CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu, 26-30 Ağustos tarihlerinde Çanakkale Gelibolu'da yapılacak olan “Adalet Kurultayı” ile ilgili yazılı bir basın açıklaması yaptı.  Adalet yürüyüşü ile başlayan sürecin, siyaset ve partiler üstü bir mücadele olduğuna dikkat çeken Milletvekili Turpcu, “ülkemizdeki adalet ihtiyacının hiç olmadığı kadar öncelik olduğu bir dönemde adalet için toplumumuzun tüm kesimleriyle birlikte verdiğimiz mücadele devam edecektir” ifadelerini kullandı.

 

TARİHİ YARIMADADA YAPILDI

Turpcu, açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi:  “15 Haziran-9 Temmuz 2017 tarihleri arasında dünya siyasi tarihinin en önemli barışçıl eylemlerinden biri olan, Ankara`dan başlayarak İstanbul’da son bulan ‘Adalet Yürüyüşü`nü’ gerçekleştirdik. O gün söylediğimiz gibi, bu bir başlangıçtı. Toplumun farklı kesimlerinden gelen talepler dikkate alınarak, bütün adaletsizliklerin tartışılacağı bir kurultaya ihtiyaç olduğu düşüncesiyle, partimiz, 26-30 Ağustos 2017 tarihlerinde, 5 gün sürecek  ‘Adalet Kurultayı`nı’, Cumhuriyetimizin önsözünün yazıldığı topraklarda, Gelibolu Tarihi Yarım Adası`nda yapma kararı aldı.  Bu kurultayda, toplumun her kesimiyle bir araya gelerek, bütün boyutlarıyla Türkiye'de yaşanan adaletsizlikleri ve çıkış yollarını konuşacak, tartışacağız. Bütün adaletsizliklerin tartışılacağı kurultayımız, tüm yurttaşlarımızın ve adalet arayan herkesin vicdanlarına seslenecektir. Herkes için, kamu ve toplumsal yaşamın her alanında adalet istiyoruz.

 

"BİR SOPA DEĞİLDİR"

Bu kurultayda; ‘Mahkemede adalet’ diyeceğiz. Hukukun üstünlüğü, üstünlerin hukuku haline gelmiş, adaletin terazisi bozulmuş ve kişilere göre bir hal almışsa, bu adalet değildir! Adalet içinde bulunulan duruma göre kullanılabilecek bir sopa da değildir. Haklı ile haksızı ayıran mekanizmaya siyasetin baskısı girmişse buna adalet denemez.  ‘Devlette adalet’ diyeceğiz. Herkesin haklarını koruyacak hukuk devleti kavramı ortadan kaldırılıyor ancak unutulmamalıdır ki, adalet herkese lazımdır. Hukuksuzluğun, haksızlığın, adaletsizliğin tarafı olmaz, ayarını bozduğunuz o kantar gün gelir sizi tartar.Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün Devlet de ölür’ sözünü unutmamak gerekir.  ‘Seçimde adalet’ diyeceğiz. Demokrasiyi dört yılda yapılan seçimlere indirgemek halka karşı yapılan en büyük adaletsizliktir. Devlet imkanları ve kaynakları seçimde tek bir parti yararına kullanılıyorsa adaletsizliktir. Ne zaman seçim yapılır, oy verme saati bittikten sonra sandıklar açılıp verilen oylar sayılmaya başlanır, kanunda ne yazıyorsa tam ve gereği gibi yerine getirilir, seçimin meşruiyetine hiçbir gölge düşmez, hile, şaibe olmaz, o zaman zaten kimseden sesini çıkarmaz, çıkaramaz.

 

YOKSULLUK VE İŞSİZLİK

‘Geçimde adalet’ diyeceğiz. Yoksulluk ve işsizlik hala ülkemizin, en başta gelen ekonomik ve sosyal sorunlarıdır. En genel anlamda yoksulluk, ‘ekonomimiz şöyle büyüdü böyle büyüdü’ istatistikleri yayınlanırken cüzdanınızın boş olmasıdır. Birileri refah içinde, diğerleri ise yarınından emin olmadan yaşamaya devam ediyor. Bu böyle devam edemez, etmemelidir. ‘İnançta adalet’ diyeceğiz. Bu ülkede dini inançlarını yerine getirdi diye kimseye baskı yapılmamıştır. Cumhuriyet değerlerinin ve laiklik ilkesinin aşındırılması sonucu, dinci örgütlenmelerle, dini inancı yerine getirme arasındaki farkı ayıramayanlar nedeniyle bu günlere geldik. Din ve inanç iktidarın tekelinde olamaz. Bu yüzden inançta adalet diyoruz.  ‘Eğitimde adalet’ diyeceğiz. Mevcut eğitim sistemi, devlet okullarının kalitesini olabildiğince düşürmeye dayalı, tek kaygısı dindar gençlik yetiştirmek olan, cehaleti yücelten ve bilimi aşağılayan bir yapıyla eğitimsiz insanlar yaratma hedefiniamaçlamaktadır. Bu çocuklarımıza ve geleceğimize yapılacak en büyük adaletsizlik ve kötülüktür. Sadece parası olanın değil, toplumun her kesiminden, her gelir grubundan çocuklarımızın eğitimde fırsat eşitliğine sahip olması için adalet istiyoruz.  ‘Yaşamda adalet’ diyeceğiz. Toplumdaki eşitsizlikler ve yoksulluk faktörü nedeniyle insani gelişmişlik bakımından dünya sıralamasında aşağı sıralarda yer almaktayız. Toplumsal katmanlar arası gelir eşitsizliğinin artması farklı gelir grubuna mensup yurttaşlarımız arasındaki sosyal ve ekonomik uçurumu her geçen gün daha fazla artırmaktadır. Zenginin daha zengin, fakirin ise daha fakir olduğu bu düzen böyle devam edemez. Anayasamızın ana tercihlerinden biri olan ‘Sosyal Devlet’ kavramını acilen uygulamaya koyarak her alanda bireyin özgürleştirilmesi, toplumun demokratikleştirilmesi, üretimin artırılması ve artan üretimin adil dağıtılması hedefine yönelmek gerekmektedir.

 

BASINI ÖZGÜR OLMAYAN

‘Medyada adalet’ diyeceğiz. Ülkemizde basın özgürlüğünün sadece adı vardır, kendi yoktur. Daha doğrusu, iktidar için yazanlara, iktidarın diliyle konuşanlara basın özgürlüğü vardır. İktidarın borazanı haline getirilen, manşetleri bile tek elden attırılan medyamız, bugün sansür, otosansür, medyanın kontrolü, medya üzerinde olan idari ve adli baskılarla karşı karşıyadır. Biz yasama, yürütme ve yargının yanında dördüncü güç olarak gördüğümüz basın için de adalet istiyoruz. Basını özgür olmayan ülkede demokrasi olmaz.  Tüm bu nedenlerle, ‘Hak, hukuk, adalet’ mesajı içi çok dolu ve derin bir slogandır. Ülkemizde adalet isteyen, adalete susamış herkesi, 26-30 Ağustos 2017 tarihlerinde, Cumhuriyetimizin önsözünün yazıldığı topraklarda, Gelibolu Tarihi Yarım Adası`nda gerçekleştireceğimiz Adalet Kurultayı’na bekliyoruz.”