Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun, ‘Sürekli değişen ve gelişen bilim dünyasında Türkiye’nin adının geçmesi için akademisyenlerin özlük hakları ile ilgili durumlarının uluslararası ve ulusal arenada detaylı bir şekilde araştırılması ve bu hususlarda çözümler üretilmesi’ ile ilgili meclise verdiği araştırma önergesine Ak Parti Grubu adına Zonguldak Milletvekili Prof.Dr.Ercan Candan yanıt verdi. Geleceğin nitelikli insanlarının yetiştirilmesinin eğitim ile mümkün olabileceğini bu eğitimin temelinde ise yükseköğretim kurumlarının yer aldığını hatırlatan Milletvekili Candan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yaptığı konuşmasında, Ak Parti iktidarı döneminde eğitime sağlanan desteklere dikkati çekti.

 

“ÜNİVERSİTE SAYISI 76’DAN 176’YA YÜKSELDİ”

Candan’ın mecliste yaptığı konuşma şu şekilde: “2002'den 2013, 2014'e gelinceye kadar ne türlü aşamalardan geçtik, bunları kısaca verdikten sonra, bu yapılanmayı, bu çerçeveyi biraz daha belirginleştirdikten sonra yorum yapmanın daha mantıklı olacağı kanaatindeyim. Şöyle ki: 2002 yılında 76 üniversitemiz varken, şu anda 176 üniversite var. Bu şu demektir ki üniversite sayısı 2,5 katına çıktı. 2,5 katına çıkarken öğrenci sayımız da aslında 2 milyonun biraz altındayken 5 milyon civarlarına geldi, bu da 2,5 katına çıktı ama biraz önce, bizden önceki konuşmacı arkadaşımızın dediği gibi, öğretim üyesi sayılarında bir yetersizlik var. Bu sayı, doçent, yardımcı doçent, profesörlerin sayısına baktığımızda yaklaşık 28 bin-30 binlerden 60 bin civarına çıkmış. Bu demektir ki üniversite artışına bağlı olarak, öğrenci sayısına bağlı olarak orantılı bir artış yok ama burada gözden kaçan bir şey var.

 

“15 MİLYAR ÖDENEĞE YÜKSELDİ”

Üniversitelere ayrılan kaynaklar. Üniversitelere ayrılan kaynaklar 2002 yılında yaklaşık 2,5 milyar civarındayken, bugün 15 milyar civarında. Bunu niye söylüyorum çerçeveyi çizerek? Şunun için söylüyorum: Biz, aslında, AK PARTİ Hükûmeti olarak öncelikle üniversitelerin altyapı ve kaynak sorununu çözmeye odaklandık ama bu arada, öğretim üyesi yetiştirme programlarına da yoğunlaştık.

 

“BİR YER DE YANLIŞLIK VAR”

Buradaki soruda, soru önergesinde verildiği gibi, evet, bir yerde bir yavaşlık var, bu da öğretim üyelerinin özlük haklarıyla, yani maaşlarıyla ilgili problemler. Bunlarla ilgili biz kendi aramızda, kendi grubumuzda defalarca görüştük, bunu, yeni hazırlanacak olan, hazırlanmakta olan YÖK Yasası'yla beraber ele alalım istedik.

 

“YAPISAL BAZI SORUNLAR VAR”

Yalnız şurada unutulan bir nokta var, öğretim üyelerinin aslında gelirleri iki kısma ayrılıyor: Bir tanesi döner sermaye kısmı, bir tanesi maaşları ve ek ders ücretleri. Ne yazık ki, döner sermaye uygulamalarının -yine YÖK Yasası'ndan kaynaklanan- gelirleri tamamen tıp fakültesine göre yapılmış. Burada, yapısal bazı sorunlar var, problem buradan kaynaklanıyor. Tıp fakültesinde çalışan öğretim üyesi arkadaşlarımızın veya avukatlık mesleğini yapanlarımızın böyle bir problemi yok. Esas problem, temel bilimlerde, mühendislik bilimlerinde ve diğer sosyal bilimlerde öğretim üyeliği yapan arkadaşlarımızla ilgili sıkıntımız var. Biraz önce dediğim gibi, evet, böyle bir sıkıntımız var ama biz bunu gerek YÖK nezdinde gerek bakanlarımız nezdinde gerek Sayın Başbakanımız nezdinde görüştük, bu çalışmalar devam ediyor, inşallah, en kısa zamanda YÖK Kanunu'yla beraber bunların hepsini ele alacağız. 

