DİSK Genel-İş Genel Yönetim Kurulu tarafından gönderilen  ve giriş bölümünde “İlk kez 23 Nisan 1920’de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin işlevsizleştirilmesinden duyduğumuz kaygılarımızla;  bu raporu geleceğimiz olan tüm çocuklara armağan ediyoruz.” Sözlerinin yazılı olduğu  “Türkiye’de Çocuk İşçi Olmak” başlıklı açıklama şöyle:

Dünyada çocuk emeği ve işçiliği giderek azalma eğilimi gösterse de halen gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülke için önemli bir sorundur. Bunun temel sebebi çocuk emeğinin, küresel kapitalist sistem içerisinde emek-yoğun ve görece az vasıf gerektiren sektörlerde esnek, güvencesiz, itaatkâr ve ucuz emek olarak görülmesidir. 2012 yılı verilerine göre Dünya’da 168 milyon çocuk işçi vardır ve bunların 85 milyonu tehlikeli işlerde çalışmaktadır.

Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 30’unu çocuklar oluşturmaktadır. Ancak çocuklar fiziksel, zihinsel, eğitsel, sosyal, duygusal ve kültürel gelişimlerine zarar veren işlerde erken yaşta çalışma hayatına girmek zorunda kalmaktadır.

Sendikanın “Türkiye’de Çocuk İşçi Olmak Raporu”  şöyle devam ediyor:

Toplumların çocuklara bakış açısı, ülkelerin gelişmişlik düzeyine ve kültürel yapısına göre değişmektedir. İşsizlik ve yoksulluğun görece düşük, sosyal güvenlik sistemlerinin tüm nüfusu kapsadığı, işgücünün yüksek ücretlerle desteklendiği gelişmiş ülkelerde çocuk; aileye duygusal tatmin sağlayan ve geleceğe hazırlanması için çalışma ve sorumluluktan uzak tutulan bir birey olarak görülür. Yoksulluğun ve göçün fazla, sanayileşmenin az, sosyal güvenliğin tüm bireyleri kapsamadığı ve çalışanların milli gelirden aldığı payın düşük olduğu gelişmekte olan ülkelerde ise çocuk; ucuz işgücü ve yaşlılıkta anne-babaya bakmakla sorumlu bir sosyal güvenlik aracı olarak görülür.[1]

Ülkemizde çocuklara bakış açısına baktığımızda, geleneksel, kültürel ve ekonomik yapının etkisi ile daha çok az gelişmekte olan ülkelerin bakış açısına yakın olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü ülke nüfusunun yaklaşık üçte birini çocuklar oluşturmasına karşın birçok çocuk nitelikli sağlık, eğitim ve sosyal imkânlardan uzak büyümektedir.  Türkiye’de çocukların yalnızca yüzde 2,8’i nitelikli okul öncesi eğitim (kreş ve gündüz bakım evleri) imkânına ulaşabilirken[2], 2016 yılında evlenen her 100 kişiden 18’i çocuktur.[3] Evlenen çocukların çoğunluğunu da çocuk yaşta gelin olan kız çocukları oluşturmaktadır. Ülkemizde çocuklara yönelik şiddet ve istismar ne yazık ki 2006 yılına göre yüzde 700 artmıştır. 2015 yılında açılan “çocuğa yönelik cinsel istismar” dava sayısı 16 bin 957 olmuştur.[4]

Çocuklar Çalışırken Ölüyor: 2016 Yılında 56 Çocuk İşçi Hayatını Kaybetti.

Çocukların erken yaşta çalışma yaşamında yer almaları birçok riski de beraberinde getirmektedir. Çocuk yaşta ve gelişme çağındaki çocukların çalışma yaşamında yer almaları ve fiziksel güçleri ile uygun olmayan işlerde çalıştırılmaları, fiziksel ve ruhsal gelişmelerini olumsuz yönde etkilemektedir. Çocuk işçilerin yeterli dinlenme, eğlenme, beslenme imkânı bulamamaları da çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına yol açabilmektedir. İş güvenliği tedbirlerinin yeterli ölçüde alınmadığı çalışma ortamlarında ise iş kazası ve meslek hastalıkları gibi sorunlarla sıkça karşılaşmaktadırlar. Özellikle kayıt dışı fason üretimin yaygın olduğu küçük işyerlerinde ve tarımda ücretsiz aile işçisi olarak çalışan çocuklar, sağlık açısından ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmaktadır. Ancak bu çocukların karşılaştıkları meslek hastalıkları ve iş kazalarına ilişkin veriler bulunmamaktadır. İş cinayetine maruz kalan çocuk sayısına ilişkin İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi tarafından veriler tutulmaktadır. Bu rapora göre de iş kazası sonucu hayatını kaybeden çocuk işçi sayısı artmaktadır. 2012 yılında 32 çocuk, iş cinayetlerinde hayatını kaybetmişken, 2016 yılına gelindiğinde 56 çocuk iş cinayetleri sonucu hayatını kaybetmiştir.

