Türkiye’de tek yetiştirilebilen yer olan Ereğli’nin simgesi haline gelen Osmanlı çileği ilgisizlik kurbanı. Sipariş ile hazırlanan kilogramı 10 TL’den satılan osmanlı çileği yıllık 400 kilograma yakın üretiliyor.

 

1930 Yılında devlet tarafından kredilendirilen ilk konserve fabrikası osmanlı çileğinin yoğunlaşması nedeniyle Kdz. Ereğli’de kurulurken 1960’lı yıllara kadar üretimi had safhaya ulaşarak adını ülke genelinde duyurdu. Osmanlı çileğinden yapılan likör devlet tarafından Avrupa’nın zengin sofralarında kullanılmak üzere ihraç edilmeye başlanırken 1960’lı yıllarda gerilemeye başladı ve Erdemir’in de kurulmaya başlaması ile üretim alanlarının yoğun olarak kullanıldığı alanlar yerleşim yeri haline dönüştürüldü.

 

Osmanlı çileği üreticilerinin biraraya gelerek oluşturduğu Osmanlı Çileğini Yaygınlaştırma ve Üreticilerini Koruma Derneği 2008 yılında Avrupa Birliği Hibe Fonlarından yararlanmak için proje bedeli olan 4 bin TL’yi tüm aramalarına rağmen bulamayınca 300 bin euro destekten oldu.

 

Belçika’dan 20 ton sipariş istendiğini belirten dernek yöneticileri ülkenin çilek ihtiyacını bile karşılayamadıklarını belirterek, “Tarihe malolmuş osmanlı çileğine talep var ancak üretim yok. Ürünün yetişeceği tarla, bu tarlalarda çalışacak işsiz sayımız çok ama bu özveriyi gösterecek kimse yok. Erdemir ve tersanelerden sonra bu sektöre yönelinse ciddi iş imkanı sağlar” sözleri ile osmanlı çileğinin önemine değindiler.

 

 

Mustafa Kemal Bektaş:

 

Türkiye’de Osmanlı Çileğinin tek yetiştirilebildiği yer Kdz. Ereğli. Çilek her bölgede yetiştirilebiliyor ama Osmanlı Çileği kalitesini ve tadını Kdz.Ereğli topraklarında alıyor. Daha önce de Ege bölgesi başta olmak üzere Adana ve Eskişehir’de denenen ancak yetiştirilemeyen Osmanlı Çileği Kdz.Ereğli’de 5 köyde üretimi 7 çiftçi tarafından yapılıyor ve yılda 1.5 ton üretiliyor. 150 Üyesi bulunan Osmanlı Çileği Yaygınlaştırma ve Üreticilerini Koruma Derneği de osmanlı çileğine özellikle bölge halkının gösterdiği duyarsızlığa sitem ediyor. Geçtiğimiz yıl Avrupa Birliği Hibe Fonlarından 4 bin TL bulamadığı gerekçesi ile yararlanamayan ve 300 bin Euro’luk desteği kaçıran Kdz.Ereğli’de dernek yönetimi 2009 yılı için bu parayı bulmakta kararlı.

 

AVRUPA’DAN TALEP ÇOK

 

Osmanlı Çileği Yaygınlaştırma ve Üreticilerine Koruma Derneği Yöneticisi Şaban Çetinkaya geçtiğimiz hafta Belçika’da gıda pazarlamacısı bir şirket yetkilisinin 20 ton osmanlı çileği talep ettiğini belirterek, “Bu talebi karşılamamız mümkün değil o kadar Osmanlı Çileğini üretmemiz imkansız. Üzüldüğümüz nokta Avrupa’dan birçok teklif geliyor bu teklifleri bırakın ülke Osmanlı çileği 1900'lerin başında, Halil Paşa'ya çiçeği güzel olduğu için armağan edilen Arnavutköy çileğinin Karadeniz Ereğlisi'ndeki killi kestane topraklarıyla buluşması sonucunda üne kavuştuğu söylenmektedir. Ancak Dokuzoğuz (1963)’un yapmış olduğu çalışmada bu iki çileğin birbirinden ayrı çeşitler olduğu tespit edilmiştir. İlk kez Halil Paşa'nın arabacısı Mustafa'nın ektiği, geniş çaplı ilk üretimini ise Kestaneci Köyü (mahallesi) eteklerinde Kahyaoğlu Kadir ile Rum ortağının gerçekleştirdiği bilinmektedir.)

