A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı Kimya Mühendisi Faruk Çilingir, Kdz. Ereğli’de gemi söküm tesisi kurulmasına yönük açıklamalar üzerine yaptığı yazılı açıklamada, bu konuyu “Çevresel Felaket” olarak yorumladı.

Çilingir “Son günlerde basında, Devlet temsilcileri, oda yetkilileri ve siyasilerin bölgede istihdam ve katma değer yaratacak diye daha önce İzmir Aliağa’da yaşanan olumsuzluklar ortada iken çevre ve insan sağlığını etkileyecek gemi söküm tesisi kurulmasına olumlu yaklaşan ve destek veren açıklamalarını okudukça Sosyal sorumluluk çerçevesinde bu açıklamayı kaleme almak lüzumunu hissettim” sözleriyle kaleme aldığı açıklamasına şu şöyle sürdürdü:

Avrupa Birliği ülkeleri, ABD, Kanada, Japonya gibi ülkeler çevre kirliliğine yol açan bu işi 1980'li yıllarda yasakladılar. Akdeniz bölgesinde Türkiye'den başka hiç bir ülkede böyle büyük çaplı gemi sökümü işi yapılmıyor. Yasaklama kararlarının en önemli nedenlerinden biri yapılan işin çevre açısından çok ciddi bir kirlilik kaynağı olması. Diğer önemli neden ise işçilik maliyetlerinin çok yüksek olması. İşin aslı: çevre koruma önlemlerinin yetersiz, işçi sağlığını koruyucu ve iş güvenliğini sağlayıcı önlem ve uygulamaların es geçildiği veya yok sayıldığı ülkelerde yapılıyor olması.

Gemi sökümü; teknik, ekonomik, yasal veya herhangi bir nedenle ömürlerinin sonuna gelmiş kullanılamayacak durumda olan gemilerin parçalara ayrılması, gemi gövdesinin hurda demir olarak parçalanması, gemideki makine ve donanımların ve diğer ekipmanların çıkartılması işlemleridir ve bu işlemler gemi söküm yerlerinde hurda gemilerin baştankara yapılarak %90’ı deniz içindeyken yapılmaktadır bu da denizin yağ ve petrol artıklarıyla kirlenmesine neden olmaktadır.

1980` den önce inşa edilmiş tüm gemiler büyük oranda asbest izolasyon malzemeler içermekte olup Bu malzemeler gemi söküm faaliyetleri sırasında ortama salınan zehirli maddelerle sadece tesislerin yapıldığı alanı değil rüzgâr ve deniz yoluyla, asbest lifleri ile en az 25 kilometrelik yarıçapta bir alanı kirleterek doğa ve insan sağlığına zarar vermekte oldukları tespit edilmiştir. Bu işlemler Türkiye’ye tehlikeli atık ithali yasak olduğu halde   ‘’ Gemi sökümü’’ adı altında yapılmaktadır ve asbestle çalışma koşulları hakkında katı yasal düzenlemeler yürürlüğe konulmuştur. Ancak Aliağa da uluslar arası kuruluşlarca yapılan analizlerde asbest liflerinin kabul edilebilir maruziyet eşik sınır değer olan 0,1 lif/cm3 değerinin üzerinde olduğunu göstermiştir.

 

Aliağa Gemi Söküm Tesisleri’nde gemi gövdelerini kesmek için maliyeti ucuz olan  oksiasetilen gaz kaynakları kullanılmaktadır, açık havada yapılan bu işlemlerde geminin üzerinde bulunan boya ve koruyucular ateş alabilmekte veya poliklorlu bifeniller (PCB’ler), ağır metaller (kurşun, kadmiyum, krom, çinko ve bakır) ve tribütiltin(TBT) gibi pestisitler ve benzeri toksik bileşikler içerebilmektedir Oksiasetilen kaynaklarıyla kesim sırasında (özellikle azot oksitler) ve kesimden sonra boyaların içten içe yanması sırasında toksik gazlar yayılmaktadır.

      

Hurda gemilerden çıkartılan kablolarda  çoğunlukla klorlu plastik PVC  (Bütün dünyada üretimi ve kullanımı yasaklanan bir damlası 1 milyon metre küp suyu içilemez ve kullanılamaz hale getirebilecek kadar zehirli bir sıvı madde ) yalıtım malzemeleriyle kaplıdır, içindeki bakırını almak için yakılmasının yüksek derecede zehirli dioksinlerin oluşumuna neden olduğu yine yapılan analizlerle kanıtlanmıştır. Yakıldıkları zaman toksik gazlar yayılmaktadır ve bu şartlarda dioksin ve furanlar gibi yüksek derecede kanserojen kimyasalların oluştuğu bilinmektedir  hurda gemilerde faaliyet  türlerine göre farklı türde atıkların, ağır metallerin, madensel yağların, Poliaromatik Hidrokarbonların (PAH), organik bileşiklerin eksik yanması sonucu ortaya çıkan toksik ve kansorejen etkiye sahip yine organik yapıda bileşiklerdir. Hayvanlar ile yapılan çalışmalarda kısa ya da uzun vadede PAH’lara maruz kaldıklarında bağışıklık sisteminde, vücut sıvılarında sorunlara, akciğer, mesane ve deri kanserlerine neden olduğu görülmüştür. PAH’lar hava, su, gıdalar ve sigara dumanı ile insan vücuduna girerek DNA’da mutasyona neden olmaktadır. Kullanımı yasak olan Poliklorlü Bifenillerin (PCB) Ana kullanım alanları elektrik motorları, kablolar ve bazı boyalardır. Hayvanlar ve insanlarda kanser; üreme problemleri, bağışıklık, endokrin ve nörolojik sistemleri üzerindeki zararlarının kanıtlanması, sonucunda 2001 yılında imzalanan Stockholm Sözleşmesi kapsamında diğer kalıcı organik kirleticiler (KOK) ile birlikte yasaklanmıştır. tehlikeli atıkların denize, toprağa, havaya karışması tüm bu atıkların nihai bertarafı süreçlerinde çok önemli ölçüde çevre kirliliği oluşmaktadır.

Aliağa da kurulu bulunan gemi söküm tesislerinde uluslararası kuruluşlarca yapılan araştırmalarda; İş Sağlığı ve Güvenliğinin, çevre değerlerinin hurda gemilerin sökümünden kaynaklanan asbest ve diğer zehirli maddeler ve güvenli olmayan çalışma koşulları nedeniyle tehdit altında olduğu ortaya konulmuştur.

Türkiye "ekonomik işbirliği ve kalkınma örgütü (OECD)" ülkesi olduğu halde, halen diğer bazı Güney Asya ülkeleri gibi gelişmiş ülkeler tarafından bir atık alanı olarak kullanılmaya devam edildiği, gemi söküm tesislerimizin çevre ve çalışma koşullarının kabul edilemez olduğunun ortaya koyulduğu, İş verenlerin Çalışanların Sağlıklı ve Güvenli bir ortamda çalışmaları için yönetmelikler çerçevesinde yapılan tespit ve önerilere sıcak bakmadıkları bir ortamda Dünyada birçok ülkede gemi söküm tesisleri çevresel ve toplumsal maliyetlerin yüksekliği nedeniyle çalıştırılmaz ve Aliağa örneği önümüzde dururken Zonguldak Kilimli ve Kdz Ereğli sahilinde sadece istihdam sağlayacak diye çevre ve insan sağlığını çok büyük oranda etkileyecek gemi söküm tesislerinin kurulması düşünülemez, buradan STK lara ve çevrecilere sesleniyorum.