Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu tehditler ve sorunlar bir partinin tek başına üstesinden gelebileceğinin çok ötesinde  olduğuna vurgu yapan CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu “Kutuplaştırma ve gerilim siyaseti ile beslenen bu anlayış, ülkemiz için en büyük tehlike durumundadır. Ülkemiz iç siyasette, dış politikanın her alanında ve ekonomide sıkışmış durumdadır.” Dedi.

 

Genel anlamıyla dış politika konularındaki görüşlerini bildiren Turpcu “AKP’nin kuruluşu ve çok kısa sürede iktidara gelişi/getirilişi ve hemen arkasından Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) eş başkanı olunmasıyla, emperyalizmin Ortadoğu’da bugün ortaya koyduğu kanlı bölücü parçalayıcı politikalarının önü açılmıştır.” Sözlerine şöyle devam etti:

 

ECEVİT IRAKLILAR BİZİM DOSTUMUZ DEMİŞTİ

 

“Saddam Hüseyin’in devrilmesi ve Irak`ta yaşananlar Ortadoğu’nun geri kalanı için adeta bir provaydı. Bülent Ecevit o dönem Irak’ın ABD tarafından işgalini önlemeye çalışıp, `Irak, Iraklılar bizim dostumuzdur` diye boşuna dememiştir. Adına Arap Baharı denilen süreçte bütün Ortadoğu, emperyalistler tarafından mezhep çatışmaları körüklenerek tarumar edildi. Milyonlarca insan hayatını, evlerini, yurtlarını kaybetti.

 

AYI İLE YATAĞA GİRMEK !

 

Bu noktada, AKP`nin önde gelenlerine hatırlatmak isteriz ki, Kurtuluş Savaşı’nın Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte en önde gelen kahramanı İsmet İnönü, `büyük devletlerle ilişki kurmak, ayı ile yatağa girmeye benzer` demiştir. Ayıyla birlikte hareket etmeye dair bir söz daha vardır. Onu da AKP`lilere hatırlatalım. `Bir ayıyı dansa kaldırdığında dansın ne zaman biteceğine ayı karar verir`.

Kendilerini bu sözler üzerinde düşünmeye davet ediyorum. Çünkü, Suriye bataklığında yaşanan durum da aynen budur.  Suriye bataklığına girerken kimlerle yola çıktınız? Şimdi kimlerlesiniz? Sadece kendi başınızı belaya soksanız diyecek bir şeyimiz olmaz ancak ülkenin başını belaya soktunuz,  geleceğini tehlikeye attınız.  

​ 

MEZHEPÇİLİK ÜZERİNE KURULU

 

Hükümetin, ulusal çıkarlar yerine hayaller ve mezhepçilik üzerine kurduğu dış politika Türkiye’yi bölgede etkisizleştirmiş, ülkemizi, bölgede yaşanan krizi yöneten değil, krizin unsurlarından biri haline sokmuştur.

 

Dönemin Başbakanı Davutoğlu`nun `bölgedeki sünni müslümanların dışlanması üzerine IŞİD`in bir reaksiyon olarak doğduğunu` ifade etmesi ` IŞİD terör örgütü değil bir kaç öfkeli genç` sözleri hem mezhepçi bakış açısını bir kez daha ortaya koymuş hem de IŞİD`i adeta normalleştirmeye yönelik açıklamada bulunarak bölgedeki istikrarın uzun bir süre daha sağlanamayacağının habercisi olmuştur.

 

Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş müdahaleci hamlelerle, mezhepçi yaklaşımla, yaratılan şii-sünni kutuplaşmasıyla, Hükümet Suriye`deki iç savaşa fazlasıyla müdahil olmuş, IŞİD başta olmak üzere buradaki radikal dinci örgütlerin öncelikle Suriye`de güçlenmesine katkı sağlamış, ardından bu örgütlerin ülkemizin dört bir yanında yuvalanmasına göz yummuştur. Bu durumun ulusal güvenliğimize karşı yarattığı tehdit ortadadır.

 

YALANCI GÖVDE GÖSTERİLERİ

 

Mustafa Kemal Atatürk şahsi hırsları için bir milleti ateşe atacak bir devlet adamı değildi. O yüzden bu kadar büyük bir liderdir. ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ anlayışından sapmanın ülkemizi hangi tehlikelerle karşı karşıya bıraktığı ortadadır. Yanlış dış politika, laik devlet dış politikasının yerini alan mezhepçilik, bir kaç ay sonrasını dahi göremeyen analizler ve adına stratejik derinlik denilen rüyalar ülkemize ve halkımıza çok acılar yaşatmış, yaşatmaya da devam etmektedir.