1930 yılında Türkiye’nin devlet tarafından kredilendirilen ilk konserve fabrikası Osmanlı çileği’nin yoğunlaşması ile birlikte Karadeniz Ereğli’de kurulur. 1960’lı yıllarda Karadeniz Ereğli’de Osmanlı çileği üretimi had safhaya ulaşır ve ülke genelinde adını duyurur. Osmanlı çileği’nden yapılan likör Türkiye Devleti tarafından sadece Avrupa’nın zengin sofralarında kullanılmak üzere ihraç edilmeye başlanır. Osmanlı çileği’nin üretimi 1960’lı yıllardan sonra büyük bir gerileme sürecine girer. Bu tarih Kdz.Ereğli’de Demir çelik sanayinin  başladığı ve hızla dışarıdan göç alınarak üretim  alanlarının  yoğun olarak yerleşime açıldığı tarihtir. 1985’li yılları gelindiğinde Osmanlı çileği neredeyse kaybolmaya yüz tutmuştur. Bu tarihten itibaren gerek Tarım Teşkilatı, Araştırma kuruluşu ve  Belediye, gerekse sivil toplum kuruluşları (1996 yılında Osmanlı Çileği adını taşıyan ilk dernek kurulmuştur) Osmanlı çileğinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için çeşitli projeler ve çalışmalar yürütmüş olsa da bugün  ekonomik olarak yetiştirilmemekte ve sadece festivallere katılım için diğer çileklerin yanında küçük parsellerde yetiştirilmektedir.

 

BİTKİSEL ÖZELLİKLERİ

 

Osmanlı Çileği kuvvetli gelişen ve yayvan büyüyen bir bitki yapısına sahiptir. Kol verme kabiliyeti orta derecededir. Yaprakları kalın  etli, üst yüzeyi koyu yeşil, bazen yeşil, alt kısmı ise boz renkli tüylerle kaplıdır. Yaprak sapı kalın ve tüylüdür. Bitkide morfolojik kısırlık bulunduğundan erkek organlar  oluşmamaktadır. Olgun meyvenin güneş tarafı açık pembe veya pembe, diğer kısımları krem rengindedir.  Meyvenin şekli genellikle basık küre,küremsi konik veya yuvarlaktır. Meyve iriliği orta veya küçüktür.Çekirdekleri kırmızı renkte olup meyve etine gömülü durumdadır. Meyve eti beyaz ve çok açık krem renkte, sulu, tatlı ve kuvvetli kokulu ve aromalıdır.  Meyvenin ortasında çok küçük boşluk mevcuttur. Geç mevsim çeşidi olup hasat devresi uzundur. (( Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü  kayıtları-Prof. Y.Sabit AĞAOĞLU-üzümsü meyveler Kitabı) Verimi kültür çeşitlerine göre oldukça az olan çeşidin Mengüç ve Arkadaşları tarafından 1968 yılında Yalova’da yapılan bir çalışmada ilk yıl 103,4, 2. yıl 418,4 kg/dekar  verim verdiği tespit edilmiştir. 2. yıldan sonra verim düşmekte olup 3. yıl tesisin  yerinin değiştirilerek yenilenmesi gerekmektedir.

 

OSMANLI ÇİLEĞİNİN EKONOMİSİ

 

Osmanlı  Çileği verimi az olmasına rağmen reçel ve likör sanayinde aranan bir çeşittir.  Mevsim normallerinde, haziran ayı başlarında ilk meyvesini vermeye başlayan Osmanlı çileği, haziran ayı sonuna doğru artık meyve vermez. Hassas bir yapıya sahip olduğundan toplanırken  çok büyük ilgi isteyen Osmanlı çileği üreticileri tarafından sabahın erken saatlerinde zedelenmeden hasat edilir ve 1 - 2 saat içerisinde hemen satışa çıkarılır. Toplanan çileğin açık havadaki ömrü sadece 15 - 20 saat olduğundan hemen tüketilmesi gerekmektedir. Yola ve pazara dayanıklı  olmadığından   daha fazla fiyat   bulmasına rağmen dayanıklı kültür çeşitleri  ile rekabet edememiştir. 1930 yılında Türkiye’nin devlet tarafından kredilendirilen ilk konserve fabrikası Osmanlı çileği’nin yoğunlaşması ile birlikte Karadeniz Ereğli’de kurulur. Tekel Fabrikalarında Osmanlı çileği’nden yapılan likör sadece Avrupa’nın zengin sofralarında kullanılmak üzere ihraç edilmeye başlanır. Ancak günümüzde İlçede 2 adet çilek reçeli işleyen konserve fabrikası bulunmasına rağmen üretim döneminde yeterli Osmanlı çileği  bulamadıkları bilinmektedir. Diğer yandan hem bu fabrikaların talebi hem de Zonguldak-İstanbul Karayolu kenarlarında  hediyelik olarak aranan bir çeşit olan Osmanlı Çileğinin pazarlama sorunu bulunmamaktadır.

