Orman teşkilatı yok iken ormanlara sahip çıktıklarını belirten Adaköylüler  “ormana biz sahip çıktık, biz koruduk, biz büyüttük.   Kesim kararında neden bilgilendirilmedik” sorusuna yanıt arıyorlar.

Adaköylü 68 vatandaşın imzaladığı açıklama ile yetkililere seslenen vatandaşlar  “Orman köyümüzün,   güzelliği,  hayat kaynağı,  sevinci ve mutluluğudur. Geçmişten geleceğe bir köprüdür. Köyümüz ile ormanın arası 20 -30 metredir.  Hayatımızın her alanda içindedir. Ormanın kesilmesi, kesilen yerin dikenli tellerle çevrilmesi, ve de  diğer doğal ormanları korumak için bu doğal ormanı kesmek ne kadar doğrudur? 200-300 yıllık doğal ormanın kesilerek,  yerine yeniden fidan dikip (tutarsa, biterse) yeniden orman yaratacağız demek ne kadar doğrudur? Ve tüm bu kararları köylüye hiç haber vermeden uygulamak ne kadar doğrudur?” dediler.

Adaköy  ormanları ile ilgili olarak Orman Bölge Müdürlüğü’nün yaptığı; Köylünün yoğun olarak usulsüz faydalanma ve otlatma baskısının olduğu, yakacak ihtiyacının karşılanmasında civardaki köy halkının da gelişigüzel kesim yaptığı ve bu alışkanlıklarını sürdürmek istedikleri için çalışmalara karşı oldukları  ve “ağaçların 30-70 yıllık” olduğu  iddialarına   Adaköy  köylüleri cevap verdi. Adaköy’lülerin ortak açıklaması şöyle:

“Adaköy ormanının tarihi Adaköy’den eskidir. Bizim dedelerimiz 150 yıl önce bu bölgeye yerleştiğinde bu orman varmış ve sahip çıkmıştır. Söylendiği gibi ormandaki ağaçların yaşı 30-70 yıllık değildir. Ormanda çeşitli boy ve ebatlarda 1 ila 400 yıllık ağaçlar da mevcuttur. Orman yüzyıllardır kendini sürekli yenilemiş, bu günlere gelmiş ve yüzyıllardır olduğu gibi kendini yenilemeye devam etmektedir.

Bırakın Çaycuma’yı Zonguldak’ta orman teşkilatı yokken atalarımız,  dedelerimiz köye ilk yerleştiğinde ormanı aralarında bölmüşler, her aile kendi ormanına sahip çıkmış, diğer insanlara ve köylere karşı korumuştur. O ormanlar köylünün sahip çıkması ile bu günlere gelmiştir.  Köylümüz sadece ormandan yakacağı kadar odunu temin etmiş bunu da sağlam ağaçları kesmeden,  budama şeklinde ve çürüyen ağaçları keserek sağlamıştır. Eğer köylü ormanı hoyratça kesecek olsaydı, ( internetten ve Google Earth’den alınan ormanın uzaydan görüntüsündeki ve fotoğraflardaki)  ormanın bu şekilde korunmuş olması mümkün olmazdı. Orman teşkilatı kurulup ormanlara sahip çıkmaya başladığında ise köylünün koruyup bu günlere getirdiği ormanı bulmuştur.  Orman görevlileri ormana haftada ya da ayda bir gelir kontrol eder, ormanın asıl koruyucusu, gece gündüz takip eden köylüdür. Hala köylümüz atalarından gelen anlayışı, kültürü takip etmekte, onlardan kalan ormanına başka köyden kimseyi sokmamakta, ağaç kestirmemekte ve korumaktadır. Asıl koruyucu köylüdür.  Köylü ormanına sahip çıkmasaydı talan olur, bir ağaç kalmazdı. Köylünün anlayışını küçümsemeyin, gerçeği görün.

