Türkiye Komünist Partisi Zonguldak İl Başkanı Sami Baykut, Zonguldak’ta önceki gün Zonguldak Belediyesi Zabıta Müdürü Nejat Uludüz ve yanındakilere yönelik yapılan saldırı olayı ile ilgili sert açıklamada bulundu. Maden ocaklarında yaşanan iş cinayetleriyle ulusal basında yeralan Zonguldak’ın şimdi de bu tür polisiye olaylarla yeraldığına dikkati çekerek, “Sokakta vatandaş tedirgin geziyor. Zonguldak hukuk devleti kapsamında değil mi diye sormuştuk, ekleyelim, bütün bu olanlardan sonra işin vahametini hale görmüyor musunuz beyler?” dedi.

“HALKIN RAHATSIZ EDİLMESİNE

SESSİZ KALIRSANIZ…”

Baykut olayın emniyet boyutuna da dikkati çektiği açıklamasında şu görüşlere yer verdi: Zabıta ekiplerinin, Cumartesi günü izinsiz satış yapan balıkçılara yönelik müdahalesinde arbede yaşanıyor; aynı gün akşam 3 arkadaşını yanına alan balıkçı, Zonguldak Belediyesi Zabıta Müdürü Necat Uludüz’ün ağabeyinin işlettiği kafeyi basıp silahla ateş ederek 4 kişiyi yaralıyor. Hem de 155 Polis İmdat’tan yardım istenmesinden 15 dakika sonra. Olayın bir belediye bir de emniyet boyutu var. Belediye Binasının hemen önünde ve yakın çevresinde seyyar satıcılar (balıkçılar dahil) dokunmaz/çalışmalarına devam etmelerini görmez; mahalle aralarında hoparlörle anonslar yaparak, sabahın erken saatlerinden akşamın geç saatlerine kadar (Pazar günleri dahil) satıcılık yapanlara yasal müeyyideleri uygulamaz, halkın rahatsız edilmesine sessiz kalırsanız (ki, köy muhtarları bile böyle satıcılara para cezası kesiyor) nedenli yasal olursa olsun; birileri, yalnızca bizi mi görüyorsunuz diye yaptığınız uygulamalara tepki gösterecektir. Konunun ana başlığı (şimdilik) balıkçı- zabıta çatışması olduğuna göre önerelim: Profesyonel balıkçıların yanında amatör balıkçılar da olduğu gerçeğini/seyyar balık satıcılarını da dikkate alarak; Zonguldak’ın belirli yerlerinde sabit/denetimli satış noktaları oluşturulamaz mı? Antalya gibi turistlik merkez/pilot kentte bile amatör balıkçılara özgü satış yeri var örneğin.

“BELEDİYE BAŞKANI YARDIM İSTİYOR”

Gelelim emniyet boyutuna. Belediye Başkanı İsmail Eşref’in ‘Bir aydır bunu önlemeye çalışıyoruz. Emniyete rica ettik, yalvardık, bizi koruyun dedik’ sözleri gerçekten düşündürücü ve çarpıcı. Özellikle ‘Yalvardık” bölümü. Bir kentin belediye başkanını yasal görevlerini yaparken zorlandıkları için emniyetten yardım istiyor, yetmiyor; yalvarıyor. Ve bunu basının önünde dillendiriyor. Emniyetten çıt yok. Kanlı baskın olayından 15 dakika önce sürtüşmenin taraflarından, Zabıta Müdürü Necat Uludüz, saldırganın babası S.L.’den aldığı ‘Oğlum sizin oraya geliyor dikkat et.’ telefon uyarısı üzerine 155’i arayarak polis istiyor. Ekip gelmiyor ve saldırı gerçekleşiyor. Olay mahalli Kozlu, kent merkezi olsa kör düğüm haline gelmiş trafik nedeniyle ekipler yetişememiştir diyeceğiz ama Kozlu’da böyle bir sorun yok bildiğimiz kadarıyla. Bütün bu gelişmeler sonrasında ne denilecek peki; ihmal mi, yetersiz kolluk gücü mü, yanlış bilgilendirme mi, bekleyip göreceğiz.

“KİMSE FARK ETMEDİ Mİ?”

Bir gün sonra saldırganların arkadaşları tarafından (hiçbir engelle karşılaşmadan) Zonguldak Belediye Merkez Çarşısı’nda bulunan balık pazarının basılmasına ne diyeceksiniz peki? Adliye’den hareketle balık pazarına gelerek saldırı düzenlendiğine göre… Adliye önünde emniyet hiç mi önlem almadı; Adliye önünde başlayan hareketliliği hiç kimse fark etmedi mi? Ahmet Yılmaz balıkçılar adına yaptığı açıklamada ‘Bu işin böyle olacağı belliydi. Soğuksu’da esrarı içip buraya geliyorlar. Bu işin çaresini emniyet bulacak, yoksa kendi başımızın çaresine bakacağız.’ diyor. Özetle, bir yerde hukuk işlemiyorsa insanlar kendi hukuklarını kendileri yaratır, ona göre diyor. Ahmet Yılmaz’ın iddiasına verilecek yanıtta bu olanların bir başka boyutu olacak bekleyip bunu da göreceğiz”