CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu, Köy Enstitüleri`nin 76.​ Kuruluş Yıldönümü ile ilgili mesajında;  “projenin amacı edebiyat, bilim ve sanat ışığında; bölgesine göre balıkçılıktan, arıcılıktan, bağcılıktan, kümesçilikten, meracılıktan anlayan; eğitim modeli olarak sorgulama ve eleştirel düşünme yeteneğine sahip, dünyadaki gelişmeleri izleyip anlayabilen, sorunlar karşısında çözüm yolu olarak akıl ve bilimin temel alındığı bireyler yetiştirmekti.” Vurgusunu yaptı ve  Nobel Kimya Ödülü sahibi Aziz Sancar bir röportajına yer verdi:


SANCAR’IN AÇIKLAMASI

“ Bölgenizdeki okullar bunun için yeterli miydi?

 - Maalesef biz memleket olarak, her şeyimizi tenkitten hoşlanıyoruz. O dönem okullarımız harikaydı. Olağanüstü öğretmenlerim vardı ilkokulda. Oradaki ilkokul eğitimini burada Amerika’daki en iyi ilkokullarda verirler mi vermezler mi bilmiyorum. O kadar iyiydi.

 * Öğretmenler mi iyiydi 

 - Tabii. Çoğu Köy Enstitüleri Mezunuydu. Çok idealist insanlardı.”


KIRSAL KESİMİN EĞİTİMİNE BÜYÜK DARBE VURDU

Turpcu, Köy Enstitülerinin ky çocuklarına iyi eğitim vermekle, hem toprak reformunun hem de eğitim reformunun bir arada yapılmasının en önemli adımı olduğunu ancak 1954`te kapatıldığını belirttikten sonra sözlerine şöyle devam etti:

“Kapatılmalarında hem dış baskılar hem de Köy Enstitüleri’nde yetişen öğretmenlerin toprak ağalarını, şeyhleri ve katı bürokratları tedirgin etmesi etkili olmuştur. Kapatılmaları ile kırsal kesimin eğitimine büyük bir darbe vuruldu, köylü hem cahil bırakılmaya çalışıldı hem de daha bağımlı hale geldi. Bu şekilde kırsal kesim belli çevrelerin elinde, onların yönlendirmelerine açık halde kaldı. O günden bu güne eğitim sistemimiz büyük yara aldı.

İyiden iyiye toplum mühendisliğine soyunmuş durumda olan AKP`nin politikalarına karşı soran, sorgulayan, itaat ve biat kültürünü benimsemeyen `fikri hür, vicdani hür, irfanı hür` nesiller yetiştirme politikasına sıkı sıkıya bağlı kalmalıyız. Ülkelerin eğitim sistemlerinin öğrencileri ne kadar iyi yetiştirdiğini ölçmek için OECD’nin yayınladığı PISA 2016 Raporu`na göre, Türkiye, 64 ülke arasında 45. sırada yer alarak yine OECD ülkelerinin gerisinde kaldı. Başta AKP’ye oy veren yurttaşlarımız olmak üzere tüm toplum bilmelidir ki AKP’nin bu toplumu ilerletebilecek bir eğitim politikası yoktur, kendilerinin siyasi ve ideolojik hedeflerine hizmet eden bu bilinçli politika toplumsal kalkınmanın ve gelişmenin önündeki en büyük engeldir.

Köy Enstitülerinin amacı köylüye ön ayak olacak, onları çağdaş dünyaya taşıyacak bilgili, üretken bireyler yetiştirmekti, yani köylüyü yerinde kalkındırmaktı. Bugün ise `taşımalı eğitimle` tam tersine dönmüş bir bir sistem var. Artık öğretmen köylere değil, çocuklar öğretmene gidiyor, çoğu zaman da imkansızlıklar nedeniyle gidemiyor. Bu sistem öğrencilerimizi öğretmensiz, bu nedenle öğrencilerimizi aydınlıktan yoksun bırakmaktadır. Hem öğretmenlerimiz hem öğrencilerimiz için yarattığı olumsuzlukların farkına varılarak acilen bu sistemin kaldırılması gerekmektedir.

Sonuç olarak, Köy Enstitüleri kapatılmalarının etkilerini toplumsal yaşantımızın her alanında sonuna kadar hissettiğimiz kurumlardır. Açık olsalardı, Türkiye'nin durumu, dünyada çok farklı bir yere sahip olabilirdi. Toplumsal kalkınma eğitimle başlar bu nedenle okullarımıza kalite, prestij ve değer kazandırmalıyız. Köy Enstitüleri bugüne farklı şekillerde uyarlanabilir. Çünkü, bilen insan üretir, üreten insan düşünür, düşünen insan çevresini iyiye doğru dönüştürür.”