Sonuçta orman devletindir. Bunu biliyoruz. Her türlü tehlikeye ve yanlışa karşı koruma tedbirlerini alır.  Buna karşı kimse itiraz edemez.  Ancak bölgede çok geniş bir alanda 3 yıldan beri uygulanmaya başlanan endüstriye plantasyon projesinin olumlu-olumsuz sonuçlarının görülmeden ormanın tümden kesilmesi kararının yanlış olduğunu düşünüyoruz. Ve bu ormanın diğer çalışma yapılan alanlardan farklı olduğunu, hem bitkisel çeşitlilik hem de çok geniş bir alan olması, ağaç yapısı itibariyle diğer bölgelerden farlı olduğunu bu çalışmanın bölgeye telafisi imkansız  zararlar  vereceğini söylüyoruz. Gerekli araştırma ve incelemenin yapılmadığını, çok büyük alanda yapılacak çalışmanın bölgenin eko sistemini bozacağını ve kesim yapıldıktan sonra yeni bir orman oluşmayacağını söylemekteyiz.  Ormanın kıyısından bakarak, derinlemesine tetkik etmeden, diğer bitki türleri ve kuş türlerine verilecek zarar tespit edilmeden alınmış yanlış karar olarak görüyoruz.

Kesim yapılacak alanda oluşacak yağmur ve sel sularının bölgeyi sazlık-bataklık haline getireceğini ve yeniden orman haline gelmeyeceğini iddia ediyoruz.

Ve bu görüşümüzü ormanın kesilmesinden birebir etkilenen köylüler olarak  hiçbir kişi ve kurumu hefed almadan ifade edildiği gibi karalamadan değerlerimize sahip çıkarak demokratik olarak ve  yüksek sesle kamuoyuna aktarıyoruz. Bu düşüncelerimizi de kimseyi kırmadan,  kötü söylemeden yapmaktayız.

Tüm bu karşı çıkmamıza rağmen sonuçta ormanı kesmeye başladınız. Bu düşüncelerimizi ilgili mercilere bildirdik. Orman Genel Müdürü’ne de bildirdik.  Orman Genel Müdürü’nün ”Köylünün istemediği bir şeyi yapmayız. Köylünün uygun göreceği, üzülmeyeceği şekilde çalışmamızı yapacağız.  Gerekirse ben kendim gider köylü ile görüşürüm. ” sözüne istinaden Genel Müdürün ya da görevlendireceği bir heyetin bölgeden inceleme, araştırma yapmasını talep ediyoruz.   

Köyümüzde açık alan hayvancılığı yapılmaktadır. Köyün büyükbaş hayvanları (inek ve manda) sabah bırakılıp, akşam sahiplerine dönerler. Orman da hayvanların otlak alanıdır. Bu yıllardır böyledir.  Bunun yanlış ya da yasak olduğu hiç söylenmemiştir.  Zaten meralarımızın büyük bölümüne Milli Emlak tarafından el konulmuş,  köyün dışından bir kişiye verilerek kapatılmıştır. Hayvanlarımızın gidecek başka yeri yoktur.Hala ormanın kesilmesi kararının gerekli inceleme yapılmadan,  ağaçların yaşının iyi tespit edilmeden, ormanın bölge için önemi araştırılmadan, diğer dişbudak ufak ağaç bölgeleri gibi değerlendirildiğini düşünmekteyiz.

Kesim yapılacak alanda oluşacak yağmur ve sel sularının bölgeyi sazlık, bataklık hale geleceğini, doğal orman örtüsünün kesilerek yeniden orman haline getirilemeyeceğini savunmaktayız.

Bunun için diğer ilgili mercilere başvurularımız sürecektir.  Bu bölgeyi her konusu ile ele alan bir bilimsel kurulun oluşturularak karar vermesi gerektiği düşüncesini taşımaktayız.

Bölge Müdürlüğünün açıklamasında, Kurum’un insana, doğaya ve çevreye duyarlı, her zaman şeffaf ve saygın bir kurum olmak vizyonu ile görev yaptığı belirtilmektedir. Biz de böyle olmasını arzulamaktayız. Ormanın kesilmesinde kesim ekiplerinin iyi bilgilendirilmediğini, tüm ağaçların kesildiği, genç-yaşlı, çürük-çarık ayrımı yapılmadan kesim yapıldığının örnekleri vardır.  Ormanın kesilmesine arka taraftan başlandığı ancak iyi denetlenmediğini görmekteyiz.  Hala ayrıntılı olarak köylü bilgilendirilmemektedir. Kesimin ne kadar yapılacağını hangi alanların kesilip hangi alanların bırakılacağı söylenmemektedir.  Her şeyi biz biliriz,  en iyisini yaparız, başka kimse bu işten anlamaz anlayışı ile hareket edilmektedir. Bu da birçok yanlışı beraberinde getirmektedir. Ormanlar hepimizindir. Buna göre her kesim hareket etmek zorundadır. Ben yaptım anlayışı ile hareket etmenin yanlış olduğunu düşünüyoruz.