Çaycuma Emek ve Demokrasi Platformu kararını açıkladı:

GREV HAKKI YOK: Grevsiz bir toplu sözleşme; yanmayan ateş, ıslatmayan su gibidir. Getirilen düzenleme hiçbir yaptırım gücü olmayan toplu sözleşmedir ve toplu sözleşmede uyuşmazlık çıkması durumunda Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulacaktır. Hükümet tarafından belirlenecek olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'nun kararları kesin olacak ve yargıya dahi gidilemeyecektir.  Yani şu anki toplu görüşmeden farkı olmayacaktır. Getirilen toplu sözleşme büyük bir aldatmacadır.

12 Eylül'de yapılacak halk oylamasıyla ilgili olarak "AKP'nin kendi iktidarını güçlendirmek amacıyla hazırladığı ve birbiriyle ilişkili olmayan maddeleri tek bir paket halinde halka dayattığı Anayasa değişiklik paketi" ifadesiyle görüşlerini bildiren Çaycuma Emek ve demokrasi Platformu hayır oyu vereceklerini açıkladı.
Platform görüşlerini aşağıdaki yazılı açıklama ile bildirdi.
Anayasa değişiklik paketi ne ülkemizin sorunlarına ne halkımızın ihtiyaçlarına, ne de temel hak ve özgürlüklere yanıt vermektedir. Paket eşit, özgür bir ülkenin önünü açmak bir yana, tersine kapatmaktadır.
Referanduma sunulan Anayasa değişikliği bir toplumsal ve siyasal uzlaşma sonucu ortaya çıkmamış iktidar partisince tek taraflı olarak dayatılmıştır. 12 Eylül Anayasası bile iki yılda hazırlanmışken bu paket yaklaşık iki hafta içerisinde ortaya çıkmıştır. Uzlaşıya yanaşılmadığı gibi, birbiriyle ilişkisi olmayan çok farklı maddeler aynı paket içinde oylamaya sunulmuştur. Meclisin ezici bir çoğunluğunun evet diyeceği ve referanduma götürülmesine gerek kalmayacak birçok maddenin ayrı oylanması talebi reddedilmiş ve Başbakanın deyimiyle "Millete hap tümden yutturulmak" istenmiştir. Bugün gelinen noktada yurttaşlar birbirinden çok farklı nitelikteki 26 değişikliğe tümden oy vermek zorunda bırakılmıştır. Oysa AKP'nin demokratikleşme adına sık sık örnek verdiği Avrupa Konseyi'nin danışma organı Venedik Komisyonu ilke ve kararlarında; "Seçmenler, aralarında asli bir bağ olmayan farklı sorulara aynı anda oy vermek zorunda bırakılmamalıdır. Seçmenin sorulardan birini desteklerken bir başkasına karşı olabileceği dikkate alınmalıdır. Bir metinde yapılacak değişiklik çok sayıda farklı unsuru kapsıyorsa, halka bir dizi soru sorulmalıdır." denilmektedir.   AKP'nin, birbiriyle ilişkisi olmayan ve birçoğu makyajlanmış 26 maddelik değişiklik paketini tümden referanduma götürmesindeki amacı; kendi iktidarını güçlendirecek, kendi yargı organlarının ve statükosunun oluşmasını sağlayacak olan maddeleri referandumda kabul ettirmektir.
TÜMDEN YUTULURSA
Referanduma sunulan değişiklikler 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ürünü olan Anayasanın anti-demokratik özünü değil; bazı seçilmiş maddeleri en çok da AKP için engel oluşturan maddeleri değiştiriyor. Örneğin referandumla öngörülen değişiklikler; özgürlükler, örgütlenme ve sendikal hakların önündeki engelleri, yüzde onluk seçim barajını, milletvekili dokunulmazlıklarını, Cumhurbaşkanının aşırı yetkilerini, Adalet Bakanı ve Müsteşarın Hâkimler ve Savcılar Kurulundaki üyeliğinin devam etmesini ve YÖK'ü kaldırmıyor. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ürünü olan Anayasanın yukarıda belirtilen anti-demokratik maddeleri aynen korunuyor. Hatta bu değişiklikler darbe Anayasasının meşrulaştırılmasına katkı sağlayacak ve bundan sonra yeni bir Anayasa yapımını daha da zorlaştıracaktır.  AKP gerçekten darbeyle hesaplaşmak istemiş olsaydı bu demokratik olmayan maddeleri değiştirirdi.
