Basın Konseyi  Habertürk Televizyonu’nda yayımlanan ‘Türkiye’nin Nabzı’ programında, katılımcılardan birinin ‘HDP konuşulurken bu partinin temsilcisinin ekrana çıkartılmamasını’ eleştirmesi üzerine, sunucu Didem Arslan Yılmaz’ın “Burası bir kamu televizyonu değil. Özel sektörüz. Bu bir tercihtir” yanıtını verdiği belirtilerek, hakkında Basın Meslek İlkeleri’nin ihlal ettiği iddiasıyla şikayette bulunulmasıyla ilgili kararını açkladı.

Almanya’nın Frankfurt kentinde oturduğunu belirten izleyici Ahmet Ermiş, internet üzerinden yaptığı şikayet başvurusunda özetle şu ifadelere yer vermiştir:

“Habertürk Televizyonu’nda Didem Arslan Yılmaz bir açık oturumu yönetirken, şöyle dedi: ‘Biz kamu televizyonu değiliz, özel sektör televizyonuyuz. Bu yüzden istemezsek HDP yetkilerini çağırmayız, görüşlerini de almayız. Bu bir tercihtir.

Bu aslında bir haber televizyonunun bu şekilde taraflı yayın yaptığının itirafıdır. Bu itiraf basın ahlakına da uymaz, Basın Meslek İlkeleri’ne de uymaz. Habercilik yüzde 100 tarafsızlık gerektirir. Taraflı olduğunu beyan suç itirafıdır.

Didem Arslan Yılmaz ve Habertürk Televizyonu’nun bu açıkça ‘taraflı’ olduğunu itiraf eden sözler nedeniyle işlem yapılmasını rica ediyorum.”

Başvurusuna yayının linkini de ekleyen şikayetçi, Basın Meslek İlkeleri ihlali nedeniyle Didem Arslan Yılmaz hakkında gerekenin yapılmasını talep etmiştir.

UZLAŞMA ÖNERİSİ :

Şikayet başvurusu Harbertürk Televizyonu’nda yayınlanan ‘Türkiye’nin Nabzı’ programı sunucusu Didem Arslan Yılmaz’a 17.06.20.20 tarihinde PTT ile iletilmiş, posta ‘alındı’ belgesi gelmiştir.

Şikayet edilen başvurudaki iddialara süresinde yanıt vermemiş ve taraflar arasında uzlaşma sağlanamamıştır.

DEĞERLENDİRME :

Şikayet konusu yayın, Habertürk Televizyonu’nda 15.06.2020 akşamı ‘Türkiye’nin Nabzı’ programında yapılmıştır. Sunucu Didem Arslan Yılmaz’ın moderatörlüğündeki programa Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ve hukukçu Av. Salim Şen konuk olarak katılmıştır.

Programda, o günlerde haklarında açılan davalarda kesinleşmiş hapis cezaları nedeniyle Meclis’te iki milletvekili düşürülen HDP’nin, bunu protesto için Edirne ve Hakkari’den başlattığı ve diğer televizyon kanallarında olduğu gibi, Habertürk’te de haber olarak yayınlanan ‘Darbeye karşı demokrasi yürüyüşü’ tartışılmıştır.

Katılımcılardan hukukçu Salim Şen, programa HDP temsilcisinin çağrılmamasını, “Yıllardır bu HDP konuşulur bir tane, yalnız burada değil hiçbir mecrada bir tane HDP’li gelip kendisini savunamaz. Ama legaldir. Ya Meclis’te grup toplantısı yapar, Meclis kürsüsünden daha kutsal bir yer var mıdır?” diyerek eleştirirken, moderatör de “Salim bey.. Salim bey..” diyerek araya girmiştir. Ve moderatör Didem Arslan Yılmaz, “Burası bir kamu televizyonu değil. Özel sektörüz. Bu bir tercihtir. Bu tercihin nedenleri, öyle ya da böyle farklıdır ama zaman zaman, HDP’liler zamanında bu ekranlarda olmuştur. Ama ben şunu merak ediyorum… Bu bir savunma değil, durum tespitidir” ifadeleriyle katılımcı Salim Şen’in bu eleştirisine yanıt vermiştir.

