1979 yılı.Liseye gidiyorum.Son sınıftayım.
Kompozisyon yarışmalarında derecelerim var.
Türkçe ,Edebiyat öğretmenlerim de hep cesaretlendirdiler beni.
Yazmaya başlamıştım.
Öykü denemelerim vardı.
Yazar Kerime Nadir"in romanları başucu kitaplarımdı bir çok genç kız gibi.
Etkisindeydim.
Yazdığım öyküleri yayınlatma ateşi düştü içime.
Kerime Nadir bir televizyon proğramında anlatmıştı kendi yayıncılık öyküsünü.
Örnek aldım.
Ereğli Lisesi"nin Spor salonunun alt yanındaki Şirin Ereğli gazetesine gittim bir gün boş dersimizde.
Öykülerimi yayınlamalarını talep ettim.
Babamdan da korktuğum için-yazmak sanatçı olmak gibiydi o yıllar-sahte isim verdim.
İlk öyküm yayınlandı.
Galiba platonik ilk aşkımı öyküleştirmiştim.
Yarım sayfa yayınlanan öyküme karşılık bana iki gazete ücretsiz verildi..
Müthiş bir duyguydu..
Yazıyordum. Yazılarım yayınlanıyor DU..
Öykülerim devam etti...
Bedri Erel"i tanıdım o yıl.
Beyaz ince yüzünde kara kaşları olan adam.
Bir kaç kez tebrik etti beni nazikçe yazılarımdan dolayı.
Bedri Erel "in Okul bittiğinde beni gazeteye muhabir yapmak istediklerini söyledi:Osman Danışman Kaya...
Geçen yıl vefat etti ya..
Vefat etmeden beni buldu.
Telefonla da olsa birbirimizi bulmuştuk..
Lakin asgari ücretin altında bir maaşla çalışmama babam izin vermeyince olmadı...
1980 ekim ayında Osman ağabey yeni kurulan Ereğli nin Sesi gazetesinde çalışmaya başlayınca beni yanına aldı.
Yine asgari ücret değildi ama  abone reklam işleri yaparsam prim vereceklerdi.
Babama asgari ücret alacağım diye yalan söyleyerek çalışmaya başladım.
Bir kaç hafta sonra Bedri Erel beni gördü.
Her gün Şirin Ereğli nin önünden geçer şehir merkezinde kurumları ziyaret eder kurduğum ilişkiler ağından topladığım haberleri Osman ağabeye ulaştırmak üzere Ereğli"nin Sesine geçerdim.
Bu geçişlerde Bedri Erel yakamı hiç bırakmadı..
Her geçişimde  çağırdı gazeteye..
Sorguladı beni. kimin kızıyım, derslerim nasıldı neden üniversiteye gitmemisim,,sevgilim varmıydı vs.vs.
Uzatmayalım...,
Allem  etti kullem etti misali Ereğli nin sesi gazetesinin sahibi sevgili merhum Yılmaz Yaman"ı da biraz bıktırdı;Sina ağabeyde devreye girdi ve beni Şirin Ereğli gazetesine   ilk teklifinin  üzerinden bir yıl geçtikten sonra asgari ücretinde üstünde bir maaşla muhabir olarak işe aldı.
1982 yılında Şirin Ereğli de aktif muhabirliğe başlamıştım.
İki yaprak dört sayfalı gazete.. Tipo baskı. Ereğlinin Sesinde kurşun harflerle dizilirdi gazete..
Teknoloji gelişmişti önümde.. Sina Çıladır gibi birde üstat vardı önümde..
Bedri Erel gibi de neredeyse canımı alacak azrail misali bir patron...
Yanlış haber yaparım öfkesinden, bağırtısından sokak inler.
Sabahları günaydın demesem babama şikayet eder..
Biraz geç kalsam  bir iki saat yöğmiyemi keser..
Çok uğaştı beni matbaa  sekreteri yapmak  için ama yemedim..
