5 Nisan Avukatlar Günü nedeni ile Karadeniz Ereğli'de avukatlar Atatürk Anıtına çelenk sunarak basın açıklaması gerçekleştirdi.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından Karadeniz Ereğli Baro Temsilcisi Eren Demircan'ın yaptığı konuşmada şunları söyledi; "Bugün 5 Nisan Avukatlar günü. Bu vesile ile sizlerle bir arada olmaktan onur ve memnuniyet duyduğumu ifade ediyor, hoş geldiniz diyerek, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Avukatlar, her dönemde öncelikle asli görevleri olan savunma görevini icra etmişler, bunun yanında ise her şartta ve koşulda toplum ve toplumsal sorunlar ile her zaman iç içe olmuşlardır. Avukat denildiğinde toplum nezdinde akla hemen “dava açan”, “savunan” ”duruşmaya çıkan” kişi gelse de aslında icra etmekte olduğumuz bu kutsal mesleğin çok önemli bir yanı daha bulunmaktadır. Bu da toplumsal sorunlarla en önde mücadele etme görevidir. Çoğu zaman biz hukukçular meydana gelen olaylara çok farklı çerçeveden bakabilmekte ve çok farklı yorumlar yapabilmekteyiz. Bu durum esasen bizleri toplumdan ayırıyormuş gibi görünse de aksine toplumu her konuda aydınlatabilme ve de doğru yola sevk edebilme görevini de her zaman avukatlar üstlenmiştir. Uygulamada da bu durum sıklıkla karşımıza çıkmakta olup, kendisini ilgilendirsin ilgilendirmesin nerede bir hukuksuzluk, nerede bir insan hakları ihlali durumu meydana gelse orada hemen avukatlar asli görevleri üstlenip toplumu bilinçlendirmektedirler. Öyle ki bir çok Sivil Toplum Kuruluşu ve Çevre Örgütlerinin yöneticiliğini ve de en önemli görevlerini avukatlar yapmaktadırlar. Yani avukat sadece adliye saraylarında değil, her yerde her koşulda ve tüm olumsuzluklara rağmen adalet arayan bir toplum savaşçısıdır.

Avukatlar olarak bizler, yargının üç kurucu unsurundan biri olan savunmayı temsil etmekteyiz. Bunun anlamı şudur; yargı sisteminden avukat çıkartıldığında sırasıyla savunma hakkını, adil yargılanma hakkını, hukuk devleti ilkesini en nihayetinde de adaleti yok etmiş oluruz. Dolayısıyla avukatlar olarak mesleğimizin kutsallığına ve adalete hizmet ettiğimize inancımız tamdır. Ancak günümüzdeki toplumsal algıya baktığımızda avukatlık mesleğinin hak ettiği değeri ve itibarı görmediğini, avukata güven ve saygının gitgide yitirildiğini müşahede etmekteyiz. Meslek onuruna ve saygınlığına aykırı bu algının düzeltilmesi ve avukatlara hak ettikleri saygınlığın tekrar kazandırılması için gerekli tedbirlerin alınması, mesleğin icrasına yönelik gerekli iyileştirmelerin yapılması oldukça elzemdir. Dünyanın birçok ülkesinde savunmanın yetkileri oldukça geniş tutulmakta ve de bu durum yargılamaların daha şeffaf ve de adil yapılmasını, keyfi düzenleme ve uygulamaların önüne geçilmesine vesile olmaktadır. Öyle ki daha geniş ve kapsamlı yetkilere sahip olunan bir savunma sisteminde adalet anlayışı tam anlamıyla toplumun her kesimine nüfuz edecek, bu durumda halkımızın daha huzurlu ve barışçıl bir şekilde yaşamasına büyük katkı sağlayacaktır.