 

EĞİTİM-İŞ: KÖY ENSTİTÜLERİ ANADOLU İNSANINI UYANDIRMA, AYAĞA KALDIRMA, UYGAR BİR TÜRKİYE YARATMA PROJESİYDİ

 

Eğitim-İş Kdz. Ereğli Temsilciliğinin açıklamasında da, Kurtuluş Savaşı’nın kazanıldıktan sonra Cumhuriyeti kuranların çağdaşlaşmanın ve aydınlanmanın modeli olan Köy Enstitülerini uygulamaya koyduklarını kaydederek  “Anadolu’nun aydınlanma meşaleleri olarak “köye öğretmen ve köye yararlı diğer meslek erbabını” yetiştirmek üzere kuruldu.” Dedi.

 

Eğitim-İş;  Köy Enstitüleri’nin kurulduğu dönemde Türkiye’nin, eğitim düzeyinin düşük, sanayisinin cılız, nüfusunun da yüzde 80’inin köyde yaşadığını ve 18 milyonluk nüfusta okuryazarlık oranının yüzde 25;  1939-40 ders yılında ortaokul öğrencilerinin sayısı 92 bin, lise öğrencilerinin sayısı da ancak 26 bin civarında olduğuna dikkat çekerek görüşlerini şu ifadelerle dile getirdi:

 

 

“ASIL AMAÇ KIRSAL KESİM” 

Köy Enstitüleri, savaştan çıkmış, viraneye dönmüş, yanmış, yakılmış Anadolu ile yoksullukla, cehaletle boğuşan Anadolu insanını uyandırma, ayağa kaldırma, uygar bir Türkiye yaratma projesiydi. Öğrenciler; öğreniyor, öğrendiklerini uyguluyor ve üretiyordu. Bu dönemde köy çocukları eğitildikten sonra köylerine tarımda, sanatta, zanaatta ve sağlık alanlarında öğretmen olarak geri gönderilmiştir. Köy Enstitülerinin başlıca amacı kırsal alanı kalkındırmak, köylüyü eğitmek ve eğitmenlerle köylüyü üretici duruma getirmekti.

 

“BİLİNÇLİ OLARAK İÇİ BOŞALTILDI”

Yüzyıllardır horlanmış köy çocuklarından yazarlar, şairler, müzisyenler, bilim adamları çıkmaya başlamıştı. Anadolu uyanıyordu. Köy Enstitüleri’nden yetişenlerin yaktıkları çoban ateşleri Anadolu’yu aydınlatmaya başlamıştı. Ancak bu yüksek dinamizm ve Cumhuriyetçi kadronun kazandırdığı ivme gerici ve tutucu egemen güçlerden tepkiler almaya başlamıştı. Ülkenin toplumsallaşma sürecini kolaylaştırmak için gerçekleştirilen Köy Enstitüleri girişimi, kazandığı onca olumlu sonuca karşın dinsel değerlerin çöküşüne neden olduğu gerekçesi ve komünizm geliyor korkutmalarıyla tamamlanamadı. Önce bilinçli olarak içi boşaltılan ve yozlaştırılan Köy Enstitüleri kapatılarak Anadolu’nun en önemli aydınlanma projesi ortadan kaldırıldı.

 

“KÖY-KENT ARASINDAKİ UÇURUM KALKACAKTI”

Köy Enstitüsü işlemesini sürdürseydi, ulusal egemenlik ve ulusun tam bağımsızlığı zedelenmeyecek; her yurttaş, kul olmaktan kurtulup, ülkenin onurlu yurttaşı olma bilincine ulaşacak; laik, sosyal hukuk devletinin hizmetlerinden her yurttaş yararlanacak; köy-kent arası uçurum kalkacak; kadın-erkek arasındaki hak eşitliği yerleşecek; insan, çocuk ve emekçi hakları tam olarak verilecekti. Bütün bunlar, Köy Enstitüsü’nün ulaşmaya çalıştığı ülküsel hedeflerdi.

 

DEMOKRASİMİZ YARA ALDI

Bugün öğretmen yetiştirmeden başlayarak eğitim sisteminin yaşadığı pek çok sorunun kaynağında Köy Enstitüleri’nin kapatılması yatmaktadır. Köy Enstitüleri’nin kapatılması ülkemizdeki aydınlanma sürecinin durdurulması ve demokratik işleyişin sekteye uğratılması anlamına gelmiş, genel anlamda da demokrasimizin derin bir yara alması sonucunu doğurmuştur. Enstitülerin kapatılması Türkiye’nin aydınlanma tarihinde gericiliğin zaferi olarak yerini almıştır.