KAMU KAYNAKLARI
TALAN EDİLECEK
Anayasa'nın 125. Maddesinin değiştirilmesiyle, Danıştay'ın idari işlemleri denetiminde yargının eli kolu bağlanacak. Yerindelik denetimi, yani kamu yararı olup olmadığı kararı yargının elinden alınıyor. Değişiklik kabul edilirse mahkemeler "kamu yararı yoktur" diyemeyecekler. Böylece derelerimizi, ırmaklarımızı betonlaştıran binlerce HES projesine, kıyılara dikilecek nükleer santrallere, belediye ve diğer kamu hizmetlerinin özelleştirilmesine, toprak ve ormanlarımızın satılarak ya da kiralanarak peşkeş çekilmesine karşı 'kamu yararına aykırı' olduğu gerekçesiyle dava açılamayacaktır.
125. maddenin değiştirilmesiyle iktidarın; özelleştirmeler, ihaleler ve çevre tahribatı ve benzeri kararlarına karşı yargının kamu yararı denetimi yapmasının önüne geçilecektir. Böylece kamu mallarının kim olduğu belirsiz birtakım paravan firmalara peşkeş çekilmesini, kamu kaynaklarının talan edilmesini önleyen önemli davalar açılamayacaktır.
Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi mayınlı arazilerin temizlenmesi karşılığı yabancı şirketlere verilmesini iptal etmişti. Referandumdan evet çıkarsa yoksul ve topraksız köylülere dağıtılması gereken mayınlı araziler temizleme karşılığı 49 yıllığına İsrailli şirketlere peşkeş çekilecektir. Anayasal engellerin bertaraf edilmesi, Anayasa Paketi'nde öngörüldüğü gibi ya Anayasa Mahkemesi'nin yürütmenin kontrolüne girmesi ya da bu konuda yapılacak Anayasal düzenlemeler konusunda mahkemenin denetim yetkisinin kısıtlanmasının ardından Orman arazilerinin, kıyıların, akarsuların satılması ve kiralanması gündeme gelecektir. Başbakan tarafından bu düzenlemenin özelleştirmenin önünü açmak için yapıldığı kimi mitinglerde ifade edilmiştir.
Bu değişiklik yasalaşırsa sadece özelleştirmelerin, taşeronlaştırmaların önü biraz daha açılmayacak, siyasi amaçla kamu çalışanları başka yerlere daha rahat sürgün edilebilecek, üçüncü kişilere çıkar sağlamak amacıyla ihaleler daha rahat verilebilecek, kadrolaşmanın önü daha da açılabilecek, doğal kaynakların yağması daha da kolaylaşacak.
YANDAŞ YARGI
OLUŞACAK
Demokrasilerde iktidarların seçimle ve çoğunluğun oyuyla gelmesi olmazsa olmaz bir kuraldır. Ancak iktidarların denetlenmesi de demokrasi için bir o kadar önemlidir. İktidarlar tarafından yapılan yasal düzenlemeler ve icraatlar hem halk hem de yargı tarafından sürekli denetlenmezse iktidarlar birer diktatörlüğe, padişahlığa dönüşür. 
Hükümet kendi isteklerini hayata geçirmede zaman zaman önüne engel olarak çıkan yargıyı devre dışı bırakarak kendi yargısını oluşturmak istemektedir. Yapılan düzenlemeler, demokratik içerikli bir yargı reformu olmayıp yüksek yargıyı hükümetin kontrol ve etkisine alan yapıdadır. Ayrıca iktidarın kendi yargısını oluşturmasıyla iktidarın "işine gelmeyen" kamu görevlilerinin görevden alınmaları kolaylaşacak ve yargı yoluyla geri dönmelerinin önü kesilecektir.
GREV HAKKI
VERİLMEYECEK
Değişiklik memurlara grevli toplu sözleşmeli sendikal haklar tanımıyor, tersine mevcut Anayasa hükmünden daha geri düzenleme yapılarak kamu emekçilerinin fiilen ve hukuken var olan ve mevcut Anayasanın 90. maddesi gereğince zaman zaman da kullandığı toplusözleşme ve grev hakkını tamamen ortadan kaldırıyor.  Oysa grevsiz bir toplu sözleşme; yanmayan ateş, ıslatmayan su gibidir. Getirilen düzenleme hiçbir yaptırım gücü olmayan toplu sözleşmedir ve toplu sözleşmede uyuşmazlık çıkması durumunda Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulacaktır. Hükümet tarafından belirlenecek olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'nun kararları kesin olacak ve yargıya dahi gidilemeyecektir.  Yani şu anki toplu görüşmeden farkı olmayacaktır. Getirilen toplu sözleşme büyük bir aldatmacadır.
