Taşkömürü Havzası'nda hukuk, maden hukukundan ve diğer yasalardan etkilenmiş olmakla birlikte, kendine özgü-geleneksel-kurallara dayanıyordu. Havza'nın zor ve zorunlu çalışma koşulları Cumhuriyet öncesinde de tartışma konusuydu.

Büyük Millet Meclisi'nde, 1920'de, Havza'nın sorunları görüşülürken, Havza işçilerinin sağlık ve güvenliği de tartışılan konular arasındaydı. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın sürdüğü, Sakarya Meydan Muharebesi ile Ankara Antlaşması arasındaki dönemde, İktisat Vekâleti tarafından, Kömür Havzası'ndan alınan çalışma yaşamına ilişkin verilerin tartışılmasıyla hazırlanan işçi sağlığı alanında, TBMM ile yaşıt iki yasa dikkat çekicidir. Bunlardan biri; 11 Mayıs 1921 tarih, 114 sayılı Kömür Tozlarını İşçi Yararına Satma Yasasıdır. Ne yazık ki bu yasa, uygulama olanağının yaratılamaması nedeniyle yürürlükten kaldırılmıştır. Diğeri ise; 10 Eylül 1921 tarihinde yürürlüğe giren 151 sayılı, "Havza-i Fahmiye Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun" yani Kömür Havzası İşçilerinin Hukuku Yasasıdır. Kısaca, 'Kömür Havzası Amele Kanunu' olarak da adlandırılan bu yasa, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk iş yasası niteliğindeydi.

Bu özel yasanın yürürlük alanı, 50 civarında yerli yabancı madencilik şirketinin bulunduğu "Ereğli Kömür Havzası" sınırlarını kapsıyordu. O yılların koşulları içinde iş hukuku açısından oldukça ileri ve uygar hükümler içeriyordu.

151 sayılı Amele Kanunu'nun 4. maddesi gereği, 22.7.1923 tarih ve 2608 sayılı kararname ile "Amelebirliği İhtiyat ve Teavün (Biriktirme ve Yardım) Sandığı Talimatnamesi" hazırlandı. 10 Aralık 1923'te "Amelebirliği Binası" törenle açılarak, Amele Kanunu'nun uygulanmasına fiilen başlandı. 1924 yılından sonra Amele Kanunu'nun yürürlülük tarihi olan 10 Eylül 'Amele Bayramı' olarak uzun yıllar kutlandı.

Talimatnameye göre, Amelebirliği İdare Heyeti'nin başkanı maden müdürüdür. Böylece Amelebirliği'ne işçi (çalışanlar), işveren (işletmeciler) ve Devlet (Zonguldak Maden Dairesi) temsilcilerinden oluşan üçlü bir yapı kazandırılır.

151 sayılı yasa ile madencilere (işletmecilere); "hastalanan ve kaza geçiren işçisini parasız tedavi etme ve bunu sağlanmak için maden civarında hastane, eczane ve tıbbi görevli bulundurma zorunluluğu" getirildi. İşletmecilerin bu zorunluluğu Birlik tarafından kontrol edilirken, yine buna bağlı olarak sağlık kuruluşlarının yapımına başlandı. 16 Kasım 1932 tarihinde Merkezdeki dispanserde, ilk kez Amelebirliği polikliniği açıldı. 1933 yılında Amelebirliği Kozlu, Kilimli, Kandilli ve Merkez dispanserleri oluşturuldu.

Amelebirliği ve Sandık, Havza'ya özgü tek sosyal güvenlik kuruluşu olarak görevlerini yürütürken, 1936 yılında 'Havza Sağlık Teşkilatı' kuruldu. Ardından 60 yataklı modern Amelebirliği Hastanesi hizmete açıldı. 1939 yılında da yatak kapasitesi 150'ye çıkarılarak eksiklikleri tamamlandı. Salgın hastalıklara karşı mücadele de, bu dönemde Amelebirliği Hastaneleri ve dispanserlerinin olağan üstü çabalarıyla yapıldı.

'Ereğli Kömür Havzası Maden Ocaklarında Çalışan İşçilerin Sıhhi İhtiyaçlarının Teminine Dair Tüzüğe' göre: yapılacak sağlık harcamalarının %20'sinin Amelebirliği tarafından karşılanması koşuluyla mevcut sağlık kuruluşları Eylül 1942'den itibaren EKİ yönetimine bırakıldı. EKİ' ye devredilen hastaneler ve dispanserler 1974 yılında SSK Zonguldak Hastanesi hizmete girinceye kadar Amelebirliği ve EKİ birlikteliğiyle varlıklarını sürdürdü. Daha sonra da bu sağlık kuruluşları EKİ tarafından, SSK ve Sağlık Bakanlığı bünyesine devredildi.

