Eğitim-Sen Kdz. Ereğli Temsilciliğince Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle okunan bildiriye 15 kadın 30 erkek katıldı.

 

** İstihdam içinde yer alan kadınların önemli bir bölümü düşük ücretli işlerde, iş güvencesinden yoksun olarak çalışıyor. Esnek ve kuralsız, çalışma biçimleri hızla yaygınlaşırken kadınlar bir taraftan ev içinde diğer taraftan iş yerinde süren ikili vardiya altında sürekli eziliyor. Bugün uygulanan neoliberal politikalarla kamusal hizmetler paralı hale getiriliyor. Bu durumun kadınların eğitim, sağlık gibi temel haklardan yoksun kalmasını da beraberinde getireceği açıktır.

 

 

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle bir dizi etkinlikler ve açıklamalar yapıldı. Eğitim-Sen Kdz. Ereğli Temsilciliği de Genel Merkezin gönderdiği açıklamanın okunacağı toplantı düzenledi. Kdz. Ereağli Atatürk Anıtı'ndaki etkinliğe toplam 45 kişi katıldı ve bu katılımcılardan sadece 15'i kadındı. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele konusundaki etkinliğe kadınların ilgi göstermemesi ilginç olarak karşılandı.

Ortak açıklamada ise N.Ç olayına atıfta bulunarak AKP hükümetinin samimiyetten uzak olduğu belirtildi. Anıt önünde okunan açıklama şu şekilde:

 

Hükümet samimiyetten uzak!

 AKP Hükümeti bir yandan yasal düzenlemelerle kadının adını bakanlıktan çıkararak kadının adına bile tahammül edemediğini gösterirken diğer yandan kadına yönelik şiddetle ilgili yasal düzenlemeleri gündemde tutuyor. Bununla beraber N.Ç davasında olduğu gibi yargı kararları kadının aleyhine işlemeye devam ediyor. Kanunlar kadınları korumaya yetmiyor!

Kadınlara üç çocuk doğurmayı öğütleyerek kadının yeri evidir gibi  söylemlerle kadının kendi bedeni ve yaşam biçimiyle ilgili kadın iradesini hiçe sayan yaklaşımlar AKP Hükümeti'nin samimiyetten  ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.

 

Çatışma ve savaş şiddet anlamına

Biz kadınlar,   şiddetin en uç noktası olan savaşın, kadınlar için tecavüz, göç, evlat acısı ve daha pek çok acının kaynağı anlamına geldiğini iyi biliyoruz. Ne yazık ki bugün bir iktidar aracı olarak şiddet başta Kürt sorunu olmak üzere tüm sorunların çözümünde temel bir yöntem olarak uygulanıyor. Bu durum kadına yönelik şiddeti de besliyor, meşrulaştırıyor. Çatışmalı ortam kadınların kategorize edilmesine olanak sağlarken; kadın profilleri çizilerek; kadınlar bir taraftan karşı karşıya getirilmek diğer taraftan da hedef haline getirilmek isteniyor.

 

Deprem en çok kadınları vurdu!

 Yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği Van depreminde kadınlar daha yaralarını sarmadan dondurucu soğuğa yoksulluğu, açlığa ve sefalete karşı çocuklarını ve ailelerini hayatta tutmak için durmaksızın çalışıyorlar. Yemek yapma, temiz su bulma, çamaşır yıkama; hasta, yaşlı ve çocuk bakımı gibi işlerin tamamı kadınların sırtında. Doğal afet ekonomik şiddetle birlikte kadınlar için dayanılmaz bir hayatı beraberinde getirmiş durumda. Devletin bir an evvel Van'da kalıcı çözümler üretmesi gerekiyor. Aksi takdirde Van'da kadın ve çocuk ölümleri devam edecektir.

 

Ekonomik Şiddet

Kadın istihdamının son 20 yılda %10 daraldığı, her üç kadından birinin işsiz olduğu ülkemizde kadınlar bir sosyal ve ekonomik güvenceden yoksun. Şiddete maruz kalan kadınlar böylesi bir güvenceleri olmadığı için yaşadıkları şiddet karşısında susmaya mecbur kalıyorlar. Hasta, yaşlı ve çocuk bakımı, yemek temizlik vb. ev içi emek ise görünmezliğini sürdürüyor. Bu işler toplumsal cinsiyetçi iş bölümüne göre kadınların doğal görevleri olarak görülüyor.

Öte yandan istihdam içinde yer alan kadınların önemli bir bölümü düşük ücretli işlerde, iş güvencesinden yoksun olarak çalışıyor. Esnek ve kuralsız, çalışma biçimleri hızla yaygınlaşırken kadınlar bir taraftan ev içinde diğer taraftan iş yerinde süren ikili vardiya altında sürekli eziliyor. Bugün uygulanan neoliberal politikalarla kamusal hizmetler paralı hale getiriliyor. Bu durumun kadınların eğitim, sağlık gibi temel haklardan yoksun kalmasını da beraberinde getireceği açıktır.

 

Cinsel taciz

Eğitim ve bilim emekçilerinin yarısını kadınlar oluşturuyor. Eğitim emekçisi kadınlar iş yerinde en fazla mobbing, cinsel taciz gibi sorunlar yaşıyor. Biz eğitim emekçisi kadınlar olarak;  Avrupa Komisyonu'nun İşyerinde Kadın ve Erkeklerin Onurunun Korunması Hakkında 27.11.1991 tarihli Tavsiye Kararında: 'İşyerinde cinsel nitelikli istenmeyen davranışın üstün veya astın yapmış olması, cinsel tacizin varlığı bakımından bir farklılık yaratmaz' denilerek cinsel tacizin önlenmesi ve mağdurun korunmasında izlenmesi gereken ilke ve yöntemlerle, cinsel tacizin fiziksel veya sözlü ya da sözsüz şekilde gerçekleşebileceğine de dikkat çeken tavsiye kararına uyulmasını istiyoruz. 

 

Mücadelede Kararlıyız!

Bizler Eğitim Sen'li kadınlar olarak, kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ve şiddetin önlenmesi için toplumun her kesiminden kadınlarla ortak mücadele etmeye; kreş doğum izinlerinin arttırılması, kadrolu ve güvenceli çalışma için örgütlenmeye kararlıyız. Kadına yönelik her türlü ayrımcılığa ve şiddete son! Yaşasın kadın mücadelesi!