Töre cinayeti. Önce 2004 yılında hastanede kardeşleri tarafından öldürülen Güldünya, 7 yıl sonra da Umut adını verdiği çocuğunun babası Servet. Toplumların hukuk öncesi dönemde düzeni sağlamak için dayandıkları yazılı olmayan halk kanunlarıdır töre. Hukukun üstünlüğünü benimsemiş ülkelerde törenin yeri olmaz. Bu haberleri gördükçe Türkiye hangi toplumsal gelişim aşamasında diye sormaktan kendimizi alamıyoruz.
Güldünya'nın hayat hikayesi aslında Türkiye'de kadının ne durumda olduğunu o kadar net ortaya koyuyor ki, başka hikayeler aramanıza gerek kalmıyor. Gündünya evlilik dışı hamile kaldığı için erkek kardeşleri tarafından önce sokak ortasında vurulmuş daha sonra da kaldırıldığı hastanede öldürülmüştü. Oysa Güldünya kendi isteği dışında ilişkiye zorlanmış, tecavüz edilmişti. Ancak bu hakkında verilen kararı değiştirmedi: Namusa leke gelmişse ancak kanla temizlenir!
Aradan geçen yıllarda çocuğuna Benim hiç umudum kalmadı belki çocuğumun olur diyerek Umut adını koyan Güldünya'nın evlilik dışı çocuğunun babası Servet 7 yıldır ailesini almış töreden kaçıyordu. Sonunda İstanbul'da yakalandı ve sokak ortasında vuruldu. Cinayeti işleyenlerden birinin Gündünya Tören'in babası olduğu üzerinde duruluyor.
Güldünya hiç suçu yokken törenin ilk kurbanı oluyor. Onu öldürmek için peşinden gelen iki erkek kardeşinin de hayatları sönüyor. Daha sonra evlilik dışı çocuğun babası Servet öldürülüyor ve 4 çocuğu ile eşi ortada kalıyor. Bu cinayetin failinin Güldünya'nın babası olduğundan şüpheleniyor. Yine arkada bir eş ve sayısız çocuk ortada kalıyor.
Töre cinayetleri nasıl durdurulur diye incelediğimizde Prof. Ünsal Oskay Toplumun ekonomik ve siyasal hayatta, bunlara bağlı olarak kültür hayatında birbirine benzeyen birimler halinde örgütlenmesi gerek. Yol yapılmalı. Yeni okullar açılmalı. İşsizlik azalmalı. Dış dünyayla alışveriş, yerel iktidar sahiplerinin denetiminden kurtarılmalı. Herkes yeni bilgi kaynaklarına erişebilmeli. Mantık değişmediği için, cinayetler devam ediyor. Daha da devam edecek. İnsanlar buraya geldiğinde de, şehirleşmenin tam mantığına, demokrasiyi yaşatan ilişkilere giremedikleri için burada da geldikleri yerin mahallesi olacak. Lahmacuncu, bakkal, otomobil tamircisi, vs. Bunlar arasında da denetim sürmeli diyor.
Bir önemli nokta da Batı'da bireysel onur söz konusu iken, bizde kolektif onur hakim oluyor. Çünkü kolektif onur, herkesin işinin aşının bir organizasyon içinde sağlanmasından geliyor. Küçük coğrafyada küçük grup içindeki insan, ekmeğini, işini, geçimini, bu küçük grubun dolayımıyla kazanır ve onun yakın denetimine de açıktır. Namus anlayışını da buradaki küçük totaliter yapı belirliyor. Oysa modern topluma geçişten sonra insan, aile, hısım akraba ilişkisi, hemşerilik gibi bağlardan soyutlanmaya başlar.
Namus, şeref, onur gibi değerler, küçük grubun denetiminden kurtularak kişiye, parası, mevkii, görünümüne göre iş yerinde denetlenen, dışarıdaysa birbiriyle çelişen kişilikler içinde dolaşmasına imkân tanır. Bu yüzden ekonomik kalkınma, eğitim ve küçük grup dışına açılma töre cinayetlerini durdurmada en önemli adım oluyor.
İyi haftalar,
Umut Vakfı