KESK'e bağlı Eğitim-Sen Ereğli Temsilciliği Yönetim Kurulu, Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) 30'uncu kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, "12 Eylül darbesi ürünü YÖK kaldırılmalı. Özgür bilim, özerk demokratik üniversite istiyoruz" denildi.
Açıklama şöyle;
YÖK, SİYASİ İKTİDARLARIN ÜNİVERSİTELER ÜZERİNDEKİ HEM KALEMİ, HEM KILICI
12 Eylül'ün manidar kurumlarından birisi kuşkusuz YÖK'tür. Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından üniversiteler üzerinde bir baskı aracı olarak kurulmuş ve bu özelliğinden 30 yıldır hiçbir şey kaybetmemiştir. AKP ise kendisine meşruiyet sağlamak için darbe karşıtlığı üzerinden sürekli gündemde kalmaya çalışmaktadır. Hükümet, iktidarını üniversitelerin en ücra köşelerinde dahi hissettiren YÖK'ü kaldırma talebini görmezlikten gelmeye devam etmektedir. Çünkü YÖK, denetimi ve kontrolü tekeline alarak iktidarını hükümetlerin huzuruna sunabilen bir kurum olarak örgütlenmiştir. YÖK'ün siyasi iktidarların üniversiteler üzerindeki hem kalemi, hem kılıcı olma işlevi görmesi, AKP'nin Türk-İslam sentezi ideolojisi ile biçimlendirilmiş YÖK'ü neden koruyup kolladığını göstermektedir. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın, görevde olduğu 4 yılda yaptığı en önemli üç işi 'Kontenjanın arttırılması, kılık kıyafet engelinin kaldırılması ve katsayı farkının azaltılması' diye sıralaması bu gerçeği açıkça ifade etmektedir.  YÖK üniversiteler üzerinde düzenin baskı aygıtı işlevi ile birlikte, üniversitelerin yeni liberal politikalar doğrultusunda yeniden yapılandırılmasında da etkin rol almıştır. YÖK'ün kuruluşu ile birlikte özel üniversiteler kurulmuş, kamu üniversitelerinde paralı eğitim uygulamaları harçlarla yaygınlaştırılmıştır. Kamusal niteliğin ortadan kalkması bir yanıyla üniversiteyi bilimsellikten ve toplumsallıktan uzaklaştırıp piyasa aktörü haline getirirken, diğer yandan da öğrencilerin müşteri olarak daha fazla sömürülebilmesinin önünü açmaktadır. Gerek harç sisteminde yapılan düzenlemeler, gerekse banka kartlarından oluşturulan üniversite kimlik kartları bu müşterileştirme sürecinin geldiği boyutları açıkça göstermektedir.
PARASIZ, ÖZGÜR, DEMOKRATİK ÜNİVERSİTE İSTİYORUZ
Teknolojinin sadece denetim ve kontrol mekanizmaları hizmetine sunulduğu, özel güvenlik birimleri, turnikeler ve kameralar ile 'yüksek koruma' altına alınan üniversitelerin kime ve neye karşı korunmak istendiği açıktır. Üzerinde bu kadar göz olan üniversite öğrencilerinin ve akademisyenlerin AKP'nin nazarından korunabilmelerinin tek yolu sunulanı sunulduğu kadarıyla kabul etmekten geçmektedir. Buna karşı direnmenin sonucunu ise gerek 'paralı eğitime hayır' pankartı asan öğrencilerin, gerekse akademik faaliyetlerinden dolayı tutuklanan akademisyenlerin maruz kaldığı baskı, şiddet ve hukuksuzlukta görmek mümkündür. Göreve gelmeden önce üniversitelerin politize olduğunu ifade eden YÖK Başkanı'nın üniversiteleri kastederek, 'Ordu gibi işini yapmayıp siyasetle uğraşıyordu, şimdi mecramıza döndük' demesi kimin işini ordu gibi yaptığını göstermektedir. Yaklaşık 500 öğrencinin tutuklu olduğu, binlerce öğrencinin 12 Eylül ürünü disiplin yönetmelikleriyle soruşturmalardan geçirildiği ve akademisyenlerin düşüncelerinin hapsedilmeye çalışıldığı bir ülkede YÖK'ün günümüzdeki mecrasının generallerinkinden farklı olmadığı ortadadır. Bu nedenle Eğitim-Sen olarak, YÖK'ün kuruluşunun 30'uncu  yılında; 12 Eylül darbesi ürünü YÖK kaldırılsın talebimizi bir kez daha vurguluyoruz! Şirketleşmeye, baskılara, kadrolaşmaya 'hayır' diyoruz! Parasız, özgür, demokratik üniversite istiyoruz! Eğitim-Sen olarak, üniversitelerin bütün bileşenleri ile birlikte özgür, eşit ve demokratik bir Türkiye; özgür bilim, özerk demokratik ve kamusal üniversite için YÖK ve sahip olduğu ideoloji ortadan kalkıncaya kadar mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız. Van'da meydana gelen depremle, Van'ın yoksul halkı, yakınlarını ve çocuklarını kaybederken, yetmişten fazla eğitim emekçisi de hayatını kaybetmiştir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen yüreğimizin Vanlı dostlarla olduğunu belirtir, hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı dileriz.