 

AĞIR AĞIR DEĞİŞİMİ BERABERİNDE GETİRECEK

Tabii, burada gözümüzden kaçan bir şey var: Geçen haftalarda bir kanun çıkartmıştık biz, ne idi bu kanun arkadaşlar? Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanun. Neden bunun üzerinde duruyoruz? Şu nedenle: Aslında, Türkiye'de uluslararası bilimle yarışamamamız, aynı zamanda inovasyona dayalı, icada dayalı ürünleri üretemememiz temelde uluslararası yarışta olmamızdan kaynaklanıyor. Bunun da temel nedenlerinden biri sadece maaş değil arkadaşla bunun temel nedenlerinden biri, üniversitelerin döner sermayelerinin ve üniversitelerin araştırma altyapılarıyla birlikte bir motivasyonun olmamasından kaynaklanıyor. Aslında, bu kanun, aynı zamanda üniversitelerde ağır ağır yeni bir değişimi de beraberinde getirecektir. Yani üreten öğretim üyesi kazanacaktır, aynı Amerika'da olduğu gibi, aynı İngiltere'de olduğu gibi. Eğer bir şeyler üretebiliyorsanız kazanacaksınız. Onun için, öğretim üyelerini bir tür üretime yönlendirmek, hizmet ve yeni ürünlere yönlendirmek için bu kanun çok önemlidir, önümüzdeki günlerde bu artışlar aynı zamanda öğretim üyelerimize de yansıyacaktır, tabii ki üretim yapanlar için.
Bunun yanında, tabii, bu çıkardığımız kanunun üniversitelerdeki öğretim üyelerinin dünyaya da açılmasını sağlayacağını biz bekliyoruz. 
 

 

“BAŞTAN AŞAĞIYA DEĞİŞTİRMEMİZ GEREKİYOR”

Bu arada, patent gelirlerinin de yine döner sermayeyle ilgili bağlantısı var, yine birçok... Yani dediğim gibi, aslında YÖK Kanunu'nu baştan aşağıya değiştirmemiz gerekiyor, sadece maaşları değil ama bunlar da inşallah önümüzdeki günlerde ele alınacaktır. Biraz önce, tabii, söyledik, üniversitelerin sadece özlük hakları yok, özlük haklarıyla ilgili sorunları yok, fiziki yapılanma sorunları var. Bunlarda da Anadolu'daki, taşradaki üniversiteler hızla gelişiyor. Bu üniversiteler dünden bugüne hemen büyüyecek üniversiteler değil ama görüyorsunuz ki büyük şehirlerdeki birçok üniversitenin yanında Anadolu'da da iyi üniversiteler çıkmaya ve belirmeye başladı, patent almaya başladılar, bilimsel yayınlarda bir yerlere gelmeye başladılar. Bununla beraber, inşallah, önümüzdeki günlerde daha güzel gelişmeler olacaktır.
 

“ÜRETEMEME PROBLEMİ”

Bunları neden söylüyorum? Aslında önümüzde duran büyük bir problem var. Bu da ne? Üretememe problemi, projeleri geliştirememe, Türkiye'nin önünde oluşacak problemleri öngörememe problemi var. Mesela, bir örnek veriyorum: Soma'daki olay. Soma'daki olayla ilgili hiçbir üniversitemizden orada bir araştırma projesi zamanında yapılmamış, oradaki kaza öngörüleri çalışılmamış, oradaki olabilecek hasarlar, olabilecek üretim artışlarında işçilerin azaltılması veya mekanizasyona, elektromekanik sistemlerin geliştirilmesiyle ilgili hiçbir çalışma yapılmamış. Neden yapılmamış? Çünkü biraz önce söylediğim gibi, üniversitelerin döner sermaye sistemindeki tıkanıklık sizleri bir yere alıyor ve getirip o işi yürütmemenizi sağlıyor, çünkü öğretim üyesinin cebine doğrudan bir gelir, maalesef olmuyor, ama önümüzdeki günlerdeki çalışmalarda, gerek döner sermayenin düzeltilmesi gerek YÖK Kanunu'ndaki değişiklikler gerekse bu yeni çıkardığımız Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanun'un devreye girmesiyle üniversitelerde yeni araştırma merkezlerinin yapılmasıyla, ben öğretim üyelerinin özlük haklarının gelişeceğine yürekten inanıyorum, ama bu arada yine söylüyorum, öğretim üyelerinin özlük hakları geliştirilmeli mi? Doğru, bunlarla ilgili de yine diğer taraftan çalışmalarımızı yapıyorum. Bu arada grubumuz adına aleyhte oy vereceğimizi belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)”

 

(Haber: Mustafa Kemal Bektaş)