 

İç politikadaki başarısızlıklarını yalancı dış politika gövde gösterileri ile kurtarmaya çalışan hükümetin adımları ülkemizin bölgedeki ve dünyadaki itibarını yerle bir etmiştir. Rus uçağını düşürüp, angajman kuralları diyenler, emri ben verdim diye açıklama yapıp aradan 3-5 ay geçtikten ve olayın ciddiyetini anladıktan sonra neler yaptıklarını da biliyoruz. Şu an o uçağı Fetöcüler düşürdü diyorlar. Rusya`nın uçağı düşürüldüğünde angajman kuralları diyenler, gururlu bir şekilde, 'emri ben verdim' diye haykıran 'derin stratejist!', halk tarafından seçilen ama Cumhurbaşkanı tarafından görevine son verilen Ahmet Davutoğlu ile ilgili durumu da merak ediyoruz.

 

ATATÜRK VE İNÖNÜ’YE `İKİ AYYAŞ` DİYENLER

 

Kurtuluş Savaşı Kahramanlarımız Atatürk ve İnönü’ye `iki ayyaş` deyip, Lozan’ı hezimet olarak görenler, hezimetin ne demek olduğunu izledikleri dış politikadaki söylemlerdeki geri dönüşleriyle ve dış politikanın tamamen iflasıyla bize gösterdiler.

 

Üç gün önce imzalanan Moskova Mutabakatı`nın AKP`nin Suriye ile ilgili ve bölge ile ilgili dış politikasının çöküşünün resmiyete dökülmüş hali olduğunu hatırlatırız.  Esad`dan Esed`e dönen sürecin yakın zaman sonra `Kardeşim Esad`a` hatta `Değerli Kardeşim Sayın Esad`a` dönebileceğinin de habercisidir. Olan bu ülkeye ve bu ülkenin evlatlarına oldu, hatalı politikaların bedelini ülkemiz ödedi.

 

BU KADAR ŞEHİT DİKKAT ÇEKMİYOR !

 

Ne yazık ki, geride bıraktığımız gün El Bab`da şehit olan 16 askerimizle birlikte Fırat Kalkanı Operasyonunda şehit düşen asker sayımız 37`ye ulaştı. Şehitlerimizin ailelerine ve tüm milletimize başsağlığı diliyorum.

 

Ülkedeki şehit sınıflandırmasında geri sıralarda kaldıklarından mı bu şehitlerimiz bu kadar dikkat çekmiyor?

 

Toplumu öylesine böldüler ki, bu ayrımı şehitlerimize de yansıttılar. Her türlü teröre karşı kaybettiğimiz şehitlerimizle 15 Temmuz şehitlerimiz arasındaki ayrım yapıldı, yapılıyor. Bu anlayışı reddediyoruz.

 

EMEVİ CAMİİ'NDE NAMAZ KILACAĞIZ DİYENLER

 

`Emevi Camii'nde namaz kılacağız` söyleminde bulunanlar, ülkenin dört bir tarafına ateş düştüğünün, ülkenin dört bir tarafında cenaze namazı kılındığının farkında mı acaba?  Dönüp bu güzel ülkemizi ne hale getirdiklerine bir bakmalarını tavsiye ediyorum.

 

TSK TARİHİNİN EN MORALSİZ DÖNEMİNİ YAŞIYOR

 

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, Türk Silahlı Kuvvetleri belki de tarihinin en moralsiz dönemini yaşıyor ve bu ordu yaralarını sarmadan bir kaç cephede savaşmaya devam ediyor.  Bu ordu, dünyanın en güçlü orduları arasındayken, bu coğrafyada güçlü orduya ihtiyaç olduğu bir gerçekken, ordumuzun ne hale getirildiği ortadadır.

 

Bu yaşananlar, dinin iç politikaya ve dış politikaya alet edilmesinin bir sonucudur. Biz, Laikliğin önemini bir kez daha vurgulamak için,  dinin bezirganlar elinde nasıl kullanıldığını gördüğümüz için bu açıklamaları tekrar tekrar yapıyoruz.

 

DEMOKRASİYİ RAFA KALDIRMA ZAMANI

 

Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu tehditler ve sorunlar bir partinin tek başına üstesinden gelebileceğinin çok ötesindedir. Kutuplaştırma ve gerilim siyaseti ile beslenen bu anlayış, ülkemiz için en büyük tehlike durumundadır. Ülkemiz iç siyasette, dış politikanın her alanında ve ekonomide sıkışmış durumdadır.

 

Ülkenin geldiği bu durumdan sonra, zaten hiç inanmadıkları ama sonuna kadar kullandıkları demokrasiyi tamamen rafa kaldırma zamanı geldiğine inandıkları için `Başkanlık` ya da 'Partili Cumhurbaşkanlığı' teklifiyle, bir tür tiranlık kurup adına demokrasi denilmesini istiyorlar, buna izin vermeyeceğiz.

 

ATATÜRK`İN MANEVİ ŞAHSINA SAYGISIZLIK

 

Son olarak, Atatürk heykelini söken Rize Belediye Başkanlığına bir çift laf söylemek istiyorum; `Atatürk zaten size fazla gelir!`. Bütün milleti arkasına alarak Kurtuluş Mücadelesi vermiş, yıkılmış bir devletten alıp Cumhuriyeti kurmuş Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi şahsına karşı bu rezilliği yaptıran, yapan kim varsa, hiçbirini tarih, millet asla unutmayacak ve asla affetmeyecektir.”