KESKe bağlı Eğitim-Sen, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın Kuran kurslarındaki 12 yaş sınırını insan haklarına aykırı olarak değerlendirmesini eleştirerek, bu sınırın çocuğun gelişimi açısından düşünüldüğünde yerinde bir uygulama olduğunu belirtti. Eğitim-Sen, Çocuk Hakları Sözleşmesine taraf devletlerin din özgürlüklerine saygılı olmanın yanında çocuklara bir din öğretisinin dayatılmasını engelleme görevi de olduğunu hatırlattı.
28 Şubat sürecinde getirilen Kuran kurslarında 12 yaş sınırı uygulamasının, insan haklarına aykırı olduğunu ve bu düzenlemeyi gözden geçireceklerini söyleyen Başbakan Yardımcı Bekir Bozdağa Eğitim-Sen Çaycuma Temsilciliğinden eleştiri geldi. Yapılan açıklamada, çocuğun kendi benliğini kazanmaya çalışırken ailenin ve devletin dayattığı değerlere karşı eleştirel yaklaşabilmesinin ilk adımının okullardaki eğitimle atıldığı ve 12 yaş sınırının yerinde bir uygulama olduğu belirtildi.
ÇOCUĞA DİN ÖĞRETİSİ
DAYATILAMAZ
Açıklamada, Bekir Bozdağa, Çocuk Hakları Sözleşmesinin Taraf devletler çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı gösterirler maddesi hatırlatılarak, devletin, din özgürlüklerine saygılı olmanın yanında çocuklara bir din öğretisinin dayatılmasını engelleme görevi de olduğu vurgulandı.
BEKİR BOZDAĞ ÇOCUK HAKLARINI
İNSAN HAKLARINDAN SAYMIYOR!
Açıklamada ayrıca, En temel insan haklarından olan nitelikli eğitim hakkından yararlanamayan çocukların terk edildikleri hayatı gündemine dahi almayan ve kamusal, parasız, nitelikleri eğitim talebimizi yargılamaya çalışanların demokrasi ve insan haklarından bahsediyor olmalarını manidar bulduğumuz bilinmelidir denilerek şöyle denildi:
Basına yansıyan haberlere göre, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Kuran kurslarına 28 Şubat sürecinde getirilen 12 yaş sınırı uygulamasının insan haklarına aykırı olduğunu ve bu düzenlemeyi gözden geçirerek değiştireceklerini söylemiştir. Bekir Bozdağın demokrasiden ne anladığı bir tarafa insan hakları ve demokrasi kavramları aynı zamanda çocuk haklarını da bünyesinde taşıyan siyasal ve toplumsal bir kültürün parçası olarak kavranmak mecburiyetindedir.
Çocuklarımızın gelişim süreçlerinde aile, çevre ve toplum değerlerinin oynadığı rolün etkisi elbette azımsanmayacak düzeydedir. İçine doğulan toplumsal, kültürel ve siyasal değerler kümesinde çocuklarımız kendi benliklerini kazanmaya başlamaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki çocuk, ailenin üzerinde her türlü tasarrufu kullanabileceği bir konumda da değildir. Ailesinin, toplumun ya da devletin dayattığı değerlere karşı çocuğun kendi benliğini yapılandırması açısından eleştirel yaklaşabilmenin ilk adımı okullarda verilen eğitimle birlikte gerçekleşmektedir. Bu sebepledir ki Kuran kurslarındaki 12 yaş sınırı, temel eğitim çağındaki bir çocuğun seçme ve kavrama yeteneklerinin gelişimi açısından düşünüldüğünde yerinde bir uygulama olarak değerlendirilebilir. Sayın bakan, Kuran kursları için yaş sınırının ortadan kaldırılmasını savunurken insan haklarına gönderme yapmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü konulu 9/1 maddesinde Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir denilmektedir. Aynı şekilde Çocuk Hakları Sözleşmesinin 14üncü maddesinin 1inci fıkrasında da Taraf Devletler, çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı gösterirler ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere sözleşmeye taraf devletler, çocukların din özgürlüklerine saygılı olmakla birlikte, çocuklarımıza bir din öğretisinin dayatılmasını engelleme görevi ile de sorumluluk altına girmişlerdir. Eğitim-Sen olarak, en temel insan haklarından olan nitelikli eğitim hakkından yararlanamayan çocuklarımızın terk edildikleri hayatı gündemine dahi almayanların ve kamusal, parasız, nitelikli eğitim talebimizi yargılamaya çalışanların demokrasi ve insan haklarından bahsediyor olmalarını manidar bulduğumuz bilinmelidir.