Zonguldak'ta grizu faciasında ölen madencilerin cenazelerinde yaşanan karışıklığı, 20 yaşındaki asker Emre Alkin ortaya çıkardı. Emre Alkin, kardeşi Erdem Alkin ve eniştesi Ahmet Karabektaşoğlu'nu fotoğraflarından teşhis ederek cenazelerin karıştığını belirledi. 17 Mayıs'ta, Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessese Müdürlüğü'ne ait maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında yer altından çıkarılan 28 madenciden 25'inin cenazesi, mesai arkadaşları ve ailelerinin teşhis etmesi üzerine Cumhuriyet Savcılığı tarafından kimlik tespiti yapılarak teslim edildi.
Kimliği belirlenemeyen 3 cenaze Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi morgunda bekletilirken, 25 cenaze toprağa verildi.
Ölen madencilerden 23 yaşındaki Erdem Alkin ile eniştesi 56 yaşındaki Ahmet Karabektaşoğlu'nun yakınları, cenazelerini alamayınca araştırma yaptı. Kendi cenazelerinin başka ailelere verilmesinden şüphelenen ailenin talebi üzerine yapılan DNA testi sonucunda 6 cenazenin başka ailelerce toprağa verildiği ortaya çıktı. Önceki gün mezarları açılan maden mühendisi Ramazan Yavuz, maden işçileri Ahmet Karabektaşoğlu, Erdem Alkin, Sabri Özdal, Erkan Taşdemir, Murat Özbay ve Kadir Ötgüç'ün cenazeleri gerçek ailelerine teslim edilerek ikinci kez toprağa verildi.

OLAYI ASKERDE ÖĞRENDİ
Grizu patlamasını askerlik yaptığı İzmir Foça'da öğrenen 20 yaşındaki Emre Alkin, patlama sonrası ulaşılan cenazelerin çalışan diğer işçilerin tahminlerine göre isim yazıldığını ve ismi görenlerin cenazelerini alarak defnettiğini söyledi. 25 cenazeden 17'si cenaze sahiplerinden alındığını son 8 cenazenin kendisine gösterildiğini anlatan Emre Alkin, kalan cesetleri incelediğinde ağabeyi Erdem Alkin ve eniştesi Ahmet Karabektaşoğlu'nu bulamadı. Önce grizu patlamasının bulunduğu ocağa giden Emre Alkin, arama ve kurtarma çalışmaları süren 2 madencinin eniştesi ve kardeşi olup olmayacağını öğrenmeye çalıştı. Daha önce 7 ay çalıştığı ocaktaki arkadaşlarına soran Emre Alkin, ağabeyi ve eniştesinin cenazesinin kalan 2 madenci olmasının mümkün olmadığını tespit etti.

FENERDEN YOLA ÇIKTI KARIŞIKLIĞI TESPİT ETTİ
Herkesin kendisine ait madenci lambaları olduğunu öğrenen Emre Alkin, ağabeyi ve eniştesine ait lambaların numaralarını karşılaştırmak için önce hastaneye gitti. Lambaların savcılıkta olduğu belirtilmesi üzerine Emre Alkin bu defa savcılığa giderek lambaların seri numaralarını görmek istedi. Cumhuriyet Savcılığı tarafından Zonguldak Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Şubesi'ne gönderilen Emre Alkin, yaşadıklarını şöyle anlattı: "Ağabeyimin öldüğünden askerde haberim oldu. İzine geldim. Zonguldak'a geldiğim gün cenazeleri çıkarıldı. Hastane önüne geldim. Bekledik ama geleni gönderdiler. İsimlerini okuduklarının cenazelerini çıkartıyorlar. En son 8 cenaze kaldı. Onları getirip bize gösterdiler. Ben teşhis etmeye gittim. Sekizinin çoraplarından tut tırnaklarına varana kadar inceledim. Bizimkiler değildi. Herkesin kendine ait lamba numarası olduğunu öğrendim. Buradan yola çıktım. Sabah hastaneye gittiğimde lambaların savcılıkta olduğunu öğrendim. Savcılığa gittiğimde lambaların Zonguldak Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Şubesi'ne gönderildiği söylenerek, oraya yönlendirildim. Orada poşette üç kişinin lambası vardı. Onlarda morgda kalan üç kişinin lambasıydı. Onları inceledim ama baktım bizimkiler değil. Bana 28 kişinin fotoğrafı olduğunu söylediler."
Fotoğrafları incelemeye başladığını anlatan Emre Alkin, şunları söyledi: "11. fotoğrafta eniştemi gördüm. 12. fotoğraftaki de ağabeyimdi. Eniştemi duruşundan, yüzünden kaşlarından tanıdım. Kaşlarında iz vardı. Ağabeyim en son ocağa benim giydiğim tişörtü giymiş. Oradan tanıdım. Savcıya cenazelerin karıştığını söyledim. O da öyle bir şeyin olacağına imkan olmadığını dile getirdi. DNA testi için dilekçe vermemi istedi. DNA sonuçlarına göre sonuca varılacağını söyledi. Sonuçları bekledik. En son geldi, dediğim çıktı."
Patlama ve ardından gelişen cenazelerin karışması sürecinde çok acı çektiklerini anlatan Emre Alkin, cenazelerin karıştığı ortaya çıkmasından sonra babası ve diğer eniştesini ağabeyi Erdem Alkin'in cenazesini almaya gönderdiğini, kendisinin ise eniştesi Ahmet Karabektaşoğlu'nun cenazesini almaya gittiğini ifade etti. Cenazeler karıştıktan sonra da haksızlığa uğradıklarını ve suçlanan tutumla karşılaştıklarını belirten Emre Alkin, şöyle konuştu: "Ertesi gün babamla diğer eniştemi, ağabeyimin cenazesini almaya gönderdim. Eniştemin de cenazesini ben almaya gittim. Alıp getirdiğim halde morgda bana haksızlık yaptılar. Hala bile bile karışıklık yapıyorlar. Madenci arkadaşlarımız cenazeleri bulmuş, ocakta teşhis edebildiklerine isim vermişler. Ama emin olmadıklarını söylemişler. Bu cenazeler, sadece birer aileye gösterilmiş.
Zaten tanınmayacak haldeler. O isimlere göre cenazeleri, yalnızca kendi ailelerine gösterdiler. Zaten kendisini daha iyi tanıyan yakınları da bakmadı, amcaları dayıları baktı. Ondan karışıklık oldu"

