2 Mart 1992 yılında meydana gelen ve 263 maden işçisinin şehit olduğu Kozlu Faciasında grizu patlamasına Macar Tekniği mi sebep oldu?

 

*** Zonguldak üzerine yazdığı kitaplarla dikkat çeken Devrekli Yazar Metin Köse’nin son kitabı “Büyük Yürüyüş”te 1992 yılında TTK’nın Kozlu Müessesesi’nde  meydana gelen grizu faciasının sebebi olarak Macarların tekniğini öne sürmesi dikkat çekti.

Facia ile ilgili yapılan tüm açıklamalarda Macar Tekniği’nden hiç söz etmeyenlerden biri de TTK’da uzun yıllar görev yapan Maden Mühendislerinden Şerafettin Üstünkol,  tarihsel yaşamdan kesitler sunduğu “Eşekten Uçağa” kitabında, Kozlu olayını da anlatıyor.

Üstünkol  kitabının 299-302 sayfalarında Kozlu Faciasını “Kara Gün”  başlıklı bölümde şöyle anlatıyor.

KARA GÜN: 3 MART 1992

3 Mart 1992 tarihinde Kozlu Müessesesi Ocakları’nda meydana gelen grizu ve kömür tozu patlamasında 263 madenci hayatını kaybetmiştir. Bugün, Türk madencilik tarihine ‘kara bir gün’ olarak geçmiştir.

Yine bir iktidar ve bakan değişikliği ile, 1992 Şubat ayında Genel Müdür Zekai Akcan görevinden alınmış, yerine sınıf arkadaşım Özer Ölçer atanmıştı.

3 Mart 1992 günü mesai çıkışı Genel Müdür’ün yanına uğradım. Saat 18.00 civarı idi. Özer Bey ocak elbiselerini giymiş, ocağa girmek için Kozlu Müessesesine gitmek üzere idi. Ben gelince biraz daha kaldı. İşle ilgili takriben bir saate yakın görüştükten sonra ben ayrıldım, o da Kozlu’ya hareket etti.

Genel Müdürlük Binasına bir kaz yüz metre mesafede bulunan Kadırga Yokuşu’nun hemen üstündeki evime gittikten yaklaşık bir saat sonra ambulans siren sesi duydum. Herhalde ambulans acil bir hastayı Stad’ın hemen üstündeki SSK Hastanesi’ne götürüyor diye düşündüm.

Fakat siren sesleri ard arda gelmeğe başlamıştı. Bu kadar ambulansın ard arda ve acı acı siren çalarak geçmesi beni kuşkulandırdı. Çünkü bir çok maden kazası görmüştüm ve bunların bazılarında fazla sayıda madenci hayatını ve bu yüzden kulağım hassastı.

Hemen telefona sarılıp bilgi almaya çalıştım. İl haber Kozlu’da grizu patladığı şeklinde idi. Telaşla arabama atlayıp SSK Hastanesine koştum. Ambulanslar sürekli kazazede taşımaya devam ediyordu. Fakat maalesef bunların çoğu ölmüştü.

Bir müddet sonra hastaneye o sırada Devlet Bakanı olan Zonguldak Milletvekili Ömer Barutçu geldi. O kadar kısa zamanda Ankara’dan nasıl geldi, yoksa Zonguldak’ta mı idi; şimdi tam hatırlamıyorum ama Ömer Bey cin gibi bir adamdı. Her an her yerde bitebilirdi.

Ömer Bey beni çok sever ve çok da güvenirdi. Madencilikle ilgili herhangi bir bilgi lazım olduğu zaman hemen beni arardı. Bu sefer de öyle yaptı. Doğru bilgiyi benden almak istedi. ‘Şerafettin bu nedir, ne diyorsun?’ diye görüşümü sordu. Ben de ‘Sayın Bakanım, gelen ölü sayısına ve aldığım bilgilerden çıkardığım sonuca göre bu sadece grizu patlaması değil, aynı zamanda kömür tozu patlamasıdır. Bu nedenle daha çok ölü gelebilir!’ dedim.

