SİVİL İTEATSİZLİK:
Hiçbir şekilde taviz vermeyeceğimiz tek husus, hukuk kuralları ve yargı kararlarına saygı zorunluluğudur. Kamu görevlileri ile ilk ve ortaöğretimde eğitim gören öğrencileri kapsayan siyasi ve dini simge kullanma yasağı konusunda tartışma dahi yapılamayacağı, aksi yaklaşımların sonu felaketle bitecek siyasi kaosa yol açacağı kesin olduğu için bu konuda yorum yapmayı dahi gerekli bulmuyoruz. Zira laik devlet modelinin yıkımı anlamına gelecek bu tür bir girişim toplumu şiddet sarmalına sürükleyecektir.

Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin "siyasi simge" olarak ka-bul ettiği türbanın üniversitelerde serbest bırakılması tartışmaları ülke gündeminden düşmüyor, düşürülmüyor" diyen Zonguldak Eğitim-İş Başkanı Metin Kahveci ülkede hukukun yok sayılamayacağına dikkat çekti. Kahveci yazılı açıklamasında şu görüşleri dile getirdi:

YÖK İKTİDARIN PARÇASI
İktidar partisi ve takipçiliğini yapan yapılar, kamu vicdanını kanatacak bir forma sokabilmek için uzun yıllardır uğraş verdikleri bu sorunu siyasi istismar ko-nusu yapılacak paha biçilmez bir hazine olarak gör-mekteler. Konunun gündemden düşmemesinin,    düşürülmemesinin nedeni bu. CHP Genel Başkanı, partisinin iktidar arayışı mücadelesinin en çetin so-runları arasında yer aldığı ifade edilen  bu sorunu aşmak , istismar sürecine son verebilmek için  yapacakları düşünceleri açıklayınca, istismarcı cephe bu arayış düşüncesini hemen,  yemede yanında yat diyerek , hatta dört takla atarak  kabul edilmesi olanaksız bir zemine çekti.  Siyasi iktidarın bir parçası haline dönüşen YÖK, her zaman olduğu gibi konuya yersiz biçimde müdahil olarak Anayasa Mahkemesi kararlarını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ka-rarlarını yok saymaya dönük fiili durumu yaşama geçirdi. YÖK'ün yerleşik hale getirmeye çalıştığı fiili durum, üniversite yönetimlerini suç işlemeye teşvik etme niteliği taşımaktadır. Yürürlükteki mevzuata göre bağlayıcılığını sürdüren Anayasa Mahkemesi kararı ve yine aynı mevzuat ışığında verilen, Türkiye Cumhuriyeti yargı kurumları açısından bağlayıcı etkiye sahip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını yok saymak YÖK'ün ve Üniversite yönetimlerinin bo-yunu aşar.   Şurası kesindir ki, özellikle  "Anayasa Mahkemesi kararlarını yok sayan" üniversite yöneticileri keyfi tutumlarının sonuçlarına yargısal merciiler aracılığıyla katlanacaklardır.  YÖK başkanı  başı açık kızlarımıza açık güvence veriyoruz diyerek  bir yere varılamaz.  YÖK başkanı  göreve gelir gelmez yaptığı icraatları hepimiz biliyoruz. Böyle bir kişiye kim nasıl güvenecek.? Üniversitelerin özerk ve öz-gür ortamlar çerçevesinde eğitim ve öğretimleri yapmalarını her zaman savunduk.  Ancak , üniversite-lerin etnik ve dinsel  içerikli, siyasal simgeleri  taşı-yan  giysi ve söylemlerin barış ortamlarını da her zaman tahrik edeceğini  ifade ettik.  Bu yol ve tutumlar ( mecliste ,uzlaşmasız) özgürlüklerin önünü açmadığı gibi  eğitim ortamlarının (ilk ve orta )   hatta devlet dairelerin  de aynı kılık kıyafet ve söylemlerin işgali durumunda kimse laiklikten bahsedemez. Eğitim İş, hukuk tanımazların suç teşkil eden eylemlerine son vermemeleri halinde "hukukun anlamını ve etkisini" anlayabilmeleri için gereken bütün hukuki yolları işletecek, sonuçları kamuoyu ile paylaşacaktır. İşlenen suç, matematiksel bir gerçek kadar açık ve tartışmasızdır. Hukuk devleti olma iddiasını yaşatmaya çalışan Türkiye Cumhuriyeti'nde hiçbir kişi ya da kuruluş hukuk kurallarını ve yargı kararlarını yok sayma hakkına, lüksüne sahip değildir. 

LAİK CUMHURİYET CAN ÇEKİŞMİYOR
Hiçbir şekilde taviz vermeyeceğimiz tek husus, hukuk kuralları ve yargı kararlarına saygı zorunluluğudur. Kamu görevlileri ile ilk ve ortaöğretimde eğitim gören öğrencileri kapsayan siyasi ve dini simge kullanma yasağı konusunda tartışma dahi yapılamayacağı, aksi yaklaşımların sonu felaketle bitecek siyasi kaosa yol açacağı kesin olduğu için bu konuda yorum yapmayı dahi gerekli bulmuyoruz. Zira laik devlet modelinin yıkımı anlamına gelecek bu tür bir girişim toplumu şiddet sarmalına sürükleyecektir. Sivil itaatsizlik tartışmalarını dahi gündeme getirecek bu tür bir girişimin ortaya çıkaracağı kaosu, aldığı oy oranı ne olursa olsun hiçbir siyasi iktidarın göğüsleyebilmesi mümkün değildir.
Son olarak şu hususu ifade etmeyi yararlı görüyoruz: Türkiye'nin bugün içine çekildiği psikolojik atmosfer hiç kimseyi rehavete sürüklemesin. Laik Cumhuriyet'in can çekiştiğini sanarak kontrolden çıkma eğilimi gösterenleri hadlerini aşmamaya davet ediyoruz.  Ülkedeki tüm farklılıkların büyük bir kaynaşma içinde kardeşçe bir arada yaşayabilmesi rüyasını mayalayan, yüreğimize işlemiş kurucu ruhumuzu yüreğimizden silip atabilmek olası değildir. Laik  Demokratik Cumhuriyet sonu gelmez alçaklıklarla dört bir yandan kuşatılmış gibi görünse de, inancımızı ve kararlılığımızı ulu önderin  yolunda gitmeye devam edeceğiz”