Atatürkçü Düşünce Derneği'nin (ADD) Kurucusu ve İlk Başkanı olan Prof. Dr. Muammer Aksoy'u Katledilişinin 23. Yılında saygıyla anılıyor.


ADD'nin Kdz. Ereğli Şube Yönetim Kurulu tarafından konuyla ilgili yazılı açıklama  da Aksoy'un 31 Ocak 1990 günü haince ve alçakça karanlık güçler tarafından kurşunlanarak öldürüldüğü belirtilerek şöyle denildi: 


'Muammer Aksoy, Atatürk ilkelerinden ödün vermeyen devrimci bir hukukçuydu. 1958'de Türk Hukuk Kurumu'nu kurmuş ve yıllarca başkanlığını sürdürmüştür. 27 Mayıs 1960 ihtilai ardından oluşturulan Kurucu Meclis'deAnayasaKurulu üyesi ve sözcüsü olarak görev yapmıştır. 1961 Anayasası'nın çağdaş, laik, hukuka dayalı, özgürlüklere ve çeşitli hakları kapsayan şekilde hazırlanmasında, şekillenmesinde, yasalaşmasında büyük emeği geçmiştir.
1977 yılına kadar Hukuk Fakültesi'nde öğretim üyeliği yürütmüş, 1977 yılında milletvekili seçilmiştir. O dönemde Avrupa Konseyi üyeliğini de büyük bir başarı ile sürdürmüştür. 1980 ihtilali sonunda parlamento dışında kalmıştır. Ama Ankara Barosu Başkanı olarak hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü, sosyal devleti ve cumhuriyetin kazanımlarını savunmaktan vazgeçmemiştir.
Muammer Aksoykararlı, tutarlı, cesur ve yılmaz bir Atatürkçüdür. Birçok hukuk ve demokrasi kurultayında, Atatürk'ün hukuk alanındaki etkinliğini, Türk devriminin karakterini açıklamış, anlatmış, Atatürk'e diktatör diyenlere gerekli yanıtları vermiş, Mustafa Kemal'in 'akla, bilime, çağdaş normlara dayalı bir hukuk düzeni gerçekleştirmek istediğini kanıtlarıyla göstermiştir.
Atatürk ilkelerinden ödünler verilmesi durumunda Türkiye'nin karşılaşacağı şartları çok iyi öngörenAksoy, 1989 yılında Atatürkçü Düşünce Derneği'ni kurmuştur. Atatürkçü Düşünce Derneği'nin kuruluş nedeni diğer kurucu üyelerle birlikte şu şekilde oluşturulmuştur;


"Atatürk'ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi olumsuz güçler, O'nun yeni Türk Devletini yaratma doğrultusundaki ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919'un üzerinden tam 70 küsür yılın geçtiği bugünlerde Atatürk devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, planlı ve sinsi bir çalışma ile o devrim ve ilkelerini gelecekte yok etmek çabası içindeler.


Oysa Atatürk,


Sadece Bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve Yurdunu emperyalist güçlerin işgalinden kurtaran bir büyük asker değildir
O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz bağları koparan;


Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran;
Kişisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan nakile dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, sürekli biçimde çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle kalmanın yollarını gösteren, akıla dayalı laik düşünce, laik hukuk ve laik öğretim sistemlerini toplum yaşamında egemen kılan;


Tüm özgürlüklerin ve insan haklarının sosyal Hukuk Devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan;
Yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve eşit onura sahip insan ve yurttaş yaparak, yapay eşitsizlikleri kaldıran;


İçten ve dıştan kaynaklanan her türlü sömürüye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasi değil, ekonomik ve sosyal alanda da gerçek efendi duruna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni ve amacı sayan;


Ulusal ekonominin girişimcilerin keyfine, yalnız kar ve rekabet mekanizmasına göre başıboş biçimde işlemesine değil, toplumun ve tüm yurttaşların gereksinimlerini karşılayacak biçimde devlet tarafından yönlendirilmesini ilke olarak benimsemiş ve benimsetmiş olan;
Yurdumuzun yer altı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul ettiren;


Misak-ı Milli sınırları içinde Türk'üm diyen herkesin Türk olduğu ölçütünü getirerek, ırkçılığı reddedip, yapıcı, olumlu ve çağdaş Türk Ulusalcılığını yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri yapan;
Her yurttaşın eğitimden, bilimden ve sanattan payını almasını, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür kuşakların yetiştirilmesini devletin başta gelen görevi yapan;


Kültür emperyalizminden kurtulabilmemiz ve eğitimin yaygınlaştırılabilmesi için Yeni Türk harflerini kabul etmenin yanında Türk dilinin arındırılması ve zenginleştirilmeni büyük toplumsal görev sayan;

Türk Ulusunun tarihini, çağdaş insan kökenine bağlayan;


Yurtta barış, Dünyada barış ilkesi ile devlet yaşamında ve uluslararası ilişkilerde kaba kuvveti, ırkçılığı, saldırı savaşını mahkum eden,
Bütün ulusların insanlık ailesinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, insanlığın bütünleşmesi düşüncesinin tohumlarını atan Çağdaş Devlet kurucusudur.


Bu durum karşısında Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ışık tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananlar, Atatürkçü Düşünce Derneğini kurarak, O'nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu duymuşlardır."


Atatürkçü Düşünce Derneği'nin kurucuları arasında Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Prof. Dr. Bahri Savcı, Prof. Dr. MünciKapani, Prof. Dr. Anıl Çeçen, Doç. Dr. Bahriye Üçok gibi düşün insanları bulunmaktadır.

Ne var ki yukarıdaki nedenleri içlerine sığdıramayan, kabullenemen, itiraz edemeyen alçaklar Aksoy'un bu yoldaki çalışmalarını sürdürmesine izin vermediler, derneğimizin kuruluşundan yedi ay sonra yaşamına son verdiler.
MuammerAksoy, içtenlik ve kararlılıkla Atatürk ilkelerini, insan haklarını ve hukuk devletini savunanların arasında yer alan bir devrimcidir. Atatürkçülüğün ve

Cumhuriyetimizin ödünsüz savunucusu, anayasa hukuku profesörü, devrimci- demokrat aydın MuammerAksoy'u katledilişinin 23. yılında saygı, sevgi ve şükranla anıyoruz. Kurucusu olduğu Atatürkçü Düşünce Derneği'nin güçlenerek ilelebet yaşaması için elimizden geleni yapma kararlılığında olduğumuzu kamuoyuna duyuruyoruz.'