 

GEÇİMİNİ SAĞLAYAN ARTIK AİLE YOK

 

Kdz. Ereğli’de yaklaşık 12 yerleşim yerinde 100 ha’lık alanda yıllık ortalama 400 tonluk  çilek üretimi yapılmakta ve 500’e yakın çiftçi çilekten ek gelir sağlamaktadır. Osmanlı çileği bu üretim içinde yok denecek kadar az olup bir zamanlar halkın önemli bir geçim kaynağı olmasına rağmen günümüzde sadece Osmanlı çileğinden geçimini sağlayan aile yoktur.  Kesin bilgiler olmamakla birlikte Osmanlı Çileği yetiştiren aile sayısı ise artık bulunmamaktadır. Bu halk pazarlarında genellikle  Osmanlı çileği adı altında  benzer özellikleri gösteren yerli çeşit  ‘kara çilek’ satılmaktadır.  Osmanlı çileğinin gerilemesinde bir çok sebep aranabilir ancak bilinen en önemli sebepler başta da söylenildiği gibi üretim alanlarının yerleşime açılması, sanayi ile birlikte tarımdan uzaklaşılması ve geçim kaynağı sıralamasında geri plana düşmesi ve  modern üretim teknikleri kullanılmayarak hastalık ve zararlılarla yeterince mücadele edilememesi en önemli sebepler  sayılabilir. Her yıl Ereğli’nin Kurtuluş gününün de kutlandığı 18 Haziran aynı zamanda çilek festivali olarak ta etkinliklere sahne olmakta bu  kapsamda üretim teşvik, çilek bilgi ve çilekle yapılmış pasta ve ürünler için yarışmalar düzenlenmektedir.

 

YAPILAN ÇALIŞMALAR

 

Bugüne kadar birçok kurum, kuruluş ve kişilerin Osmanlı Çileğinin geliştirilmesi yada yaşatılması anlamında çalışmalar yaptığını biliyoruz. Bunları şöyle özetleyebiliriz.

1- Atatürk Yalova Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsünün 1960 yıllardan itibaren zaman zaman Osmanlı çileği halında çalışmalar yaptığı bilinmekte olup en son  Üzümsü meyveler Uzmanı Dr. Burhan ERENOĞLU 2003 yılında ilçemize gelerek çilek üretim bölgelerinde inceleme yaparak tespit ve önerilerini iletmiştir.

2- Kdz.Ereğli Belediyesi ve Tarım Müdürlüğü’nün  öncülüğünde 1999 Yılında Osmanlı çilek üreticileri Derneği kurulmuş ve fide temini sıkıntısını gidermek için Soğanlıyörük köyünde fide üretim tesisi kurulmuştur.

3- Osmanlı Çilek Üreticileri Derneği başka alanlarda da fide üretim tesisleri kurarak fide elde etmeye çaba göstermişti.

4- Osmanlı Çileğinin geliştirilmesi Zonguldak Tarım Strateji planında yer almakta olup üretimin geliştirilmesi için Tarım İl Müdürlüğü İl Özel İdare kaynağı kullanarak geliştirdiği proje ile 2003 yılında Korubaşı ve E.Kocaali köylerinde 2 adet 1 da., damlama sulama-malç sistemli bahçe tesis etmiştir.

5- Kdz.Ereğli Belediyesi her yıl Osmanlı Çileğinin ülke ve dünyaya  tanıtımı ve üretimi teşvik amacı ile  festival düzenlemektedir. Yapılan iyi niyetli tüm bu çalışmalara rağmen Osmanlı Çileğinin eski günlerine dönmesi mümkün olmamıştır.

 

NE YAPILMALI?

 

Her ne kadar  Osmanlı Çileğini tüm uğraşlara rağmen eski günlerine döndürmek imkanı olmadı ise yine de  üreticisiyle tüketiciyle Ereğli halkının  kültürüne işlenmiş  bu nadide çileğin yaşatılması tarihi bir borçtur. Bu konuda  gönül veren tüm kurum ve kuruluşların işbirliği  yaparak  ortak hareket etmeleri zorunludur. Bu amaçla hastalık ve zararlılardan ari kaliteli fide yetiştirilmesi ve yetiştirilen bu fidelerin sözleşmeli olarak  üreticilere dağıtılması , modern üretim tekniklerinin kullandırılması ve takibi  çok  çok önemlidir. Teşvik uygulamaları direkt üretimin arttırılmasına yönelik olmalıdır. Osmanlı Çileği üreticileri  yapılacak çalışmalarda daha aktif görev almalıdır. Osmanlı çileği yetiştirilen alanlar  iç bölgelere doğru yaygınlaştırılmalıdır. Bunun gibi akla gelebilecek  diğer önlemlerle Osmanlı çileği  ileri kuşaklara da  aktarılabilir.