Avukatlar gerek toplum ile mahkeme arasında gerekse mahkeme ile toplum arasında her zaman bir köprü görevi üstlenmişlerdir. Öyle ki bizler kanunlar ve diğer hukuk kuralları hakkında bilgisi olmayan vatandaşlarımızın haklarının nasıl ve ne şekilde aranacağı hususunda kendilerine yardımcı olmakta iken diğer yandan Mahkemelerin yine aynı kanun ve kurallar nezdinde vermiş olduğu kararların vatandaşlarımıza açıklanması ve de izaha kavuşturulması konusunda büyük bir rol üstlenmekteyiz. Bu durum ise her iki tarafa da büyük oranda kolaylık sağlamakta ve de yargılamaların daha şeffaf ve adil olmasını garanti altına almaktadır. Yine aynı şekilde davasını takip ederken avukat tutan bir vatandaş kendini daha güvende hissetmekte ve daha özgür hareket edebilmektedir. Uygulamada çokça karşılaştığımız üzere dosyasını kendisi takip eden vatandaşlarımız çoğu kez usuli konularda bilgisiz olduklarından Mahkemelerce esas konu incelenmeksizin kanunen davalar reddedilmekte ve de vatandaşların nezdinde hiçbir sonuç alınamamaktadır. Ancak üzülerek belirtmekteyiz ki her ne kadar Mahkemeler kanunu uygulayıp kanuni çerçevede kararlar verseler de vatandaşlarımız usuli konuda bilgi sahibi olmadığı için davasının inceleme yapılmaksızın reddedildiğini zannetmekte, bu durum ise maalesef toplum vicdanında “adalet yok” olarak vücut bulmaktadır. Halbuki aynı davalar avukat nezdinde takip edildiğinde sonuç çok daha başarılı olmakta ve de toplumca hakkı zayi olan her birey adalete daha da güvenebilmektedir.

Son zamanlarda gördüğümüz üzere şükürler olsun COVİD 19 pandemisi dünya genelinde etkisi azaltmış ve sonunda normal sosyal hayatımıza dönüş yapabilmiz bulunmaktayız. Toplumca bu durum büyük bir coşkuya sebep olmuşken maalesef dünya genelinde meydana gelen savaşlar nedeniyle sivillerin acımasızca öldürüldüğünü ve yaşam alanlarının kural kaide gözetilmeksizin bombalandığını görmekteyiz. Çok değil daha bir yıl ev tüm dünya genelinde sosyal hayat tümü ile durmuş ve de herkes evine kapanmış idi. Bili dünyası ve tüm insanlık bir can daha hastalığa yenik düşmesin bir kişi daha hastalık nedeniyle ölmesin diye mücadele ederken şuan dünyada yaşanan savaşlarda bir çok sivil ya da asker pervasızca öldürülmektedir. Bu durum ise akla ve mantığa aykırı gelmektedir. Bunun yegane sebebi ise insan olduğu yerde her zaman var olmuş olan ve de toplumumuzda da bir çok alanda bizlere acı tecrübeler yaşatan şiddettir. Kadına Şiddet , Hekime Şiddet, Avukata Şiddet ve daha niceleri… Bu yönde Son zamanlarda çeşitli şiddetle mücadeleye yönelik bir çok yasal düzenleme yapılmaktadır. Ancak şiddetin türü olmayıp her yerde ve her alanda meslek ya da cinsiyet farkı gözetmeksizin şiddetle topyekün mücadele edilerek kapsayacı hukuki düzenlemeler yapılması ve de özellikle bu konuda toplumun bilinçlenidirilmesi artık kaçınılmaz olmuştur.

