyle İş Sağlığı ve Güvenliği önlemleri her yeni günde bir başka boyutta karşınıza çıkabilir. Önemli olan anlayış ve İş Sağlığı ve Güvenliği konusunu sevmektir diye düşünüyorum.

Bir defasında işyeri aleyhinde ceza uygulamasında yer, yerinden oynadı… Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı  rahmetli Sayın Veysel ATASOY Müdürlüğümüzü aradı ve bilgi istedi. O konu  sonraki tarihlerde bir daha karşımıza çıkmadı.

 

ERDEMİR  denetimlerde, sınavı en iyi veren işyerleri arasındadır. İş Müfettişleri tespit ettikleri  noksanları, aynı noktadan ikinci geçişlerinde göremediklerini  anlatırlar.

 

Özelleştirilmeden önce Karabük Demir Çelik Fabrikaları işyeri İş Sağlığı ve Güvenliği açısından İş Müfettişlerince denetlenmiş birçok noksan yanı sıra işçilere İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü hükümleri gereğince verilmesi gerekli işin niteliğine göre değişen elbise,baret,eldiven ve maskaratlı ayakkabı … vs verilmediği tespit edilmişti.

 

Genel Müdürle konuyla ilgili birebir görüşmemizde “İşçilere Sümerbank Yeni Çizgi takım elbise veriyoruz. Bu işçiler daha ne istiyor?” dediklerinde “Şaşırmamak” elde değildi. Verilen elbise ve ayakkabılar Toplu İş Sözleşmesi hükümleri uyarınca verilmesi gerekli Sosyal yardımdı. Bayramlık kıyafet verilmesi, işvereni Yasaların getirdiği yükümlülükten kurtaramazdı. Genel Müdür Bütçeden çok para harcamıştı. Bize de bu yazışmadan dolayı çok kızmıştı.

Görevden ayrılmadan önceki yıllarda özelleştirilen KARDEMİR yöneticilerinin, sorunları adresinden öğrenme ve çözüm üretme çabasında olduklarını, Yeni  Yönetim Anlayışı ile Yasalara uymaya çalıştıklarını  gözlemlemişimdir.

 

Önlemek, Ödemekten Daha Ucuzdur.

 

*Emekli oldunuz. Anılarınızı yazacak mısınız ?Bir gazete veya Dergide yazar mısınız?

 

Sevgili AKGÜN, bana Anılarımı yazdırdınız. Tüm sorularınızın yanıtlarında yaşadıklarım saklı.

Ayrıca “Yazmak güzel bir şey, Okumak daha da güzel“ diye cevap vermek istiyorum.

Her hangi bir gazete veya dergide Vatandaşın sorunlarıyla ilgili İş Hukuku alanında yazmak isterim.

 

 

*Yıllarca Basın Kontrol Kurulu Başkanlığı yaptınız. Unutamadığınız anınız var mı ?

 

Basın Kontrol Kurulu’nda  Vali Saim ÇOTUR tarafından 1989 yılında görevlendirildim. Sayın Vali göreve yeni başlamışlardı. Makamına çağırdılar. “Basınla ilgili bir sorun var. Biz de yeni geldik. Bizden önce arkadaşlar incelemişler Ancak sonuçlanmamış. Bu konuyu sizin Başkanlığınızda Geçici Basın Kontrol Kuruluna veriyorum. İnceleyin Raporunuzu bekliyorum.” dediler.

 

Söz konusu uyuşmazlık konusu ile ilgili Yasal Düzenlemeleri bilmiyordum. Yerel basından iki gazete arasındaki sorunu çözmem isteniyordu. Önce itiraz etmek istedim. Ancak Sayın Vali itiraz etmeye fırsat vermeden, ”Bu olayı sizin çözmenizi istiyorum.” cümlesiyle kesin, kararlı emirlerini vermişlerdi. İlk incelemem 3 ay sürdü. Konu yeni bir teknoloji ile ilgili idi. İstanbul, Ankara yaygın basın ve Üniversiteler düzeyinde uyuşmazlık konusu incelendi ve sonuçlandı. Taraflar yasal itiraz haklarını kullanmadılar. Valilik Kararı kesinleşti. O  tarihte bu incelemeyle Basın mevzuatı ile ilgili öğrenmediğim bilgi kalmadı.

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                               

İşte Resmi İlan Yayınlama Hakkı ile ilgili Gazetelerin yasal durumlarının incelenmesi ve karar’a bağlanması çalışmaları bu görevle başlar. Emekli olduğum 2008 /Mart ayına kadar Zonguldak merkez ve ilçelerindeki 15 ‘e yakın gazete incelenmiş, kararlar alınmıştır.

