Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Eyüp Alabaş, Yönetim Kurulu adına bir basın açıklaması yaparak, Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun (TTK) zararından çalışanların sorumlu tutulamayacağını söyledi.
İşçilerin kendilerine gösterilen işi, verilen görevi yaptığını ve işini yapmayanları işverenin cezalandırma hakkının bulunduğunu hatırlatan Alabaş, Zarar söz konusu olduğunda öncelikle yönetenler sorumludur dedi.
TTK'nın üretiminin artması, çalışanların daha verimli olabilmesi ve zararın azalarak Kurumun kendi ayakları üzerinde durabilmesi için sendika olarak her zaman mücadele verdiklerini ve her ortamda önerilerini ortaya koyduklarını belirten Alabaş, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
Ne zaman TTK'nın zararı tartışılırsa belirli çevreler hemen çalışanları suçlamaya başlıyor. Kurum yöneticileri de yeterli açıklama yapmadan, işçilik giderlerinin fazla olduğunu belirterek bir anlamda bu görüşlere çanak tutuyor. Evet, TTK'nın en büyük gideri işçilik gideridir. Çünkü TTK emek yoğun çalışan bir kurumdur. Yani, makineleşme olanakları sınırlıdır. Bu hep böyle olmuştur, bundan sonra da böyle olacaktır ve birinci sırada işçilik giderleri yer alacaktır. Burada önemli olan, çalışanların verimli çalışması ve aldığı ücretin karşılığı olan üretimi yapmasıdır. Bunu sağlayacak olanlar da kurumu yönetenlerdir. Verimli şekilde çalışılacak sahaları hazırlamak, verimi artıracak önlemleri almak ve bunun için çalışanları sevk ve idare etmek, işveren adına yöneticilerin görevidir. Biz sendika olarak her zaman açık yüreklilikle söylüyoruz; Biz çalışmayanın ve haram kazanç peşinde koşanların savunucusu olmayız. 'İşçi alındı, üretim artmadı' ifadesini kullanmak da doğru değildir. Ne zaman yeni işçi alındıysa üretim artmıştır. Ancak, emekliliklerin kesintisiz olarak sürmesi, üretim artışını frenlemiş ve giderek üretimde düşüşler yaşanmıştır. Bakınız; 2002 yılında TTK'da 15 bin 119 işçi var. 2005 yılında ise 10 bin 811 işçi var. Yani 3 yılda 5 bin 308 işçi emekli olmuştur. 2006 yılında 1130 emekli olurken, 1222 işçi alınmıştır. Yani sadece 92 işçi artmıştır. 2007 yılında 585 işçi emekli olmuş, 120 işçi alınmıştır. 2008 yılında 1007 işçi emekli olmuş, 69 işçi alınmıştır. 2009 yılında 679 işçi emekli olmuş, 3 bin 46 işçi alınmıştır. 2010 yılında 494 işçi emekli olmuş, 59 işçi alınmıştır. 2011 yılının ilk 6 aylık bölümünde 318 işçi emekli olmuş, 26 işçi alınmıştır. Sonuç itibariyle 2002 yılından 2011 yılının ilk altı ayı sonuna kadar 14 bin 1 işçi emekli olurken 8 bin 690 işçi alınmıştır. Çalışan sayısı 5 bin 311 azalmıştır. Yani emekli olan işçilerin yeri doldurulamamış, üretim artışına imkan verecek bir istikrar yakalanamamıştır. Eğer Kurum yöneticilerine, emekli olan işçilerin yerine kısa sürede yeni işçi alınması yetkisi verilse, yani kurum istikrarlı olarak norm kadro ile çalışsa, o zaman daha istikrarlı bir üretim çizgisi yakalanacaktır. Diğer yandan emekli olan işçi arkadaşlarımız daha yüksek ücretli, yeni alınan arkadaşlarımız daha düşük ücretlidir. Çalışan sayısı aynı kalsa bile ortalama ücretler azalmaktadır. Buna rağmen zararın sorumluluğunu işçilere yıkmaya çalışmak, ya bilmeden ya da art niyetli konuşmaktır. Zarar başka yerde aranmamalıdır. Hizmet satın alma uygulamasının, atölyeler dururken dışarıya iş verme uygulamasının, diğer satın almaların ve işçilik dışı diğer giderlerin takip altına alınmasında daha büyük yarar vardır. Bugün Üzülmez'de yeterli eleman olmadığı için -170 kodunda anayol göçmüş durumdadır. Özel şirketin çalıştığı -320 kodundaki anayol da göçmüştür. Diğer yanda Karadon'da yeraltında yeni hizmet satın alma ihalesi yapılıyor. Bu şartlarda üretim artışı olur mu? İşçi açıkları acilen giderilmeli ve kurumun asli işleri olan bu işler Kurum tarafından yapılmalıdır. Çözüm açık ve nettir. Tek çıkış yolu üretimi artırmaktır. Üretim artışını planlamak ve bunun gereklerini yerine getirmek kurum yöneticilerinin görevidir. 5 milyon ton satılabilir kömür üretebilecek kapasiteye sahip olan TTK, 3-4 milyon ton üretecek norm kadroyla çalıştığında zarar azalacak ve dünya piyasalarında kömür fiyatlarının yükseldiği şu günlerde kendi kendine yetecek bir duruma gelecektir. Hedef belirlemek, planlamayı yapmak ve bu heyecanı, başta yönetim kademeleri olmak üzere tüm çalışanlara yansıtmak, kurumu yönetenlerin işidir. Biz, kimin ne yaptığını ve ne amaçla konuştuğunu yakından izliyoruz. Elbetteki bizim de söyleyecek sözümüz var ve yeri geldiğinde söylemeye devam edeceğiz.