Atatürkçü Düşünce Derneği (A.D.D) Kdz. Ereğli Şube Yönetim Kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada; devrim yasalarının korunmasına vurgu yapıldı.

ADD Şubesi; ülkemizi işgal eden dünyanın en güçlü devletleri ve maşalarının, halkın temsilcilerinden olan Meclis'in yönetimi altındaki kurtuluş savaşı ile yenerek kurulduğunu belirterek Türkiye Cumhuriyeti, Kuruluşu ve ardından başardıkları ile insanlık tarihinde eşsiz olan Cumhuriyetimiz'in Devrim Yasaları olarakta bilinen 3 Mart 1924'de yürürlüğe giren 3 yasa ile Hilafet, Şeriye ve Evkaf (yasaların şeriata uygunluğunu denetleyen kurum) Bakanlığı kaldırılmış, Tevhid-i Tedrisat (öğretim birliği) yasasıyla eğitimdeki dağınıklık giderilerek milli eğitim dönemi başlatılmıştır. Şeriye ve Evkaf Bakanlıkları yerine Diyanet İşleri Reisliği kurulmuştur dedi.

Yazılı açıklama şu ifadelerle devam etti:

O günlerdeki şartlarda yaşananları, başarılanları hatırlamak, cumhuriyetin hala özgür bireyleri olarak unutmayıp, sahip olduklarımızı korumak için içselleştirmemiz gerekmektedir.

M. Kemal Atatürk, 1 Mart 1924 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)'ni açış konuşmasında özetle üç önemli konuyu Meclis'in görüşlerine sunar;

1.      Ulus, Cumhuriyet'in bugün ve gelecekte her türlü saldırılardan kesinlikle ve sonsuza kadar korunmasını sağlayacak ilkelere dayandırılmasını istemektedir

2.      Kamuoyu öğretimin birleştirilmesinden yanadır. Bunun hiç zaman geçirilmeden uygulanması gereklidir.

3.      İslam dinini, asırlardan beri alışılageldiği şekilde, bir politika aracı konumundan uzaklaştırmak ve yüceltmek gereğini görüyoruz. Ancak bu şekilde Müslümanlığın yücelikleri ortaya çıkar.

3 Mart 1924 günü TBMM'den geçen 429, 430, 431 Sayılı Yasalar ile;

-       Türkiye Cumhuriyeti'nde, halkın işlevi ile ilgili yasaları yapmaya ve yürütmeye yalnız Türkiye Büyük Millet Meclisi ile onun kurduğu hükümetin yetkili olduğu saptanır. Şeriye ve Evkaf Bakanlığı kaldırılır.

-       Türkiye içindeki bütün bilim ve öğretim kurumları, bütün medreseler, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanır.

-       Halife, görevden çıkarılır ve Halifelik makamı kaldırılır. Halife ve Osmanoğulları soyundan olanların hepsine, Türkiye Cumhuriyeti Ülkesinde oturmak yasaklanır.

3 Mart 1924 günü TBMM'nce kabul edilen yasalar laik, çağdaş cumhuriyet yapılanmasının en önemli yapı taşlarıdır.

Öğretim Birliği Yasası Ziya Gökalp'in deyimi ile,  kozmopolit bir durumda olan Osmanlı eğitim kurumlarını Milli Eğitim çatısı altında toplayarak, dağınıklığa son verdiği gibi din temeline dayalı okulları kapatarak, çağdaş, laik eğitimin yapılanmasını gerçekleştirmiştir. Eğitimde, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kuşakların yetiştirilmesi yolu açılmıştır. Böylece, bilimi dinden, aklı inançtan bağımsızlaştıran aydınlanma süreci de başlamıştır.

Hilafet makamının kaldırılması, ulus devlet düzeninin temelleri oluşturulurken yapılması zorunlu bir değişimdir. Ayrıca bu yenilik ile devletin ve toplumun dinsel - siyasal bir kurumdan arındırılması sağlanmış, laik bir yapılanmanın öncü adımları atılmıştır.

