Çocuğa yönelik cinsel taciz konusunda toplum olarak artık daha duyarlı, daha hassasız, çünkü hemen her gün ülkenin dört bir yanında bir taciz olayı yaşanıyor, basına yansıyor…

Hassasız çünkü anne ve babalar çocuklarını nasıl, kimden koruyacaklarının çaresizliğini yaşıyorlar…

Türk toplumu bu kadar mı kirlenmişti, bu kirlilik daha önce de mi vardı da biz farkında değildik?  Ama sık sık basına yansıyan haberlerden de görüyoruz ki, taciz konusunda çocuklarımızın en büyük düşmanı büyük çoğunlukla en yakınındaki, en yakınımızdaki kişiler…

Bir öğretmene, dayısına, amcasına, komşumuza, akrabamıza da güvenemeyeceksek bu konuda kime güveneceğiz Allah aşkına?

Geçen hafta bir gazetede okumuş ya da televizyon haberlerinde dinlemişsinizdir; İzmir’in Bornova ilçesinde taciz mağduru küçücük, daha dokuz yaşında bir kız çocuğu kalp krizi geçirerek öldü…

Küçük YK’nın kalbi 2 gün sonraki duruşma stresini kaldıramadı…

 

Bornova Kızılay Mahallesinde oturan YK., 29 Temmuz akşamı babasından izin alarak aynı zamanda komşuları da olan arkadaşıyla oynamak için onların evine gitti… İki çocuk balkonda oynarken kavga etti ve komşu kızı küsüp yanından ayrıldı YK.’nın. Bunun üzerine balkonda tek kalan YK.’nin yanına gelen komşu kızının 56 yaşındaki dedesi, iddiaya göre bebek vereceği vaadiyle YK.’yı kandırarak torununun odasına götürdü.  Hem bu odada, hem de evin salonunda kendi torunu olmadığı sırada küçük kızı taciz etti. Bu durumdan rahatsız olan çocuk koşarak çıkıp karşıdaki evine gitti.

Yaşadıklarını annesine anlatınca YK.’nın ailesi polise şikayet etti. Gözaltına alınan TÇ. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken olaya el koyan savcılık İzmir Yedinci Ağır Ceza Mahkemesi’nde “Çocuğa cinsel istismarda bulunmak”tan hakkında dava açtı…

Yaşadığı travmanın etkisinden kurtulamayan küçük çocuk, bu olaydan sonra okula bile gitmeyip, psikolojik tedavi görmüş. Evinde bile tek başına kalamadığı, altını ıslatmaya başladığı belirtilen YK.,   davayla ilgili duruşmada pedegog eşliğinde ifade verecekmiş. Ancak minik kalbi bu strese dayanamadığı için duruşmadan iki gün önce kalp krizi geçirdi ve öldü…

İşte iğrenç bir taciz gerçeği daha…

Minik YK.’nin annesi, “Mahalleye yeni taşınmıştık, aslında mahalleli o adamın öyle olduğunu hep biliyormuş. Olaydan sonra onlar mahalleden taşınıp gittiler. Ama ben ceza alması için elimden geleni yapacağım” diyor…

 

Ailenin avukatı Ayşe Esra Ünlü Polat ise yaşananlar sonrası ailenin perişan durumda olduğuna dikkat çekerek “Ne yazık ki, Türkiye’nin acı gerçeği bu. Böyle bir suçtan dolayı sanık elini kolunu sallayarak geziyor, duruşmaya gelip gelmeyeceği, kaçıp kaçmayacağı bile bilinmiyor” diye konuşuyor…

12 Kasım tarihli Akşam gazetesinde yer almıştı: “Kahramanmaraş’ta 71 yaşındaki HB.’nin cinsel tacizine uğrayan  sekiz yaşındaki MB.,, adamın beraat etmesinin ardından dün evdeki ilaçların hepsini içerek ölmek istedi…” Yoğun bakımda tedaviye alınan MB’de küçük YK. gibi öldümü bilemiyoruz, ama…

Cinsel istismar suçunun mağdurla evlilik vs. gibi şartlarla affedilmesi düzenlemesini Meclis’e getirenler bu utanmaz tekliflerinde hala ısrarlılar mı acaba? Bir süre öteledikten sonra utanmadan yine Meclis’e getirecekler mi böylesine iğrenç bir teklifi?

Turgut Özal Tıp Merkezi Çocuk Psikiyatri Bölümü doktorlarından Doç. Dr. Nusret Soylu, cinsel istismarın ruh sağlığı üzerinde ciddi tahrip edici etkileri bulunduğunu belirtiyor.

Soylu, bu konuda, bin 200 civarında cinsel istismar mağdurunu kapsayan bir çalışma yapıldığını, bu çalışmaya göre, çocukların en az yüzde 70’inin en yakınındaki amcası, dayısı, kuzeni, öğretmeni vb. gibi kişilerin tacizine uğradığının ortaya çıktığını söylüyor. Soylu, ”istismarcının çocukla kurduğu güven ilişkisi hem çocuğu istismara sürüklüyor, hem de istismarcının kendisini gizlemesine olanak sağlıyor” diyor…

Doç. Dr. Soylu,  böyle bir durumda ailelerin çocuklarına sahip çıkmalarını ve konuyu mahkemelere taşıması gerektiğini önemle vurguluyor ki, başka çocuklar da taciz ve tecavüze maruz kalmasın…

İyi haftalar

Umut Vakfı