Yayından sonra özellikle sosyal medyadan Didem Arslan Yılmaz’a tepkiler gelince Habertürk Televizyonu sunucularından Veyis Ateş ve Mehmet Akif Ersoy, ‘HDP’nin terörle arasına mesafe koymadığı’ gerekçesiyle bu partinin temsilcilerini ekrana çıkarmadıklarını savunmuştur. Veyis Ateş haber bülteninde, “Kanlı eylemleri kınamayanları evrensel yayın ilkeleri ve kendi yayın çizgimiz itibariyle Habertürk ekranlarına davet etmiyoruz, etmeyeceğiz” açıklaması yaparken; diğer sunucu Mehmet Akif Ersoy da sosyal medya hesabından “PKK’yı terör örgütü olarak görmeyen ve kanlı eylemleri açık seçik kınamayan kişileri ve temsilcilerini tartışma programlarına evrensel yayıncılık ilkeleri ve kendi yayın çizgimiz gereğince davet etmiyoruz” paylaşımında bulunmuştur.

Aynı kanalda ‘Teke Tek’ programını hazırlayıp sunan Fatih Altaylı ise Habertürk’teki köşe yazısında hem “Biz özel sektörüz, bu bir tercihtir” diyen Didem Arslan Yılmaz’ı, hem HDP’lilerin ‘terörle aralarına mesafe koymadıkları için ekrana çıkarılmadığını’ söyleyen Veyis Ateş ve Mehmet Akif Ersoy’u eleştirmiştir. Altaylı, HDP’lilerin ekrana çıkarılmaması kararını Habertürk yönetiminin 2015 yılında Güneydoğu illerindeki ‘hendek olayları’ sonrasında aldığını belirterek, “Benden istenen de kanalın bu kararına saygı göstermemdir. Katıldığım değil, uyduğum bir karar” ifadelerini kullanmıştır.

Habertürk sunucularının bu açıklamalardan, yönetiminin aldığı ve uzun süredir uyguladığı bir karar (ambargo) nedeniyle, HDP’lilerin şikayet konusu ‘Türkiye’nin Nabzı’ programına davet edilmediği anlaşılmaktadır. Şikayet edilen moderatör Didem Arslan Yılmaz ise ya bu kararı açıklamak istemediği, ya da bilmediği için, HDP temsilcisinin programda bulunmamasını ‘Özel sektörüz. Bu bir tercihtir’ gerekçesiyle savunmuştur. Moderatörün ‘Özel sektörüz’ ifadesiyle, medya sahipliğine göre Basın Meslek İlkeleri’nin farklı olacağı izlenimi uyandırması elbette hatadır, ancak bu etik ihlali sayılmasının tartışılması gerekir.

Burada asıl etik değerlendirmenin, şikayet konusu programda halkın haber alma hakkı bakımından bir ihlal olup olmadığı konusunda yapılması gerekmektedir. Programda gündeme gelen ‘HDP’nin protesto yürüyüşü’, aynı gün hem bu programın yayınlandığı Habertürk’te, hem de bir çok televizyon kanalının ana haber bülteninde (güvenlik güçlerinin yürüyüşü engelleme girişimi, çıkan olaylar ve partililerin açıklamaları dahil) en geniş şekilde yer almıştır. Bu durumda halkın haber alma hakkının ihlalinden söz edilmemesi gerekmektedir.

Gazetecilikte ‘Haber kutsal, yorum hürdür’ ilkesi evrensel kuraldır. Şikayet konusu program ise ‘tarafsızlık’ ve ‘objektiflik’ kurallara uyması gereken haber bülteni (programı) olmayıp, tartışma ve yorum programıdır. Programın formatı gereği, katılımcılar tarafsız değil, tam aksine belli (keskin) görüşleri savunan ve kendi bakış açılarına göre değerlendirmelerde bulunan taraflı kişilerdir.

Elbette tartışma programlarında, gerçeklerin tam olarak ortaya çıkması için taraflara görüşlerini açıklama olanağı tanınması idealdir. Konunun tüm taraflarının ifade edeceği görüşler ve yorumlar, kamuoyunun daha sağlıklı oluşmasına katkı sağlayacaktır. Ancak bu çoğu zaman ya medya kuruluşlarının yayın politikaları; ya da şikayet konusu olaydaki gibi konjonktüre bağlı ve haklı görülebilecek diğer nedenlerle mümkün olmamaktadır. Bu durum olağan karşılanmalıdır, aksi ise yayın kuruluşlarının editöryol bağımsızlığına müdahale ve basın özgürlüğü ihlali gibi ağır sonuçlara yol açabilecek riskleri taşımaktadır.