 

Tüm çalışmalar Fikir işçilerinin korunması, EŞİT  ve yasal mevzuatın en ince hükmüne kadar uygulanabilirliğinin sağlanması amacını taşımıştır. Basın Kontrol Kurulu çalışmaları Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü hatta komşu il Bartın Valiliğince de izlenmiştir. Bir hukuki sorun nedeniyle Bartın Valiliğinin  istemi sonucu, olay  Zonguldak Basın Kontrol Kurulu olarak  Mehmet Zafer ALAS, fikir işçisi Cevdet AKGÜN ‘le birlikte sonuçlandırılmıştır.

 

Zonguldak’ta Basın’ın yeri başkadır. Fikir ölçeğinde Basını değerlendirdiğimizde Zonguldak Merkez ve ilçelerinde çalışın fikir işçilerinin yayın hayatına getirdikleri katkı inkar edilemez. Tüm Gazete ve Dergilerin  yarış içinde daha güzeli, daha iyiyi yakalamak adına örnek  olarak, yayın hayatlarını sürdürmeleri dileğimiz olacaktır.

  

 

Fazilet Öztürk, Gazeteniz Önder’in merkez bürosunda Eyüp Bektaş’ı ziyaret etmişti.

 

 

*Aileniz ve Özel Uğraşılarınız…

 

Zonguldak Sevdalısı eşim Hüsnü ÖZTÜRK’ ü Rahmetle anıyorum. Biri Oğlum Mert ÖZTÜRK, diğeri kızım S. Petek ÖZTÜRK ALAYBEYOĞLU olmak üzere iki çocuğum var.

 

Oğlum Mert ÖZTÜRK Makine Mühendisi, gelinim Özlem ÖZTÜRK Fizik Öğretmeni, çocukları ilk torunum Çağan Berk ÖZTÜRK okul öncesi eğitim görüyor. Kızım Petek ALAYBEYOĞLU, Makine Yüksek Mühendisi Cem ALAYBEYOĞLU ile evli olup, çocukları Alkım Doruk ALAYBEYOĞLU ikinci torunumdur.

 

Emeklilik sonrası, sağlık ve ölüm gibi acılarım nedeniyle yapmak istediklerimi gerçekleştiremedim.

  

Yazmak, Okumak, Seyahat Etmek ve Yağlı Boya resim yapmak uğraşılarım arasında yer alıyor. Sağlığım elverdiği ölçüde, inandığım yönde hizmet veren Sivil Toplum Kuruluşlarına katkı sağlamak istiyorum.

 

Evde küçük bir çalışma odasında Resim yapıyorum. İlk çalışmam torunum Çağan Berk’in portresidir. Hissettiklerinizi ve sevginizi tuvalde görmek güzelliklerin en gerçeği olsa gerek…

 

Sevgiyle kalın,Sağlıkta kalın..

 

 

*Çevre Sorunları konusunda Zonguldak’a bakışınız nedir?

 

Zonguldak’ın Çevre Sorunları konusunda konuşmak ve eleştiri düzeyinde beyanlarda bulunmak etik açıdan uygun olmadığını düşünüyorum. İşi teknik açıdan Uzmanlarına bırakmak yerinde olacaktır.

 

Zonguldak İli’ne ilk defa 1972 yılında geldim. O tarihlerde Zonguldak’a Karabük üzerinden Trenle de geliniyordu.Biz de o yolu seçtik. Batı Karadeniz ormanlarının ihtişamını, asırları gösteren yüzlerce farklı ağaçları besleyen binlerce metre yükseklikteki Yenice Ormanını, tünellerden sonra deniz seviyesi 0 metre Zonguldak Merkez ilçeye geldik. Laciverte yakın Denizin mavisi, havanın mavisi ile bir güzelliği bütünleştiriyordu. O tarihlerde Çevre Sorunları sorgulanmıyordu. Kırsal ve Kentsel alanda doğal kaynakların kullanılması ve korunması, Ekolojik Dengenin Bozulması, Su, Toprak ve Hava Kirlenmesi  ile Tarihsel Zenginliklerin korunması gibi konular tartışılmıyor veya bilinmiyordu.

 

Zonguldak Karadeniz ‘in Doğusu ile Batısı gibi o tarihlerde  yeşilin her tonunda ağaçları, günün her saatinde denizine girilebilecek Kapuz,Orta Kapuz  ve Uzunkum  vs plajlarıyla ünlü Kentti.Mevsimlere göre   hava kirliliği de yaşanmıyordu.  

