“Güne nasıl başlarsan günün öyle geçer” derler.

Neşeli başla neşeli bitir.

Müslümcü başla Orhancı bitir.

Veya “Alişimin kaşları kara” sözleriyle Rumeli takıl.

Gerçekten de öyle.

İnsan kendisini nasıl mutlu eder veya mutlu olmaya çalışır ise genel olarak o gün öyle geçiyor.

Sabah radyoyu açtığınızda oynak bir ritim ile güne başlamak ile haber maratonunda kan, gözyaşı, ölüm dolu haberlerle güne uyanmak tabi ki çok farklı.

Kimi zaman yürüyüş yaptığım günlerde, beni en çok gıcık eden belediye hoparlöründen yapılan duyurular oluyor.

Her anons ölüm haberleri ile başlıyor.

Şunun şusu, bunun busu vefat etmiştir. Cenazeye katılmak isteyenler için çok katlı otoparktan araç kaldırılacaktır.

Bir ile başlıyor ve bitmiyor ki.

İsimler sıra sıra geçirilirken stres başlıyor.

Be kardeşim koskocaman ilçeyi ölüm haberleri ile uyandırmak da neyin nesi?

Ölüm… ölüm… ölüm…

Ölüm anonsları oldu belediye hoparlöründen yayılan.

Gürültü kirliliği bir yandan ölüm haberleri ile yaşamın karartılması öte yandan.

Böyle bir ilçede yaşıyoruz.

Oysa hoparlörden yayılan ses Ereğli havaları olsa.

Şıkır şıkır.

Fıkır fıkır.

Anons da mı gerekli?

Kolayı var.

Onmilyonkere baloncuk gibi yazdık durduk; günümüzün teknolojisinden yararlanın kardeşim. Belediyenin duyurularından haberdar olmak isteyen e-postasını ve gsm sini belediyeye bildirsin. Belediye de tüm duyurularını gönüllü olarak duyuru almak isteyenlere göndersin. Bu hizmette bile ‘ben yolladım kabul edeceksin!” dayatması olmadan, duyuruları isteyerek kabul edenlerin iletişim adreslerine iletiler gönderilerek, ilçe şu hoparlörlerin yarattığı gürültüden kurtulsun.

Sakalımız da var ama dinleyen yok.

Derler ya ‘çap’ meselesi.

Ben bu kentte yaşayan vatandaş olarak ölüm haberleri ile uyanmak ve güne başlamak istemiyorum.

Bu haklı talebim biliyorum ki binlerce Ereğlilinin de ortak isteği.

Duy yönetenler.

Duyun.

 

Hoparlörlerden yayılan ölüm haberleri ile doldum doldum ve attığım her adım zeminde şap şap ederken Atatürk Kültür Merkezi’nin önüne geldim.

Kalabalığı görünce meclis toplantısını hatırladım. Gideyim bakalım AKP’nin yediler hareketi ne alemde diye.

Gittim yoktular.

Toplantı başlayınca girdiler içeri teker teker.

Yusuf Kalay yönlendirdi tümünü nereye oturacaklarını belirleyerek, AKP’li üyelerin arka sırasına yerleşirken beşi, ikisi divanda yer aldı.

Basın şakır şakır fotoğraflarını çekti yedililerin.

Derken gündemi okudu Belediyemizin Başkanı Hüseyin Uysal. Daha gündem okunmasını beklemeden CHP’li üye gitti meclis divanına önerge verdi.  Gündem, ek önergeler derken, ortamda gerginlik havası oksijeni de azalttı.

Herkes pür dikkat!

“Ne olacak acaba?” derken, CHP’nin önergeleri okunurken, bir önceki meclis toplantısına katılmayan AKP’li üyelerle ilgili basında yer alan haberleri sordu CHP.

Belediye başkanı bu konunun aile içi bir olay olduğunu ve kendilerine yazılı olarak yanıt verileceği sözünü vermişti ki, yedililerin lideri durumunda gözüken Yusuf Kalay oturduğu yerden bu konuya açıklık istedi.

Uysal, bir şeyler anlatamaya çalışırken bu kez yedililer hareketinin içinde gözüken Mehmet Erdoğan da üzüntülü haliyle aynı konuda soru sordu.

Ortam ha patladı ha patlayacak zemine doğru kaymıştı ki, Uysal kendisinden beklenmeyen bir çıkış ile konunun aile içi bir problem olduğunu tekrar belirtirken, verdiği talimatın kendilerine aksettirildiği gibi olmadığını, sadece meclis üyelerinin başkanlık makamına gelip çay-çorba içebileceklerini ve belediyeye sokulmayacaklar türünden bir talimatının olmadığını ifade ederek konuyu kapattı.

Soluksuz izledik bu fotoğrafı.

Hay Ereğli hay!

Hey belediye meclis üyeleri hey!

Aklın önüne hırs geçer mi?

Geçmeli mi?

Geçmişte yaşanan o rezil kavgalar ve üyelerine söz vermeyen ve sürekli hakaret eden anlayışın bir daha dirilmemek üzere yok olmasını isteyenlerin “kavga bitsin” çığlıkları böyle mi algılanacaktı?

Yazık!

Ereğli’nin geleceğine hizmet paketleri sunmak ile görevli olanların toplumun gözü önünde ki şu sidik yarışı da neyin nesi.

Ayıp!

Yanlış.

Hatalı.

 

Şu açıktır ki, Kdz. Ereğli Belediye Meclisi üç ayrı gruptur.

Bir tanesi AKP, diğeri CHP ve üçüncüsü de Yusuf Kalay ve (pardon Fatih Çakır ve özünde sekizliler olan şimdilik yedililer hareketi) arkadaşlarıdır.

Her ne ise.

İsterse sekize bölünsünler bizi ilgilendirmez.

Bizi ilgilendiren o meclis çatısı altında toplumun beklentileri doğrultusundaki konuların görüşülüp karara bağlanması.

Toplum kavga istemiyor ki.

Gidin kavganızı parti binasında mı, kahvede mi, bürolarda mı her ise orada yapın ve rahatlayıp gelin meclise de ortak akıl noktasında kentin önünü açacak projelere birlikte altın imzalar atın.

 

Ereğli belediyesi yirmi yıl önce sosyal demokrat belediye idi. ANAP geldi halk ekmek fırınını kapattı. Belediye otobüslerini kaldırdı. Tanzim satış mağazasını iflas ettirdi. Ereğli’de 250 gram ekmek 1 lira. CHP’li Mudurnu Belediyesinde 600 gram ekmek 1 lira. Ereğli’de otobüsler 2 lira. 5 lira kart alıp kontör yüklersen 1.75 lira.

Her geçen gün sosyo-ekonomik açıdan geriye giden kentte halk ekmek fırınını açmayı, her yere 1 liraya yolcu taşıyacak belediye otobüslerinin sefere başlamasını konuşacak yerde,  meclis üyelerinin şu veya bu haklı ya da haksız nedenle çekişmelerine son verilmesi gerekmez mi?

Akıl budur.

Aklını hırsına yenik düşürenler ilçeye yanlış yaptıklarını artık görmelidirler.

Veya.

“İstifa” denen bir onurlu duruşu göstermelidirler.

 

Güne ölüm haberleri ile başlayan ve onca strese boğulan bir duygusallıkta bir de böyle meclis toplantısı izledikten sonra bilgisayarın karşısına geçersen işte ortaya böyle bir yazı çıkıyor.

Kapatın şu anons sistemini.

Bitirin bu kısır çekişmeleri de, günlerimize “hayat bayram olsa” şarkıları ile başlayalım.

Ne olur !..