Halifeliğin kaldırılmasında halifenin kendisinden (Abdülmecit) bir tepki gelmez. Hiçbir İslam ülkesi ya da devleti de bir daha kendisini sahiplenmez, İsviçre'ye gider (ölümü 1944). Asıl tepkiyi İngilizlere gönderdiği sığınma mektubunu Halife-i Müslüman sıfatıyla imzalamış olan Vahdettin gösterir. San Remo'dan İngiliz Kralına bir mektupla başvurur. (12 Mart 1924).Bu mektupta Vahdettin'in savları ve istemleri şunlardır;

-       Kaldırma kararını veren, Asi tebaamdan olan Ankara Meclisi öldü; hükmü yoktur ve etkisi olamaz.

-       Karar, Kuran'a ve Türk milletinin haklarına aykırıdır.

-       Size hitap ediyorum, çünkü size sadık 100 milyondan fazla Müslüman var.

-       Hanedan mal ve mülklerine el konulması kutsal haklara aykırıdır, yardım ediniz.

İngiltere Kralı'nın 1 Nisan 1924 günlü yanıt mektubu ise kısa ve yalındır. Kral, üzüntülerini bildirerek, Müslüman olmayanların müdahalesi haklı ve meşru görülemez; ayrıca sonuç da getirmez.der.

Halife ve Hanedan mensuplarının yurt dışına sürülmesinden sonra, 29 Ocak 1925'te Rum Patriği de aynı işleme tabi tutulur (L'Illustration, 21.02.1925). Rum patriğinin sürülmesi de Ortodoks ökümenizmine (evrenselliğine) bir darbe olacaktır. Patrik Constantin VI'nın yurt dışına çıkarılmasıyla, İstanbul Hıristiyan Enternasyonalizminin de başkenti olmaktan çıkartılır.

Şeriye ve Evkaf Bakanlığını kaldıran yasa ile Türkiye Cumhuriyeti'nde yasa yapma yetkisi yalnızca TBMM'ne bırakılır. Hukuk sisteminde evrensel ölçütlere uymanın yolu açılır. Artık, kamu yaşamına ilişkin karar ve işlemler Şeyhülislam'ın verdiği fetvalarla ve hiç değişmeyen Dinsel kaynaklı kurallara göre değil, çağdaş evrensel değerlerin üzerinde yükselen hukuk sistemine göre oluşturulacaktır. Böylece bu yasa ile ulusal egemenlik ve laiklik ilkesinin yaşama geçirilmesinde zorunlu olan bir adım daha atılır. Bu bakanlığın yerine adı daha sonra Diyanet İşleri Başkanlığı olan doğrudan başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Reisliği kurulur.

3 Mart 1924 yasalarıyla ilgili olarak Fransız tarihçi Paul Dumont: Türkiye Cumhuriyeti, eski Türkiye'nin üç yüz yıldır yapamadığını üç günde gerçekleştirdi. Ani bir davranışla, teokrasinin son kösteklerinden kendini kurtaran Türkiye, Avrupalı düşüncelerin izinde duraksamadan ileri atıldı. değerlendirmesiyle böylesine önemli bir değişimin yurt dışındaki yankılarını yansıtır.

Bu düşüncelerle yaşama geçen yukarıda özetle anlatılan halifeliğin kaldırılması, yasaların şeriata uygunluğunu denetleyen Şeriye ve Evkaf Bakanlığı'nın kaldırılıp, yeniden yapılandırılması ve milli eğitim politikamızı oluşturulması insanımızın çağdaş uygarlığa ulaşma ve aydınlanma ülküsünde büyük başarı sağlamıştır.

Ne var ki, aradan 88 yıl geçmiş olmasına rağmen çağdaşlaşmaya, laikliğe, aydınlanmaya karşı olanlar, temelde halkımızın kutsal dini inanışlarını kişisel, siyasi, yönetsel menfaatleri için kullanmak isteyenler, ülkemizi Cumhuriyet öncesi karanlığa götürmek istemektedirler. Şehitlerimizin ve gazilerimizin fedakarlıkları, ödedikleri bedeller, Cumhuriyetimizi kuranların büyük uğraşları, çabaları, özverileri ile elde edilen Cumhuriyetimizin kazanımları tehdit altındadır.

Bu şartlar altında yapılacak tek şey, Atatürkçü Düşünce Sistemine sahip çıkmaktır. Aklın ve bilimin ışığında, çağdaş, demokratik, laik ve bağımsız hukuka dayalı olarak Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir ilkesini yaşama geçirmektir. Yol gösterici Mustafa Kemal Atatürk'tür. Başarıya ulaştıracak güç, Cumhuriyetin yetiştirdiği her yaştaki gençleridir.