Televizyon tartışmalarında konunun tüm taraflarının bulunması tercih edilir, ancak olmazsa olmaz koşul değildir: Yayında yer almayan/alamayan, ancak bir haksızlığa uğrayan tarafa, düzeltme ve cevap hakkı kullandırılması gerekir. Bu yerine getirilmediği taktirde ancak etik ihlali söz konusu olacaktır. Şikayet konusu yayınla ilgili böyle bir talep olmadığından, ifade ve basın özgürlüğü ihlalinden de söz etme olanağı bulunmamaktadır.

SONUÇ :

Basın Konseyi Yüksek Kurulu, pandemi nedeniyle dünya genelinde alınan önlemler kapsamında 08.07.2020 tarihinde video konferansla yaptığı toplantıda şikayet dosyasını görüşmüştür. Kendilerine gönderilen ve toplantıda da okunan Genel Sekreterlik önerisini dinleyen üyeler, dosyayı canlı bağlantıda müzakere etmiştir.

Yüksek Kurul üyeleri büyük çoğunlukla Genel Sekreterlik önerine katılırken, televizyon yayınlarında tarafsızlık ilkesine uyulması gerektiğini, ancak televizyon ve program yöneticilerinin tartışma programlarına kimin konuk edileceğine karar verme hakları bulunduğu görüşünde birleşmiştir. Şikayet konusu yayına, televizyon kanalı yönetiminin aldığı kararlar doğrultusunda konuk çağrıldığının anlaşıldığını belirten üyeler, sunucunun ‘Burası bir kamu televizyonu değil, özel sektörüz. Bu bir tercihtir’ sözlerinin bunu anlatmaya çalıştığının görüldüğünü söylemişlerdir.

Basın Konseyi İkinci Başkanı Doç. Dr. Murat Önok ise şikayet konusu yayında etik ihlali olmadığı görüşüne katıldığını, ancak gerekçesinin Genel Sekreterlik raporundakinden farklı olduğunu söylemiştir. Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanunun 8’inci maddesinde televizyon yayınları için ‘tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşmasına engel olmamak zorundadır’ denildiğini kaydeden Önok, “Ancak bizim görevimiz mevzuata uygunluk denetimi yapmak değildir. Meseleyi Basın Meslek İlkelerine aykırı bir davranış bulunup bulunmadığı açısından ele almak gerekir. Mevcut kurallarımızda, yayında tarafsızlık ilkesine aykırı davranmak tek başına ihlal sebebi olarak görülmemiştir” demiştir. Ayrıca, Önok, burada şikayet edilen kişinin sunucu olduğuna dikkati çekmiştir. Çoğunluğun katıldığı bu yaklaşıma göre Yüksek Kurulun değerlendirmesi gereken mesele, kanalın tarafsız yayın yapıp yapmamasının etik ihlal oluşturup oluşturmaması değildir; incelenecek husus, böyle bir durumun sunucu tarafından canlı yayında kabul edilmesinin kendisi açısından Basın Meslek İlkeleri ihlali oluşturup oluşturmadığıdır. Bu bakımdan, her ne kadar Yüksek Kurula göre Basın Meslek İlkeleri açısından kamu ve özel televizyon ayrımı yapılamaz ise de; şikayet edilen sunucunun kanal yöneticilerinin benimsediği politikayı açıklaması nedeniyle anılan İlkeleri ihlal ettiği söylenemez.

Buna karşılı, Yüksek Kurulda bir üye ise şikayet konusu yayında ihlal olduğu yönünde görüş bildirmiştir.

Netice olarak, Yüksek Kurul şikayet konusu yayında Basın Meslek İlkeleri’nin ihlal edilmediğini OY ÇOKLUĞU ile saptamış ve kararları şöyle oluşmuştur:

a) Başvurunun kabulüne;

b) Habertürk Televizyonu’nda yayımlanan ‘Türkiye’nin Nabzı’ programı sunucusu Didem Arslan Yılmaz hakkındaki başvuruda OY ÇOKLUĞU ile ŞİKAYETİN YERSİZLİĞİNE karar verilmiştir.