 

Görevde olduğum son yıllarda Zonguldak’ta da Deniz Kirliliği, Hava Kirliliği ve Görüntü Kirliliği  gibi Çevre Sorunları tartışılır oldu.Bu konuda uğraşı veren tüm yetkilileri,sivil toplum kuruluşlarını kutlarım.Ağaçlar kesilmesin,Atıklar Denize atılmasın,Doğa Korunsun diyorum..

 

Buradan doğa sevgisi ile ilgili Atatürk’ün bizlere gönderdiği bir mesajı sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

 

 

Yürüyen Köşk, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün Yalova ziyareti sırasında yaptırdığı iki katlı, dörtgen planlı, ahşap, karkas küçük bir yapıdır.      

Atatürk Yalova’ya ilk 19 Ağustos 1929 gün gelmiş, Termal ve Baltacı Çiftliği’ni gezmişti. 20 Ağustos 1929 günü ise Millet Çiftliği, Termal ve Koru’ya bir gezi yapmış ve İstanbul’a dönmüştü. 21 Ağustos 1929 günü Dolmabahçe’den Ertuğrul Yatı’yla Yalova’ya doğru hareket etti. Amacı deniz yoluyla Yalova’ya çıkmak ve daha sonra kara yoluyla Bursa’ya geçmekti. Bu yat gezintisi sırasında günümüzde Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü olan Millet Çiftliği açıklarından geçerken sahildeki heybetli çınar ağacı dikkatini çeker. Yatı durdurtan Atatürk tekne ile karaya çıkar. Çınar ağacının muhteşem görüntüsüne hayran kalır ve bu civarda bir köşk yapılmasını ister.      

Köşkün yapım çalışmalarına hemen başlanır ve o zamanın haberlerine göre Atatürk’ün “Köşk yapılsın!” dediği 21 Ağustos 1929 tarihinden 22 gün sonra 12 Eylül 1929 tarihinde tamamlanır.   

Atatürk 1930 yılında (tahminlere göre haziran ayında ) bir gün köşke gittiğinde çalışanlar çınar ağacının dallarının çatıya vurduğunu, çatı ve duvara zarar verdiğini söylediler ve çınarın uzayan dallarını kesmek için Atatürk’ten izin istediler. Atatürk ise çınar ağacının dallarının kesilmesi yerine binanın tramvay rayları üzerinde biraz ileriye alınmasını emretti.

 

“AĞAÇ KESİLMEYECEK, BİNA KAYDIRILACAK!”


Çevreyi koruma amacıyla gerçekleştirilecek olan bu görev İstanbul Belediyesi’ne verildi. Fen işleri Yollar Köprüler şubesi sorumluluğu üstlendi. Başmühendis Ali Galip ALNAR ve yardımcı elemanları Yalova’ya gelerek çalışmaya başladı. İlk olarak bina çevresinde bulunan toprak büyük bir itina ile kazılarak binanın temel seviyesine inildi. İstanbul’dan tramvay rayları getirildi ve bu raylar binanın temeline yerleştirildi. Daha sonra santim santim yapılan çalışmalarla bina bu rayların üzerine oturtuldu. Sıra köşkü “yürütmeye” gelmişti.   

Köşkün yürütülmesi işlemi iki safhada gerçekleştirildi. 8 Ağustos Cuma günü yapının teras bölümü yani o sıralarda toplantı salonu olarak kullanılan üç tarafı camlarla kaplı bölüm kaydırıldı. Diğer iki gün içerisinde de ana bina raylar üzerinde 4.80 kadar doğuya kaydırıldı. Yapılan bunca işlem sonucu köşk yıkılmaktan, çınar ağacı kesilmekten kurtuldu ama olayın derinlerinde sarsılmaz bir çevre sevgisi yüreklere işlenmişti.    

İnsanın kulağına masal gibi gelen bu olayla Atatürk aslında Türk Milleti’ne bir mesaj vermek istemişti. Yapılan bunca işlem ve verilen onca emek sadece bir köşkü yürütmek için değil çevrenin önemini ve doğanın değerini insanlara gösterebilmekti. Çünkü Atatürk için köşkü yıkıp yerine yenisini yapmak daha kolaydı. Ama eğer öyle yapılsaydı Türk Milleti’ne çevrenin önemine dair harika bir anı miras kalmayacaktı.    

Atatürk 11 Haziran 1937'de şahsına ait bütün taşınamaz mallar gibi bu Köşkü de Türk Milletine bağışlar.
Diğer tüm köşkler gibi 'Yürüyen Köşk'de halen müze olarak korunmaktadır.
Atatürk'ün bir dalının bile kesilmesini istemediği Ulu Çınar ve yanındaki köşk, ağaç sevgisi ve çevre bilincinin de bir anıtı olarak yaşamaktadır.