 

“İKTİDAR, ÇOCUKLARI BİAT EDEN KULLAR HALİNE GETİRMEYE ÇALIŞIYOR”

Ne yazık ki, o gerici anlayışın uzantıları bugün de işbaşındadırlar. AKP iktidarı döneminde uygulanan politikalarla eğitimin niteliği düşürülmüş, çağdaş, bilimsel, akılcı, laik eğitim sistemine büyük bir darbe vurulmuştur. 4+4+4 eğitim sistemi ile Cumhuriyet’in temeli olan “Öğretim Birliği” parçalanmış, laik, bilimsel, parasız ve ulusal eğitim yok edilmiş, okullarımız medreseye döndürülmüştür. Siyasi iktidar,  çocukları medrese eğitimi ile “itaatkar”, “biat eden”  kullar haline getirmeye çalışmaktadırlar.

 

 

EĞİTİM-SEN : TOPLUMA YÖNELİK AÇIK DAYATTA

Eğitim-Sen Kdz. Ereğli Temsilciliğinin yazılı açıklamasında da, Köy Enstitüleri’nin sadece öğretmen yetiştiren kurumlar olmakla sınırlı kalmadığı,, çevreyi araştıran, geliştiren ve çevrenin kalkınmasını da ilke edinen kurumlar olarak işlev gördüğünü belirterek açıklamaya şu şekilde devam etti:

“KÖY KÖKENLİ AYDIN KUŞAĞI YARATTI”

Bu anlamda Köy Enstitülerin eğitim sistemi ve toplumsal kalkınma açısından yerine getirdiği tarihsel işlevin önemi tartışılamazdır. Köy Enstitüleri kırsal yörede toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı sağlamak; bu alanda ilgili gerekli elemanları yetiştirmek için kurulan temel eğitim kurumları olmuştur. Bu dönemde köy çocukları eğitildikten sonra köylerine tarımda, işte, sanatta, zanaatta ve sağlık alanlarında eğitmen ya da öğretmen olarak geri gönderilmişler, ülke kalkınması için yeni nesillerin yetiştirilmesinde önemli görevler almışlardır.

Köy Enstitüleri, çok sayıda öğretmen ve eğitmen yetiştirmenin, o dönemin zor koşullarında köy çocuklarına öğrenim olanağı sağlamanın yanı sıra Türkiye’nin kültür yaşamına damgasını vuran  “köy kökenli aydın kuşağı” yaratmış ve bütün eleştirilere, karalama kampanyalarına karşın Türkiye eğitim sisteminde kalıcı bir iz bırakmayı başarmıştır.

O DÖNEMKİ EĞİTİM NİTELİĞİ İLE UBGÜN ARASINDAKİ BÜYÜK FARK

Köy Enstitüleri’nin en önemli özelliklerinden birisi, günümüz Türkiye’sinin bir türlü kurtulamadığı ezberci, kurs ve sınav merkezli eğitim sistemine değil, gerçek anlamda öğrenci merkezli, öğrencilerin yaparak ve yaşayarak öğrenme sürecini ilke edinen bir eğitim-öğretim ortamı yaratmış olmasıdır. Köy Enstitülerinin kuruluşunun üzerinden 76 yıl geçmiş olmasına, bilim ve teknolojide bu kadar gelişme sağlanmasına rağmen, o dönem eğitimin niteliği ile bugün arasında çok büyük fark olması düşündürücüdür.

Köy Enstitüleri’nde kararlar yönetici-öğretici-öğrenci üçlüsünün ortak katkı ve onayıyla alınmıştır. Bugün eğitim politikalarının, siyasi iktidarların siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda “tek merkezden” ve tüm topluma yönelik açık bir dayatma olarak gündeme getirildiği ve uygulandığı dikkate alındığında, Türkiye’de eğitim sisteminin yıllardır neden büyük bir kaos ve çürümenin içinde olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

“KAPATILMASINA NEDEN OLAN ZİHNİYET AÇIKTIR”

Bugün öğretmen yetiştirmeden başlayarak eğitim sisteminin yaşadığı pek çok sorunun kaynağında Köy Enstitülerinin kapatılmasına neden olan zihniyet yattığı açıktır. Köy Enstitülerinin kapatılması, Türkiye’nin çağdaş ve bilimsel değerlerle buluşması ve aydınlanma sürecinin ciddi anlamda kesintiye uğraması anlamına gelmiş, genel anlamda ülke demokrasisinin ve eğitim sisteminin telafisi zor bir yara alması sonucunu doğurmuştur.

BİLİMSEL EĞİTİME SAVAŞ AÇILDI

Geçmişte Köy Enstitüleri’ni kapatan ve yarattığı tüm olumlu izleri silmeye çalışanlar, bugün laik bilimsel eğitime savaş açarak, karma eğitim karşıtlığı ve dini değerler eğitimi dayatmasıyla eğitim sistemini kendi ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmek istemektedir.

Eğitim Sen olarak, Köy Enstitüleri’nin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıkıyor, toplumcu eğitim felsefesinin daha da geliştirilerek tüm eğitim kurumlarında uygulanmasını savunmayı sürdürmekte ısrarcı olacağımızın bilinmesini istiyoruz.