Konunun tam burasında bu patlamalarla ilgili biraz teknik bilgi vermekte yarar görüyorum. Grizu, metan gazı (CH4) ile havanın karışımına verilen isimdir. Metan gazı havanın içinde %4,5 ile %16 arasında olursa bu patlayıcı bir karışımdır. Metan oranı %16 dan fazla olduğu zaman, metan havadaki oksijenin oranını düşürdüğünden, karışım patlayıcı özelliğini kaybeder. Fakat alt sınır olan %4,5 havada kömür tozu da varsa daha aşağılara da düşer. Hatta havada hiç metan olmasa bile eğer yeterli oranda kömür tozu varsa, tek başına kömür tozu da patlayabilir.

Ömer Bey nedenini sorup biraz daha ayrıntı isteyince şöyle dedim: ‘Sayın Bakanım grizu patlaması lokal bir olaydır ve etki alanı sınırlıdır. Yani grizu nerede birikmişse patlayınca sadece orada etkili olur. En fazla, patlamadan sonra meydana gelen karbondioksit (CO2) gibi boğucu veya karbon monoksit (CO) gibi zehirleyici gazlar hava dönüş yolundaki insanlara zarar verebilir. Ama kömür tozu patlaması öyle değildir. Eğer ocağın tüm galerilerinin tabanlarında ve çeperlerinde çökerek birikmiş kömür tozları sanki barut tozu gibi patlayıcı olabiliyor.

Bu olay da şöyle olmuş olabilir: Önce bir grizu patlaması olmuştur. Bu patlama hem bir tutuşturucu görevi gördüğünden, hem de yarattığı şokla galerilerdeki birikmiş tozların havalanmasına neden olduğu için bir kömür tozu patlamasına sebebiyet vermiş olabilir.

İşte o zaman patlama ve alev dalgası tüm galerileri yalayarak ilerler ve bütün ocağı harap eder. Dolayısı ile geçtiği her yeri yakar yıkar ve rastladığı insanları da yaralar ve öldürür.”

Sonra belki benim veya elemanlarımın yardımı olur diye, kurtarma çalışmalarına yardımcı olmak üzere Kozlu’ya gittim. Kozlu tabii ki ana baba günüydü. Herkes koşuşturuyor, her kafadan bir ses çıkıyordu. Ziyaretim nedeniyle ocağa girişini bir saat geciktirdiğim için belki de hayatını kurtardığım çiçeği burnunda Genel Müdür çok üzüntülü idi. Burası daha önce çalıştığı MTA Genel Müdürlüğü’nden çok farklı olduğu için, ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordu; gelir gelmez kazanın en büyüğü ile!

Mühendis, nezaretçi ve işçilerden teşekkül ettirilen tahlisiyesi (kurtarma) ekipleri sıra ile sürekli kuyudan iniyor ve galerilerdeki yaralı ve ölüleri toplayarak çıkıyordu.

Tahlisiyelerden ve diğer kaynaklardan aldığımız bilgileri ve harita üzerinde yaptığımız incelemeleri değerlendirdiğimde, olayın aynen Devlet Bakanı Ömer Barutçu’ya anlattığım şekilde olduğunu gördüm. Ocağın alt katlarında vuku bulan küçük çaplı bir grizu patlaması galerilerdeki birikmiş pulverize (çok ince) kömür tozunu havalandırmış ve tutuşturmuştur. Tutuşan bu toz, barut gibi yanarak tüm galerileri yalamıştır. Tabi bu durumda galerilerde bulunan tüm madenciler ya yanıklar nedeniyle, ya da yanmanın ve patlamaların şoku ile, veya ortamda oksijen kalmaması ve oluşan zararlı gazlar (karbon monoksit ve karbon dioksit gibi) nedeni ile yaralanmışlar veya ölmüşlerdi.