PİSİ PİSİNE ÖLDÜLER
Doğru cenazelerin bulunmasının ardından biraz rahatladıklarını belirten Emre Alkin, sözlerine şöyle devam etti: "Şu an karışıklık yok. İçimiz rahat. Çok rahatladık, askerden izine geldim. Ağabeyimin ve eniştemin ne ölülerini ne de dirilerini bulabilmiştim. Millet evinde kendi cenazesini aldı, ben eniştemi kardeşimi aradım"
Aynı ocakta kendisinin de çalıştığını ve askerliği nedeniyle ocaktan ayrıldığını belirten Emre Alkin, yaklaşık 7 ay ocakta çalışması nedeniyle ocağın durumunu ve koşullarını çok iyi bildiğini ifade etti. Ağabeyi ve eniştesinin de aralarında bulunduğu 30 kişinin pisipisine öldüğünü ileri süren Emre Alkin, şunları söyledi: "Aynı ocakta bende çalışmıştım. Askere gitmeden önce bırakmıştım. İhmal çok fazla, kontrol etmiyorlar. 30 kişi pisipisine gitti. İhmal sonucu gittiler. Çok nadir gelip bizi denetliyorlardı. Gaz olduğu halde dinamit attırıp onarlı orada çalıştırdılar. Ayda bir iki sefer belki denetleniyordu. Ben 7 ay çalıştım orada hiç gaz maskesi olduğunu görmedim. Ya yoktu vermediler ya da vardı da vermediler. Orasını bilemiyorum. Ben hiç gaz maskesi takıp ocağa inmedim. Sigara içme ihtimali ise Allah ile onların arasında. Belki içmişlerdir. Ama ortam koşullarına göre pek zannetmiyorum"

OCAKTA ARTIK ÇALIŞMAYACAĞIM
Askerden sonra maden ocaklarında çalışmayacağını belirten Emre Alkin, gariban oldukları için suç duyurusunda bulunmayı düşünmediklerini ifade etti. Emre Alkin, cenazelerin karışması olayında bile kendilerinin suçlandığını belirterek "Cenazeler karıştı yine bizi suçlu buldular. Gariban her yerde garibandır. Bu böyledir. Suç duyurusunda bulunsak ne olacak ki, yine biz suçlanırız" dedi.

HATIRA OLARAK MOTOSİKLETİ KALDI
Emre Alkan, ocağa kendi tişörtü ile giren ağabeyinden ise kendisine hatıra olarak motosikleti kaldığını söyledi. Bu motosikleti çocuklarına da emanet edeceğini ve satmayacaklarını anlatan Emre Alkin, sözlerine şöyle devam etti: "Bu ağabeyimin motoruydu. Ağabeyim ve eniştem bu motorla işe gidip gelirlerdi. En son ocağa yine bu motorla gitmiş, ocağa inerken bunun anahtarlarını ayakkabısının içine saklamış. Biz de motoru arabaya yükleyip getirmiştim. Eşyaları da gelince ayakkabılarının içinde anahtarını
bulduk. Bunu ölünceye kadar saklayacağım. Benden de çocuklarıma kalacak."

ACILI ANNE KİMSEYİ SORUMLU TUTMADI
Acılı anne Ayşe Alkin, damadı Ahmet Karabektaşoğlu'nun daha önce bir kez gazdan zehirlendiğini ve 3 kez iş kazası sonucu yaralandığını, oğlu Erdem'in ise 2 kez iş kazası sonucu yaralandığını söyledi.
Oğlunun sigara gibi konularda duyarlı olduğunu anlatan Ayşe Alkin, "Oğlumun gelen eşyaları arasında sigarası ve çakmağı da çıktı. Oğlumun sigara içme gibi bir durumu olamaz" dedi.