DAVA AÇILAMAYACAK
Mevcut Anayasa'nın 53. Maddesinde; "Sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilir" ibaresi var iken 53. maddede yapılan değişiklikle bu hak alınmıştır. Getirilen değişiklikle sendikalar, üyeleri adına dava açamayacak ve üyeler kendi davalarını kendileri açmak zorunda kalacaktır.
YANLI SENDİKALAR
Aynı işkolunda birden fazla sendikaya üye olunabileceği ve birden fazla sözleşme yapılabileceğine yönelik düzenlemelerle, patron yanlısı ve hükümet yandaşı sendikaların önü tamamen açılmak istenmektedir. Bu durum sendikalar arasında yetki tartışmalarını ve dava süreçlerini de artıracaktır. Dolayısıyla verildiği iddia edilen toplu sözleşme hakkının kullanılamaması da gündeme gelecektir.
SENDİKA KURULMAYACAK
 Türkiye'nin birçok yerinde sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin üzerine panzer yollayan,4-C uygulamasını kabul etmeyen TEKEL işçilerini kış ayında havuza atan AKP, değişiklik paketine birden fazla sendikaya üye olunabileceği hükmünü koyarken; emeklilere, üreticilere, çiftçilere, ev işçilerine ve işsizlere sendika kurma ve üye olma hakkını ise tanımamaktadır.
KIDEM
TAZMİNATI GİDİYOR
4/B, 4/C gibi kölelik çalışma düzenlemeleri kaldırılmadığı gibi esnek ve iş güvencesiz çalışmanın, kıdem tazminatının kaldırılmasına ilişkin düzenlemelerin,  kamu personel rejiminde değişikliğin ve emekli aylıklarının düşürülmesinin önü tamamen açılacak.
AKP DARBE KONUSUNDA
SAMİMİ DEĞİL
AKP hükümeti 12 Eylül tarihinde yapılacak olan referandumu 12 Eylül ile hesaplaşmak için bir tarihi fırsat olarak gördüğünü açıklıyor ancak birçok il ve ilçede AKP'li Belediyeler  12 Eylül askeri cuntasının lideri Kenan Evren'in adını taşıyan cadde ve okullardan Kenan Evren isminin silinmesi yönündeki talepleri reddetti.  Bu örnek bile AKP'nin 12 Eylül ile hesaplaşmak gibi bir derdi olmadığını göstermektedir.
İHTİYAÇ VAR
Kuşkusuz 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ürünü olan Anayasa değişmelidir. Eşitliği, özgürlüğü ve demokrasiyi esas alan yeni bir Anayasaya yapılmalıdır. Bizler, eşit, özgür ve demokratik bir ülkede barış içinde, kardeşçe bir arada yaşamı güçlendiren demokratik bir Anayasanın ancak, emek ve demokrasi güçlerinin yükselen mücadelesinin eseri olacağını biliyoruz. Bu doğrultudaki mücadelemizi de yıllardır sürdürüyoruz.
HAYIR DİYORUZ!
Bizler elbette ki; 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ürünü olan mevcut Anayasayı savunmuyoruz ve kabul etmiyoruz. Ama emekçilerin taleplerini içermeyen, temel hak ve özgürlükleri güvence altına almayan, 12 Eylül askeri darbesinin ürünü Anayasa'nın özünü değiştirmeyen ve AKP'nin kendi siyasi amaç ve hedeflerine uygun bir biçimde gerçekleştirmeye çalıştığı,  kendi yargı organlarını ve statükosunu oluşturan,  AKP Anayasası'na referandumda HAYIR diyoruz.
Halkımızı 12 Eylül Anayasa'sına da hiçbir toplumsal uzlaşıya dayanmayan AKP Anayasası'na da HAYIR demeye çağırıyoruz! 12 Eylül Günü Bize Yutturulmak İstenen "Zehirli Hapı" Yutmayalım!
12 Eylül Anayasası'na da AKP Anayasası'na da HAYIR!