Olaydan hemen sonra yapılan kurtarma çalışmalarında 500 kişi sağ olarak kurtarılmış ve 116 ceset de dışarı çıkarılmıştır.

Patlamadan sonrası ocak yangınları da başlamış, havalandırma çalışmaları yapılamaz hale gelmiştir. Bu nedenle 5 Mart tarihinde, kurtarma çalışmalarından ümit kesilerek yangını hapsetmek amacıyla ocak giriş ve çıkışları hava sızdırmaz bir şekilde kapatılmıştır.

Bu şekilde 20 gün beklendikten sonra, yangınların söndürülebilmesi için tek çarenin ocağa su basmak olduğuna karar verilerek ocak su ile doldurulmaya başlanmıştır.

Tabii bu doldurma işi aylarca sürmüş ve ocağa takriben 6 milyon metre küp su basılmıştır.

Ocağın en alt katı olan -560’dan -280’e kadar yani 280 metrelik bir seviye su ile doldurulduktan sonra, yangının söndüğüne kanaat getirilerek, 02.08.1992 tarihinden itibaren kuyular tekrar açılmış ve -200 katına kadar kullanılır hale getirilmiştir. Aynı tarihte bu kattan 26 ceset daha çıkarılmıştır.

Sonraki günlerde de ceset çıkarmalar devam edilmiştir ve 1997 Mayıs ayında en son 2 ceset alınmıştır.

Doldurma işleminin sürdüğü sırada ben üretimden sorumlu genel müdür yardımcısı olmuştum ve Kozlu ocakları ile ilgili çalışmaların sonraki aşamasında işin başına geçmiştim. Bu nedenle, işin başında olduğum sıralar ile ilgili bazı anekdotları daha sonra anlatacağım.

Ama kurtarma çalışmaları ile ilgili bir görüşüm vardı şimdilik onu paylaşayım.

Patlamadan sonra yer altına inen tahlisiyeci ekipleri görevlerini layığı ile yapamamışlar veya yapacak ortam bulamamışlardır. Çoğu kuyudan indikten sonra uzaklaşmadan, sırtlarındaki tahlisiye cihazlarının kapasitesi ile sınırlı sürelerini doldurarak, tekrar dışarı çıkmışlardır. Bu süre içinde ancak yakınlardaki nispeten risksiz yerleri dolaşabilmişlerdir. Bunun nedeni kendilerini güvende hissetmemeleri ve bu nedenle can korkusuyla, haklı olarak, yüksek risklere girmek istememeleridir. Zira ocağın içi o sırada adeta cehennemi andırmaktadır.

Eğer tahlisiyeciler daha uzak mesafelere gidebilselerdi, belki de daha fazla can kurtarabileceklerdi. Ama maalesef bu şartlarda, çeşitli katlara dağılan ve toplam ocak açıklığı 90 km’yi bulan böylesine geniş bir alanı tamamen dolaşarak taramak gerçekten imkansızdı.

 

BÜYÜK YÜRÜYÜŞTEKİ İDDİA ! Daha önce  Mükellefiyet ve Göl Dağı’nın kitaplarını yazan Metin Köse. en son yayımlanan "Büyük Yürüyüş" isimli  kitabında; Kozlu faciasıyla  ilgili olarak, -560’daki galeride Macar tekniği ile gerçekleştirilen patlatma denemesinden dolayı kazanın meydana geldiğini öne sürdü. Köse,  işçilerin ‘Coni’ adını verdiği Macar teknikerin de olay yerinde bulunduğuna da dikkat çekti.  Ancak, faciada şehit olanlar arasında böyle bir isim yok!

 

19 Şubat 2015’de “KOZLU FACİASINA MACAR TEKNİĞİ Mİ SEBEP OLDU?” başlığıyla yayımladığımız haberi okumak için aşağıdaki linke tıkmayınız:

http://ereglionder.com.tr/kozlu-faciasina-macar-teknigi-mi-sebep-oldu-58464.html