TTK’da yaşanan iş kazalarına dikkati çeken TKP İl Komitesi: Görünen o ki, aradan aylar-yıllar geçmesine rağmen ne hükümet kanadının “kaderci” ve de tek yanlı olarak patronları düşünmek olan yapısında ne de TTK yönetiminin işçiden, iş güvenliğinden yana olumsuz yaklaşımında değişen bir şey yok.

Türkiye Komünist Partisi Zonguldak İl Komitesi, TTK Karadon Müessesesi Gelik 100.Yıl Cumhuriyet Kuyusu’nda üç madencinin gaz zehirlenmesi nedeniyle hastanelik olmasının sebebinin yine degaj olduğunu belirterek, maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarına dikkati çekti ve nedenlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu.

YİNE GELİK
YİNE UCUZ ATLATTIK!..
Yapılan yazılı açıklamada şu görüşlere yer verildi: 15 gün arayla ve aynı nedenle meydana gelen ikinci kaza. İlki “Bu kez ucuz atlattık” başlığıyla yer almıştı basında. Sonuncusu ise “Yine Gelik, yine ucuz atlattık” başlığıyla. Bir dönem Ramazan Denizer yönetimini ayakta tutabilmek adına 50 yaş üzerindeki 150’ye yakın kalifiye, işinde ehil-vasıflı usta işçi Denizer’e muhaliflikleri nedeniyle resen emekliye ayrıldığında TTK yönetimini uyarmış; resen ekmeliye ayrılanların yerini kim dolduracak diye sormuştuk. Bunların yerlerinin doldurulmaması demek, salt bu nedenle oluşacak kazalara davetiye çıkartmak ve yeterli eğitim almadan ocağa sürülecek işçilerin ölmesi sonucunu peşinen kabul etmek olacaktı. Öyle de oldu. TTK Gelik İşletmesi’nde degaj patlaması sonucu 2 işçi kardeşimiz hayatını kaybetti. Maden mühendisleri “Bir ayakta degaj oluyorsa, ihmal olma özelliği yüksektir. Eğer sondaj düzenli yapılmış olsaydı degaj olmazdı. Son dönemlerde meydana gelen kazalarda degaj patlaması yaşanıyor.” açıklamasını yapmış; bu ve benzerleri, iş kazası falan değil, açık bir ölüme davetin sonucudur demişlerdi. Görünen o ki, aradan aylar-yıllar geçmesine rağmen ne hükümet kanadının “kaderci” ve de tek yanlı olarak patronları düşünmek olan yapısında ne de TTK yönetiminin işçiden, iş güvenliğinden yana olumsuz yaklaşımında değişen bir şey yok.

İŞSİZLİK ÇOĞALDI
İŞ KAZALARI ARTTI
Özellikle 1991’den itibaren uygulana politikaların sonucu bütün bu olanlar. 1990-1991 döneminde TTK’da 42 bin işçi çalışıyordu, sendikalı olarak hem de. 1991’den itibaren sendikalı işçi sayısı sistemli bir şekilde azaltıldı. Emperyalizmin dayattığı politikalar sonucu özelleştirmelerle birlikte işgücü maliyetini düşürmek amacıyla hizmet alımı ve taşeronlaştırma uygulamaları da yaygınlaştırıldı. Resen ekmeliliğin yürürlüğe konması bu süreci daha da hızlandırdı. 1995’de Türk-İş 700 bin işçi adına toplu sözleşme görüşmeleri yaparken bu sayı 210 bine kadar indi. İşçi sınıfının sermayedarlar üzerindeki örgütlü baskısının azalması, işsizliğin her geçen gün çoğalması yanında iş kazalarının da artması sonucunu doğurdu. TMMOB Maden Mühendisleri Odası kayıtlarına göre madenlerde 2009’da 92 olan ölümlü kaza sayısı 2010’da 110’a ulaşmış durumda. Tabii bu sayıya kayıtlara geçmeyip bir şekilde gizlenen ölümlü kazalar dahil değil. Yeraltı maden işçiliğinin riskli olduğunu inkar eden yok ama; oluşacak kazaların %98’inin önlenebilir olduğunu da bilmeyen yok AKP iktidarından başka. TTK maden ocakların üst üste gelen degaj sonucu zehirlenmeler önlenemez mi peki? İşin uzmanları degaj nedeniyle oluşan iş kazalarının kesinlikle kabul edilemeyeceğini, çok basit uygulama ve önlemlerle bunun önlenebileceğini söylüyor. TTK’nın ekipman ve gerekli bilgi birikimine sahip olduğunu da ekiliyorlar.

USTA-ÇIRAK İLİŞKİSİ
Neden engellenemiyor sorusunun yanıtında TTK’ da ilerisi düşünülmeden yapılan emeklilikler sonrası bugüne kadar ocaklarda işçi dayanışmasını ayakta tutan, bir anlamda usta-çırak ilişkisinin yok edilmesi ve iş güvenliği-işçi sağlığı düşünülmeden kömüre bir an önce ulaşılmak istenmesi yatıyor. Üretim artsın gerisi önemli değil mantığı özel sektörde nispeten anlaşılabilir ama TTK kamu kuruluşu beyler. Asıl amacı her ne pahasına olursa olsun para kazanmak, kar etmek değil yani. Özetle, kirli havayı boşaltarak metan birikmesini önleme diyebileceğimiz ve çok basit uygulamalarla sonuç alınabilecek olan degaj işini bile beceremeyen yetkililer şimdilik ucuz atlatılan kazaların sorumlusudurlar. Başbakanın kaderci zihniyetine dört elle sarılmaları onları bu sorumluluktan kurtaramayacaktır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği yönünde gerekli önlemler derhal alınarak bu kazalar önlenmelidir. Türkiye Komünist Partisi olarak bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da işçilerin haklarını savunmaya devam edeceğimizin, oluşan ve oluşacak kazaların sorumlularının peşini de asla bırakmayacağımızın unutulmamasını bir kez daha belirtiyoruz.