Bir çok meslektaşımız sahada görevini yaparken saldırıya uğramakta hatta maalesef şehit edilmektedir. Avukat bir alacak davasında borçluya parayı veren alacaklı olmadığı gibi boşanma davasında boşanan taraf da değildir. Yine bir ceza davasında suçu işleyen hiç değildir. Basit bir icra dosyası alacağında bile önce İcra Müdürlüğü kanalı ile borçluya icra takibi gönderilmekte, kendisine yapılan tebligattan sonra borçluya yedi gün ödeme süresi verilmekte, akabinde borçlunun haczedilebilecek menkul ya da gayri menkulü yok ise bu takdirde ikamete hacze gidilip burada çok sınırlı olarak haciz işlemi yapılabilmektedir. Ancak bu kadar meşakkatli uygulamaya rağmen borcunu ödememekte ısrar eden borçlu evine hacze gelen avukata direk saldırmakta, çoğu zaman da zarar verip ölümüne sebep olmaktadır. Bu durumların yaşanmasında ise dizilerde ve filmlerde mesleğimizin çok yanlış bir biçimde anlatılması da çokça etkili olmaktadır. Çoğu dizide avukatlar her zaman kanunun hilafında iş yapan, sadece mafyaların, suç örgütü liderlerinin kirli işlerini kapatma uğraşı içinde olan ve de her fırsatta işler ters gidince saldırılıp hesap sorulan bireyler olarak gösterilmektedirler. Toplumumuz da hakkımızda bu anlatılanlara inanıp bu doğrultuda biz avukatları maalesef bu şekilde tanımaktadırlar. Bu şekilde bizleri itibarsızlaştırma çalışmalarını esefle kınıyor, hakkımızda toplum nezdinde kötü bir itibar oluşturularak saygınlığımıza gölge düşürülmesine son verilmesini talep ediyoruz.

Alternatif çözüm yolları insanlık var olduğu sürece her daim var olmuştur. Bu doğrultuda ülkemizde de son yıllarda Zorunlu Arabuluculuk uygulamasına geçilmiş ve gün geçtikçe bu kapsamda genişletilme çalışmaları da yapılmaktadır. Ancak alternatif çözüm yollarının getirilme amacı asla Avukatlık mesleğine son vermek ya da avukatların iş alanını daraltmak değildir. Alternatif çözüm yollarının uygulanma amacı Mahkemelerin iş gücünü azaltmak ve de vatandaşlarımızın daha hızlı çözüme ulaştırabilme amacıdır. Lakin Arabulucu Görüşmelerinin de Mahkemelerde yapılan yargılamalardan hiçbir farkı bulunmamaktadır. Tek fark aynı karara tarafların uzlaşarak varmış olmalarıdır. Bu yönü ile hem başvurucunun hem de karşı tarafın bir avukattan arabuluculuk esnasında bilgi alması hatta her iki tarafında görüşmeleri vekilleri ile birlikte katılmaları zorunlu hale gelmeleridir. Yine başta arabuluculuk müessesi olmak üzere meslekte çeşitli iyileştirilmelerin de yapılması gerekmektedir. Son zamanlarda özellikle hukuk fakültelerinden mezun olanların sayılarının bir hayli artması özellikle yeni başlayan meslektaşlarımızın mesleklerini icra ederken bir çok alanda maddi manevi zorlanmalarına neden olmaktadır. Hal böyle iken gerek hukukta dijitalleşmenin yaygınlaşması gerekse bir çok işin merkezden kolayca yürütülebilir hale gelmesi meslektaşlarımızın iş potansiyelinde daralmaya neden olmaktadır. Bu kapsamda;

Açılacak tüm davaların Avukat Onaylı dilekçe ile açılmasının sağlanması,
Noterlerce tanzim edilecek sözleşmelerin avukatlar aracılığı ile düzenlenmesi zorunluluğu,
Hem Uzlaşma hem Arabuluculuk görüşmelerinde avukatla görüşmelere katılma zorunluluğu,
Cmk ücret tarifesinin iyileştirilmesi
Tapu satışlarında avukat bulundurma zorunluluğu hususları bunlardan sadece bazılarıdır.
“AVUKATIN SESİ KESİLİRSE VATANDAŞIN NEFESİ KESİLİR”. Kamusal düzenin olmazsa olmaz öncelikli şartı oturmuş bir adalet VE GÜÇLÜ BİR SAVUNMADIR. Şayet bir toplumda “adil birey” kavramı tam anlamı ile vücut bulduğunda öncelikle toplumsal huzur sağlanacak akabinde ise özgür bir kamu düzeni kendiliğinden oluşacaktır. Öyle ki hukukun kuvvetinin azaldığı yerde kuvvetlinin hukuku geçerli olmaya başlayacak, bu durum ise toplumsal kaosa neden olacaktır.

Değerli Meslektaşlarımız törenimize iştirak edip beni dinlediğiniz için hepinize şükranlarımı ve saygılarımı sunuyorum."