BARIŞ İÇİNDE TÜRKİYE İSTİYORUZ: Ülkemizde, toplumsal barışa karşı "savaş" sloganlarının atıldığı, kışkırtmalar ve teröre dayalı bir yaşam sürdürülmektedir. Sivillerin yaşam yerlerinde bombalar patlatılmakta, halkımız bu girdapta şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Toplumun etnik milliyetçilik temelinde kamplaştırılmasına zemin hazırlanması, bir arada ve kardeşçe yaşamı savunan, terörü ve kışkırtmaları lanetleyen, silahların bırakılmasını isteyen sağduyulu ve demokratik yaklaşımların önünü tıkamakta, barış umudunu zayıflatmaktadır.
Bir kez daha tekrarlıyoruz. ABD ve Emperyalist güçlerin işgal ettiği
bölgelerde kendi çıkarları için demokrasi, barış, özgürlük adına sömürü
politikalarına devam etmeleri, daha fazla kan ve gözyaşını beraberinde
getirecektir.
 
1 Eylül Dünya Barış Günü ile ilgili olarak yazılı bir açıklama yapan Zonguldak Demokrasi Platformu “Savaşsız, İşgalsiz, Sömürüsüz Başka Bir Dünyayı Mümkün Kılmak Ellerimizdedir!” vurgusunda bulundu.
 
Platform adına Erdoğan Kaymakçı tarafından yapılan yazılı açıklamada, İkinci Dünya Savaşı’nın ikinci büyük emperyalist paylaşım savaşı olduğuna dikkat çekilerek şöyle denildi: 
 
KİRLİ EMPERYALİST PAYLAŞIM
1 Eylül 1939 günü Nazilerin Polonya‘yı işgaliyle başladı. Ardında 52
milyon ölü, milyonlarca yaralı, sakat ve moloz yığını hale gelmiş kentler
ile acı ve gözyaşları bıraktı. İnsanlık tarihinin en acımasız, en kanlı ve
en kirli emperyalist paylaşım savaşının başladığı gün " 1 EYLÜL" Dünya
Barış günü olarak kabul edildi.
 
TERÖRE DAYALI YAŞAM
Büyük acılara neden olan bu savaşın üzerinden onlarca yıl geçmiş olmasına
karşın, dünyada değişen bir şey olmamıştır. Emperyalist güçler dünyayı
paylaşmak için, birçok yerde mazlum halklara karşı zor kullanmakta ve bunu
"barış ve demokrasi götürmek" adına yaptıklarını söylemektedirler.
Savaşın acı yüzünü Bosna’da, Irak’da, Afganistan’da, Kafkasya‘da gördük.
Yakınlarını, evlerini ve yaşam çevrelerini yitiren insanların
umutsuzluğunu gördük. İnsanların en temel evrensel hakları olan yaşam
hakkının ellerinden alındığını gördük. Teknolojinin üstünlüklerinin
sergilenmesini, insan aklının yaratıcılığının savaş sanayinin gelişimine
nasıl hizmet edebildiğini gördük. Uluslararası hukukun sözde devlet
adamlarının söylemlerinde nasıl bir demagojiye dönüştüğünü gördük.
Bugün insanlık hangi koşullarda "Dünya Barış Günü‘nü kutluyor.
Dün olduğu gibi bugün de emperyalizm ve uluslararası sermaye, insanlara
barış ve demokrasi götürmek adına dünya halklarına, barış, adalet,
kardeşlik, özgürlük değil, daha fazla sömürü, daha fazla yoksulluk, daha
fazla işsizlik daha fazla açlık, daha fazla kan ve gözyaşı getirmiştir.
Ülkemizde, toplumsal barışa karşı "savaş" sloganlarının atıldığı,
kışkırtmalar ve teröre dayalı bir yaşam sürdürülmektedir. Sivillerin yaşam
yerlerinde bombalar patlatılmakta, halkımız bu girdapta şekillendirilmeye
çalışılmaktadır. Toplumun etnik milliyetçilik temelinde kamplaştırılmasına
zemin hazırlanması, bir arada ve kardeşçe yaşamı savunan, terörü ve
kışkırtmaları lanetleyen, silahların bırakılmasını isteyen sağduyulu ve
demokratik yaklaşımların önünü tıkamakta, barış umudunu zayıflatmaktadır.
Bir kez daha tekrarlıyoruz. ABD ve Emperyalist güçlerin işgal ettiği
bölgelerde kendi çıkarları için demokrasi, barış, özgürlük adına sömürü
politikalarına devam etmeleri, daha fazla kan ve gözyaşını beraberinde
getirecektir. Bağımsız, barış ve özgürlükten yana tavır koyan tüm güçlerin
ortadaki oyunu fark edip her fırsatta ve her platformda bu aşağılık
politikaları deşifre etmeleri gerekmektedir. "Biz barış içinde, sermayenin
değil, emeğin ve insanlığın en büyük değer olduğu bir dünya istiyoruz."
Bizler, bütün dünyada ekilen nefret tohumlarına, halklar arasında
yaratılan düşmanlığa karşı barış istiyoruz, bölge halklarıyla dostluk ve
kardeşlik içinde yaşamak istiyoruz.
 
BARIŞ İÇİNDE TÜRKİYE
Bizler, şiddet ve baskı politikalarında ısrar edenlerin, barışın kalıcı
hale getirilmesinden kaçınanların, iç ve dış politikada gerilim
yaratmaktan medet umanların, yasal düzenlemelerdeki gelişmeleri bile
hayata geçirmeyenlerin barışın önünde en büyük engel olduğunu biliyoruz.
Bizler, yayılmacı ve teslimiyetçi bir dış politika izlemeyen, savaşa,
işgale ve talana ortak olmayan, demokratik, laik sosyal hukuk devleti
niteliğine sahip, kimliği, kültürü, dili, dini, mezhebi, görüşü ne olursa
olsun, eşit haklara sahip yurttaşlar olarak yaşabileceğimiz, ülkemizin ve
toplumumuzun bir daha savaş ve şiddeti yaşamaması için öncelikle
demokratikleşmeye yönelik çözümlerin benimsendiği, bağımsız, özgür ve
barış içinde bir Türkiye istiyoruz.
Eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin egemen kılındığı bir toplumsal ortam
ve başka bir Türkiye mümkündür. Savaşsız, işgalsiz, sömürüsüz başka bir
dünyayı mümkün kılmak ellerimizdedir!
1 Eylül Dünya Barış Günü‘nü bu bilinçle kutluyor, meslektaşlarımızı ve
kamuoyunu bu özlemlere duyarlı olmaya çağırıyoruz.