Türkiye için yayınlanan 17. İlerleme Raporunu değerlendiren Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Başkanı Ali Yücelen, “Bu seneki İlerleme Raporunda da hem ilerleme kaydedilen alanlara ve kazanımlara hem de ilerleme gereksinimi olan ya da endişe verici bulunan konulara yer verildiğini görüyoruz.” dedi.
Konuya ilişkin gönderilen açıklama şu şekilde: 1999 yılındaki adaylık ve 2005 yılında müzakerelerin açılmasından bu yana geçen uzun süre zarfında, müktesebat uyumu gerektiren 33 fasıldan maalesef sadece 14’ünün müzakerelere açılabildiğini ve sadece 1 başlığın kapatılabildiğini belirten Yücelen, Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin, iki tarafta da siyasi mülahazadan uzak yürütülmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Yücelen’in rapora ilişkin değerlendirmesi şöyle: “Genel olarak baktığımızda, Avrupa Birliği’nin ilerleme kaydedilen alanları belirtmiş olmakla birlikte önemli eleştiriler yaptığını da görüyoruz. Rapordan bazı örneklere bakarsak, sivil toplumun gelişmeye devam ettiğini belirten AB’nin, sivil toplumun hükümet ve parlamentoyla ilişkilerinin geliştirilmesi vurgusunu da yapıyor ve bizim de sivil toplum olarak önemsediğimiz ve ihtiyaç duyduğumuz somut ve sürdürülebilir bir işbirliği mekanizmasına dikkat çekmiş oluyor.  Ekonomik değerlendirmelere baktığımızda, raporda, ülke ekonomisinin küresel şoklara dayanıklılığı, büyümeyi sürdürmesi gibi olumlu değerlendirmeler yanında, yüksek dış borca ve cari açığa, ekonomi alanında koordinasyonun zorluğuna, işgücüne ve eğitime katılmayan gençlerin oranının yüksekliğine, sermaye akışına bağımlılığın yarattığı makroekonomik kırılganlığa ve pek çok alanda şeffaflık eksikliğine dikkat çekiliyor.
Türkiye’nin AB üyeliğinin temel unsurlarını içeren Kopenhag siyasi kriterlerine uyumda ise, önemli değerlendirmelerin yer aldığını düşünüyoruz. Çözüm süreci, Gayrı Müslim vatandaşlarımızla ilgili yapılan çalışmalar gibi bazı konuların olumlu yansıdığı raporda, demokratik hukuk devletinin vazgeçilmezi olan ifade ve basın özgürlüğü, adil yargılama, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, kurumların bağımsızlığı ve şeffaflığı konularında endişe ifadesini ve eleştirileri de görüyoruz.
Hassasiyetle vurgulamak isteriz ki, AB ile müzakereleri başlatmamızda koşul olan ve müzakere süreci boyunca da izlenen siyasi kriterlere uyumda geriye gidiş, Türkiye’nin AB hedefinden uzaklaşması anlamına gelecektir.
62. Hükümet programında da stratejik bir hedef olarak belirtilen ve kararlılıkla sürdürüleceği taahhüt edilen AB hedefinde ne kadar ciddi olduğumuzun gösterilmesi, raporda yer alan eleştirilerin objektif olarak değerlendirilmesi ve reformların sürdürülmesiyle mümkün olacaktır.
Her zaman söylediğimiz gibi bir kez daha tekrarlıyoruz: AB’ye katılım süreci ve tam üyelik hedefi Türkiye için, siyasi alandan bağımsız yürütülmesi gereken bir reform sürecidir ve asla taviz verilmemelidir.
İlerleme Raporunun ilgili kurumlarımız tarafından olgunlukla değerlendirilmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Bunun yanı sıra özellikle belirtmek isteriz ki, katılım sürecinde karşımıza çıkarılan engellerin bertaraf edilmesine çalışılırken, yerinde ve haklı eleştirilerin de ciddiyetle değerlendirilmesini ve eleştirilen alanlarda somut reformların hayata geçirilmesini bekliyoruz. Kamu kurumlarından bu reform beklentimizi dile getirirken, sivil toplum ve tüm vatandaşlarımızın da uyum sürecine sahip çıkması gerektiğine inanıyoruz ve hatırlatıyoruz; bu sürecin kaybedeni olmaz, çünkü asıl hedef ve tam üyelikten daha mühim olan AB standartlarında bir yaşam tesis etmektir.
Arzumuz, AB yılı ilan edilen 2014 yılı bitmeden somut gelişmeler sağlanması ve sürecin canlandırılmasıdır. Unutmayalım ki, AB’ye üyelik hedefi ülkemiz için bir zihniyet çıpasıdır ve bu sürecin kazananı 77 milyon olacaktır. 
Sayın Stefan Füle'nin de belirttiği gibi; Türkiye ve AB'nin birbirine hiç olmadığı kadar çok ihtiyacı var” (Haber Merkezi)