Günlük haber sirkülasyonumu az bulur bağırmaktan tepinirdi nerdeyse.
Sırf O nun saldırılarından kurtulmak için hayali haberler yapar,hayali röportaj dizileri yazardım.
Hepside  ilgiyle okunurdu.
Sina  Ağabeyde bana günlük yazı yazma onurunu vermişti.
Köşe yazılarım, hayali röportajlarım, denemelerim, öykülerim, haberlerim, toplasanız binlerce yayar.
Birde Hürriyet gazetesinin Ereğli muhabirliğini üstlendim Şirin Ereğlide çalısırken.
Bi gram muhabirlikten baska bir is yapmadım...
Reklam işlerinde iyi olduğumu da Bedri bey anladı ama orada da  yüz vermedim.İllede yazarken para kazanmalıydım ben..
Bir ara  gazeteye davalar açılınca oğlu Şafak Erel in yerine beni Yazı işleri müdürü yaptı...
Süheyla Erel "den sonra ilk kadın yazı isleri müdürü olmuştum...
Sanıyorum dört yıl aralıksız çalıştım ..
O öfke nöbetlerini  hep bana adeta kusan Bedri Bey nöbet geçtikten sonra değişirdi.
Centilmen, nazik ,kibar ne derseniz..
Öğlenleri sahil lokantasına götürür  envayi öğle yemekleri ısmarlardı..
O rakısını içer ben kolamı..
Musa"nın yerinde kabak tatlısının muhteşemliğini onun sayesinde öğrenmiştim..
Gazetecilik severek ve acı çekerek olunurmuş.
Can Dündar öyle demişti.
Amma!
Anamdan emdiğim süt burnumdan geldi..i.
Geldi de bu gün hala Türkiye de meslek olarak kabul edilmeyen gazeteciliğin meslek olmasının alt yapı duruşunu sahiplenen gazeteci olmanın bu gün büyük keyfini ,onurunu tadıyorum...
Üç yıl önce Bedri Erel i ziyaret ettik Ereğli gazeteciler derneği baskanı Necati Günay ağabey ve kendi abim Ercan Yüksel ile...
Böyle bir kış günü.. Kar lapa lapa...
Bir Zamanlar Ereğli isimli taslak bir kitap çalışmam var.
Kitapta yer verecektim Bedri bey e..
Zayıf ince yüzü iyice  incelmişti..
Öfke nöbetlerinin yakıp kavurduğu ellili yaşlarını devirmiş seksenini geçmişti..
Birbirimizi çok özlemişiz..
Seviyor beni.
Bende O"nu.
Sevgili  Hüray Erel bize muzlu süt yaptı.
Bedri bey e çok iyi bakıyor besbelli..
Evlendikleri günü bilirim...
O ne muhteşem kokteyli nikahtı öyle.
Elif Otel de..
Bedri beyin anılarını  alıyorum.
Biraz onu yoruyorum...
Helalleşip ayrılıyoruz yanından...
Ereğli belediyesi kitabın taslağını istedi.
Ama henüz göndermedim.
Hüseyin Uysal la görüştüm, kültür müdürlüğüne yönlendirdi beni.
Sayın Uysal önümüzdeki seçimlerde aday olmadığına göre..
Kitabımın akıbetini  şimdilik bende bilmiyorum.
Bu sabah Bedri Erel in vefat haberini kızım Dilara Akman verdi bana.
Sosyal medyadan öğrenmiş.
Lakin  arabam yoktu. Otobüse binsem cenazeye yetişmem imkansızdı.
Bir çelenkle Bedri Erel in cenazesine katılım.
Necati Günay ağabeyi arayarak   sahsında camiaya başsağlığımı ilettim...
Bedri Erel..
Biz helalleşmiştik.
Benim hayatımın  hakikat yolculuğumda önemli bir görev insanıydın..
Dünya görevin belki de benim gazeteci yetişmemdi. Vesile olmandı.
Görevini yaptın.
Teşekkür ederim sana..
Işıklar için de uyu.