 

OSMANLI ÇİLEĞİ

 

Osmanlı Çileği üretimi ve tüketimi ile Kdz.Ereğli’nin parçası olmuş nadide bir çilek çeşididir. Bugün geldiği nokta canlıların genel özelliğini andırır şekilde doğmuş, büyümüş ve artık yok olmaya yüz tutmuştur. Kimine göre artık bir nostaljiden ileri gitmeyen, kimine göreyse üretiminin yaygınlaştırılarak tekrar eski efsane günlerine döndürülmesi gereken bu çilek çeşidi her yıl festival düzenlenerek en azından kültürel değerlerin yaşatılması anlamında önemli etkinliklerin kaynağı olmaktadır.

 

Tarihçesi:  Çilek ile ilgili ilk bilgiler M.S. 23 - 79 yılları arasında yaşayan botanikçi Tillius tarafından aktarılır. Çilek, Fransa’da gelişir ve sonraki yıllarda kültürel değerini artırmaya başlar. Mitolojide kralların meyvesi olarak adlandırılmaktadır.İlk olarak 1920’li yıllarda Karadeniz Ereğli’de ekimine başlanmıştır. İstanbul-Arnavutköy bölgesinden bu yıllarda Karadeniz Ereğli’ye getirilen çilek, yerli kültür olan diğer çilek ile etkileşim sürecine girmiş ve ortaya Osmanlı çileği denen nazik ve aromalı bir çilek çıkmıştır. (Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsüne göre ülkemize ne zaman getirildiği belli olmayan  içerisindeki pazarın ihtiyacını bile karşılayamıyoruz” dedi.

 

4 BİN TL BULAMADILAR

Osmanlı Çileği Yaygınlaştırma ve Üreticilerini Koruma Derneği 2008 yılındaki Avrupa Birliği Hibe Fonlarından yararlanmak için hazırlamak istediği projeyi 4 bin TL bulamadığı gerekçesi ile katılamayarak yaklaşık 300 bin Euro desteği kaçırdı. Bu konu ile ilgili 2008 yılında başta Ereğli Belediyesi, Kdz.Ereğli Ticaret ve Sanayi Odası, Şoförler Odası, olmak üzere Ereğli’deki 15 banka şubesi yöneticileri ile görüşen ancak bu parayı toplayamayarak projeyi hazırlatamayan dernek sitemli.

 

PROJE

ONAYLANIRDI

Dernek Yöneticisi Şaban Çetinkaya, “Bu projeleri profesyonel şirketler hazırlıyor. Biz bilgilerini vereceğiz şirket Avrupa Birliği’nin istediği şekilde hazırlayıp teslim edecekti. 4 Bin TL’yi biz temin edebilseydik biz o projenin yüzde 99 oranında onaylanacağını düşünüyorduk. Projenin kapsamı kadın ve gençlerin istihdamına yönelik eğitim projesiydi. Bizim esas çilekçilik konusundaki istihdamda da yüzde 99 kadınlar var. Bu nedenle gerçekten ciddi ve önemli bir projeydi bu. Bölge halkını Osmanlı çileği ile ilgili uzmanlar tarafından bilgilendirmek, eğitmek istedik. Fide dikiminden bu işin pazarlanmasına kadar detayları bilgiler içeren eğitim projesinden sonra bölge halkının bu sektöre teşvik etmek düşünüldü.

 

OSMANLI ÇİLEĞİ

DESTEK BEKLİYOR

2008 Yılında kaçırdığımız desteği 2009 yılında alabilmek için çalışmalarımız sürüyor. Bu hibe projeleri belirli projelerde açıklanıyor. 28 Nisan’da Ankara’da bu konuda bir bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. Bu projeyi sivil toplum örgütleri hazırlayacak. Geçtiğimiz yılkinden bir farkı bu yılki projede aynı amaca yönelik Avrupa Birliği ülkeleri ile işbirliği yapmayı şart koşuyor. Çilekçilik ile ilgili bir proje hazırlanacaksa örneğin İtalya’dan bir sivil toplum örgütü ile ortak hareket etmemiz gerekiyor.

 

HERŞEYİ HAZIR

Son söylemek istediğim ise Osmanlı Çileği Kdz. Ereğli’den başka bir yerde üretilmiyor. Talep var ama üretim yok. Böyle bir malda yok. Osmanlı çileği gibi bir ürün var, yetişeceği tarlalarımız var bunu ekip dikecek işsizimiz de var. Bunların üçünü biraraya getirip biz neden tarihe malolmuş Osmanlı Çileğini üretemiyoruz. Yağ, şeker, un var helva yapacak özveri yok. Ereğli bu konuda hem yerel yöneticileri olsun hem de çiftçiler olsun ilgisiz. Bu düşünceler ciddiye alınıp osmanlı çileği üzerine çalışmalar yapıldığında Erdemir ve tersanelerden sonra çok ciddi anlamda işsizliğe çözüm olabilecek bir iş sahası”