Çalışma hukukunda zaman içinde görülen hızlı gelişmeler, Türk çalışma yaşamını da etkiledi. Uluslararası standartlar, giderek ulusal düzenlemelere egemen oldu. Amelebirliği'nin zaman içersinde değişip, günümüze kadar ulaşarak başarmaya çalıştığı sosyal güvenlik görevi, Çalışma Bakanlığı'nın ve onu takiben Sosyal Sigortalar Kurumu'nun (SSK) faaliyete girmesi ile el değişikliğine uğradı. Bu görevi daha kapsamlı olarak bu kuruluşlar sürdürdü.
Amelebirliği'nin üyelerine ve aile bireylerine, hastalık ve iş kazası için yaptığı yardımları ve sağlık tesisi isletme görevi bugün SSK veya yeni düzenlenmiş şekliyle Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yerine getirmektedir. İş sağlığı ve güvenliği Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın görev alanına girmektedir.
TTK ve ÇATES gibi kuruluşu oluşturan kurumların, kiraya verdiği ve hizmet alımı yaptığı iş yerleri de Amelebirliği'nin kapsamı alanındadır. Havza'nın içinde bulunduğu son çalışma koşulları konusunda, iş kazaları da dâhil olmak üzere bir girişimi olmayan Amelebirliği, kendisine başka görevler üstlenmiştir. Bunun sonucu olarak da yedi değişik yardım ortaya çıkmıştır. Dikkatle İncelendiği takdirde bu yardımların bir kısmı Devlet'in diğer kuruluşları tarafından da sağlanmaktadır. Yardımların yapılma şekil ve miktarı dikkate alındığında, yeterli olmadığı, üyelerin yaşantısında bir iyileştirme yaratmadığı görülmektedir. Önümüzdeki yıllarda da böyle bir fonksiyonu yerine getirme ihtimali gözükmemektedir. İşçi ve İşverenden yapılan kesintiler ve çeşitli nedenlerle ulaştırılan bağışlar sonucu ortaya çıkan kaynak, büyük oranda yönetim ve personel giderlerine harcanmaktadır.

Türkiye'nin ilk sosyal güvenlik kuruluşu olarak kabul edilen ve bugüne kadar maden isçisine hizmet veren Amelebirliği'nin, bir 'Yardımlaşma ve Biriktirme Sandığı' olarak görevine devam etmesi Amelebirliği'nin misyonu/görevi ile bağdaşmamaktadır.

Çünkü 160 yıllık emek tarihine sahip Havza'nın özgün kuruluşu Amelebirliği, yüz binlerce çalışanın kömür karası ve dahası; çocuğunu babasız, ülkesini kömürsüz bırakmayan binlerce maden şehidinin kanı ile kurulmuştur. Çünkü Amelebirliği'nin kurucu Bakanı Celal Bayar, Ankara 2. Noterliği 1945 yılında verdiği 'Re'ysen Tesis Senedinde'; "1939 yılında tasfiye olunan 'Türkiye İş Bankası Memurları Tekaüt Sandığı'ndaki hissesini Zonguldak Amelebirliği'ne işçi çocuklarını korumak için tesis amacıyla devir ve temlik suretiyle tahsis etmiştir. Bu paranın işçi çocukları arasından ortaokulu bitiren başarılı öğrencilerin kömürcülük mesleğinde yetiştirilmesi için sarf edilmesi şartını koymuştur."

Kuruluşun tarihi mirası, mal varlığı ve gelir kaynakları ile maden isçisine daha yararlı ve kalıcı hizmetler sunması mümkündür. Öncelikle Amelebirliği'nin yeni hedeflere ihtiyacı olduğu, içi boş yardımlar yerine yeni ve kalıcı hizmetler vermesi gerektiğinin kamuoyunda tartışmaya açılması ve bu fikrin olgunlaştırılması gerekmektedir.

Bu amaçla Amelebirliği ile ilgili önerileri şu şekilde sıralayabiliriz:
1.Havza'nın şiddetle ihtiyaç duyduğu meslek hastalığı ile ilgili bir ihtisas hastanesinin açılması ilk akla gelen gereksinimdir.
2.Demokratik kurumlarda en yüksek karar yetkisi genel kurullara verilmişken, Sandık Yönetim Kurulu'na bu yetkinin verilmiş olması anlaşılır bir durum değildir. Amelebirliği yönetsel yapısı demokratikleştirilmeli, kurumun üzerindeki bakanlık vesayeti kaldırılmalıdır. Yönetiminde işçi ve işveren temsilcileri eşit şekilde yar almalı, başkanlık bakanlık atamasıyla değil seçimle belirlenmelidir.
3.Hizmet çeşidi her geçen gün azalarak işlevsizleştirilen Amelebirliği başta madenciliğin gelişimi ve iş emniyeti olmak üzere çeşitli alanlarda eğitsel hizmetler vermeye yönelmeli, üyelerin sosyal gelişimi için çok boyutlu kültür hizmeti vermelidir.
4.Amelebirliği'nin bütçesinde faiz ve üye aidat gelirlerinden sonra en büyük kalemi üyelere verilen ödünç paradan elde edilen faiz geliri oluşturmaktadır. Bu kabul edilemez. Amelebirliği üyelerine faizle para veren bir tefeci kurum görünümünden çıkarılarak, gerçekten bir sosyal yardımlaşma kurumu kimliğine kavuşturulmalıdır.
5.Cumhuriyetten öncesine uzanan tarihsel kimliğiyle bir kent bilgesi konumunda olan Amelebirliği, Zonguldaklılık kimliğinin gelişimi, kentlilik bilincinin ortaya çıkarılması için çalışmalar yapan kurumlarla işbirliğini artırmalı, bu alanda yapılan çalışmalara daha çok destek vermelidir.

Dr. Erdoğan Kaymakçı
TMMOB Maden Mühendisleri Odası

Zonguldak Şubesi Y. K. Başkanı