BEÜ'nin 20. yıl etkinlikleri çerçevesinde, BEÜ Sosyal Politikalar Topluluğu tarafından Prof. Dr. Arif Amirov Konferans Salonunda, Akıllı Küreselleşme konulu konferans gerçekleştirildi.
Konferansa, Sosyal Politikalar Başkanı Yücel Namal ve öğrenciler katıldı. Konferansta açılış konuşmasını yapan Sosyal Politikalar Başkanı Yücel Namal, Bir bilim dalı olarak sosyal politika, iktisadi faaliyetlerin bazı sosyal kesimlerde doğurduğu maddi olumsuzlukları ve sosyal adaleti gidermeyi hedef alan bir disiplindir. Diğer taraftan sosyal hayatın iktisadi düzenlemelerin yanında sosyal ahlak esaslarının şemsiyesi altında dizayn edilmesi gerektiğini ileri süren bir bilim dalıdır. İktisat ilimi, ekonomik faaliyetlerin işleyişini, gelirin nasıl dağıldığını araştırırken, sosyal politika, ekonomik faaliyetlerin gelir ve servet dağılımının ahlaki ve adil esaslara göre nasıl oluşması gerektiği ve bu istikamette alınması gereken politikalar üzerinde durmaktır. Bizler de Bülent Ecevit Üniversitesi Sosyal Politikalar topluluğu olarak dünyadaki ve Türkiye'deki sosyal değişim ve ekonomik gelişmeyi üniversitemiz öğrencilerine aktarmaya çalışmaktayız dedi.
Daha sonra Köşe Yazarı ve Gazeteci Meliha Okur tarafından Akıllı Küreselleşme konulu konferans gerçekleştirdi. Okur, 19'uncu yüzyıldaki insan gücüne dayalı ekonomi bitti. Batı ülkelerinde kriz çok uzun sürecek ve bitmeyecek. Avrupa'da 10 ülkenin başbakanı değişti. İtalya ve Akdeniz kuşağı yasta. Avrupa'da sıkıntı büyük. Almanya'da ki seçimler Avrupa açısından önem taşıyor. Almanya dünyanı 2'nci büyük ihracatçısı önem taşıyor. İnsanların mutsuz olduğunu batı dünyasında görüyorum.1980'lerden sonra dünyada küreselleşme başladı. Globalleşme ile birlikte değişim başladı. İdeolojik kimlikler ortaya çıktı. Amerika'nın dünyayı global köy yapma süreci devam ediyor. Çin, 1980'lele birlikte liberalleşemedi ama liberal ekonomik modelle dünyada en büyük global satıcı oldu. Onlar Uzak Doğu'nun Yahudileri, çok çalışkanlar. Global satıcı olmakla da yetinmediler. 'Üretici olmalıyız, paranın patronu olmalıyız' dediler. Bunu yaparken de Amerika'nın desteğini aldılar.  Çin küreselleşmenin 2'nci safhasında dünyanın kendinden söz ettiren ülkesi oldu. Ekonominin beyni ve merkezi olmayı becerdi. Bankacılık kriziyle batı ülkeleri boğuşurken, dünyanın doğusunda Çin'de üretim yeni bir düzeninde kurulmaya başladı. Kendilerini dünyanın merkezinde sanıyorlar. Fiziksel açıdan bu doğru. Dünyanın en gelişmiş bloklarına 9 saatte ulaşabiliyorlar. Çin, ucuz iş gücü olarak çekirge sürüsü gibi dünyayı istila etti. Çinliler geldiler bizim orta ölçekli küçük işletmemizi tarumar ettiler. Biz henüz bunun farkında değiliz. Türkiye 45 milyar dolarlık bankacılık kriziyle baş başa geldi. 2001 krizinde dımdızlak kaldı, çok ağır bir fatura ödedi. 11 Eylül günü Amerika'da bulunan Dünya Ticaret Merkezi'nde yaşanan olaydan sonra ABD, batı ülkelerinin tehdit altında olduğunu, tehdidi yaratanların İslamcılar olduğunu söyledi.Türkiye 2002 yılında seçime gitti ve henüz 1,5 yıllık döneminde bir parti iktidar oldu ve 10 yıllık ekonomik programda devam etti.O dönemde Kemal Derviş finans olarak krizi çözdü. 2009'da kriz Türkiye'yi teğet geçti. Bizler her şeyi cepheleşme olarak bakıyoruz. En doğrusunu biz yaparız diye düşünüyoruz. Bu yüzden değişe-miyoruz. Türkiye 2011yılını 54,1 milyar dolarlık enerji faturası ve en yüksek cari açıkla tamamladı. Merkez Bankası'nın hatalı davranışları yüzünden bu gidiş devam ediyor. Irak, petrol ve doğal gaz açısından dünyanın en zengin 3'üncü ülkesinden biri. Türkiye Avrupa Birliği'ne (AB) entegre olmak isteyen bir ülke. Türkiye, kaliteli üretim ve ekonomi istiyor diye konuştu.