Ø  NE YAPMALI?

Türkiye’de çocuk işçiliğinin sona erdirilmesi için çeşitli çalışmalar yürütülmektedir.  Ancak bu çalışmalar yeterli değildir. Çünkü son beş yıllık süreçte, Türkiye’de çocuk işçiliği azalmamış, hatta artmıştır. Bu nedenle çocuk işçiliğinin önüne geçmek için öncelikle çocukların temel sağlık, eğitim, gelişim ve barınma ihtiyaçları kamusal olarak karşılanmalı, sosyal politikalar kapsamında gelir dağılımı, istihdam, ücretler, sosyal güvenlik gibi sosyal ve ekonomik alanlarda iyileştirmeler yapılmalı ve çocuk yoksulluğuna karşı önlemler alınmalıdır. Bunlarla birlikte;

Ø  Türkiye imzaladığı uluslararası sözleşmelere uymalı, sözleşmelerin uygulanması için gerekli düzenlemeleri yapmalı ve denetimleri sağlamalıdır.  Özellikle çocuk işçiliğini önlemeye ilişkin ILO’nun 138 No’lu “Asgari Yaş Sözleşmesi” ve 182 No’lu “En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi” hükümlerine uyulmalıdır.

Ø  Çocukların çalışma nedenlerinden birisi ailelerine katkıda bulunmaktır. Bu yüzden çocuk işçiliğini önlemek için öncelikli olarak ailelerin ekonomik durumunu yükseltecek ve işsiz aile bireylerine istihdam sağlayacak ekonomi politikaları oluşturulmalıdır.

Ø  Çocuk işçiliğini önlemede en temel alan, eğitim politikalarıdır. Ancak ne yazık ki ülkemizde 4+4+4 eğitim sistemi çocuk işçiliğinin önünü açmaktadır. 2012 yılında yasalaşan 4+4+4 eğitim sisteminde zorunlu ilköğretim yaşı düşmüş ve çocuk işçiliği yaşı fiilen 13 yaşa düşürülmüştür. Bu nedenle eğitim sisteminde kesintisiz eğitim esas alınmalı ve denetimleri arttırılmalıdır.

Ø  Eğitim hakkı, sosyal devlet ilkesi gereği kamusal bir haktır ve ücretsizdir. Eğitim masraflarından kaynaklı yoksul ve dar gelirli ailelerin çocukları eğitimlerini yarıda bırakmakta ve çalışmak zorunda kalmaktadırlar.  Bu nedenle yoksul ve dar gelirli ailelerin çocukları başta olmak üzere tüm çocuklara eğitim yardımı yapılmalı ve nitelikli eğitim almaları sağlanmalıdır.

Ø  Çocuk işçiliğini önlemek için denetim yetersizlikleri ortadan kaldırılmalı, denetimler ve ceza yaptırımları arttırılmalıdır.

Ø  Çocuk işçiliğini etkileyen kırdan kente iç göçü önleyici önlemler alınmalıdır.

Ø  Tarım sektöründe çalışan, özellikle mevsimlik tarım işçisi çocuklar en kötü çalışma koşullarına sahiptir. Okullar kapanmadan çalışmak için okullarından ayrılan çocuklar okullar açıldıktan sonra şehirlerine dönmektedirler. Tarlada çalıştıkları süre boyunca kötü koşullarda barınan çocuk işçiler sağlık ve gıda ihtiyaçlarını yeterince karşılayamamakta ve okuldan uzak kaldıkları dönemde eğitim hayatlarından kopmaktadırlar. Bu nedenle özellikle tarımda çalışan çocuklar için acil önlem alınmalı, eğitim ve sosyal hayattan kopmamaları için politikalar geliştirilmelidir.

Ø  Savaştan kaçan Türkiye’de bulunan ağırlıklı olarak Suriyeli olan ve tüm göçmen  çocuklar için rehabilitasyon çalışmaları yapılmalı,  eşit ve ulaşılabilir sağlık, eğitim ve barınma haklarından faydalanmaları için çalışmalar yapılmalıdır.

Ø  Bir meslek öğrenme amacıyla yürütülen çıraklık eğitimi, işyerlerinde amacına uygun bir şekilde yürütülmeli ve gerekli denetimler yapılmalıdır. Ayrıca uygulamada çocuk işçiliğine dönüşen çırak işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirecek yasal düzenlemeler yapılmalıdır. 

Ø   Yasal olarak sosyal güvenlik kurumuna kayıt yaptırılabilecek çocuk işgücü için kayıt dışı çalıştırmaya karşı denetimler sıklaştırılmalı, ceza yaptırımları arttırılmalıdır.