GMİS Armutçuk Müessesesinde gerçekleştirilecek delege seçimleri öncesi maden işçilerinin büyük bir bölümünün desteğini alan İsa Mutlu, adaylık sürecini ve gündemdeki son gelişmeleri değerlendirdi.

YENİ VE KARARLI KADRO: Biz ekibimiz ile birlikte Armutçuk’ta birlik ve beraberlik ruhunu yükseltip, tarihimize altın harflerle yazılmış mücadele anlayışını, 1990 ve 1991 yıllarda olduğu gibi canlandırmak ve Şemsi Denizer’in bize bıraktığı mirasa sahip çıkarak, bölgemizdeki sorunların çözümünü sağlamak için tabandan gelen talepler üzerine yeni ve kararlı bir kadro ile yola çıkma kararı aldık.

EMEKLİ SENDİKACI: Maden işçisinin verdiği sorumluluk ve aylık 5 bin TL sendikacı maaşı ve emekli maaşı yetmemiş olacak ki; kendisi Bodrum-Ankara yolunda para peşinde koşmaktan 2 yıl boyunca şubeye gelmemiştir. Şerafettin Bozkurt kuyu başında madencilere hitaben yaptığı konuşmada emekli maaşı aldığını inkar edecek kadar şaşırmıştır.

BUGÜNE KADAR NE YAPTIN?: Şimdi soruyorum Sinan Eski arkadaşımıza; yaklaşık 6-7 yıl önce İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı temsilcisi olarak maden işçilerinin oyları ile seçildin ve yıllardır bu görevde bulunuyorsun. Bugüne kadar iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda bizlerden daha yetkili olmana ve bizim giremediğimiz toplantılara girme yetkisine sahip olmana rağmen hangi öneri ve önlemleri gündeme getirdin. Gerektiğinde üretimi durdurma yetkin olmasına rağmen iş güvenliği ve işçi sağlığı için ne yaptın?

SORUNLARA DEĞİNMİYORLAR: Biz sendika seçimine giriyoruz. Toplu sözleşmeden, hak ihlallerinden, kıdem tazminatımız hakkında yapılmak istenen düzenlemelerden, özelleştirmelere karşı mücadele yöntemlerinden konuşalım. Söylediklerimiz birbirimize katkı sağlasın. Ancak rakiplerimiz bunların hiçbirine değinmeden hem bizi hem de kendilerini suçlama, karalama yolunu seçtiler. 

Genel Maden İşçileri Sendika sı Armutçuk Şubesi’nin 25 Ocak 2011 Salı günü gerçekleştirilecek delege seçimleri öncesi çalışmalarını sürdüren ve maden işçilerinin desteğini alan İsa Mutlu, seçimlere ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Birlik ve beraberlik vurgusu yapan Mutlu, kurumun ve maden işçilerinin yaşadığı sıkıntıların ortadan kaldırı lması için ekibi ile göreve talip olduğuna vurgu yaptı. Gazetemizin sorularını yanıtlayan Mutlu ile yaptığımız röportaj şu şekilde.

SAYIN MUTLU, İDDİALI BİR ÇIKIŞ YAPTINIZ, ADAYLIĞINIZ İLE İLGİLİ BİLGİ VERİRMİSİNİZ?

Şuan Armutçuk Şubesi’nde birlik ve beraberlik yok. Şube Başkanı Şerafettin Bozkurt sorumluluklarını unutmuş durumda. Başkan olmanın gereği olarak derleyip, toparlaması gerekirken dağıtmıştır, ötekileştirmiştir, kendine tabi olmayanları yok saymıştır. İşçilerin ekonomik ve demokratik hak alma, mücadele etme örgütü olan sendika kişisel çıkar örgütü haline getirilmiştir. Biz ekibimiz ile birlikte Armutçuk’ta birlik ve beraberlik ruhunu yükseltip, tarihimize altın harflerle yazılmış mücadele anlayışını, 1990 ve 1991 yıllarda olduğu gibi canlandırmak ve Şemsi Denizer’in bize bıraktığı mirasa sahip çıkarak, bölgemizdeki sorunların çözümünü sağlamak için tabandan gelen talepler üzerine yeni ve kararlı bir kadro ile yola çıkma kararı aldık. Sendika içi demok rasiyi, açıklığı ve mücadeleyi sağlamak ve tüm çalışanları alınacak kararlarda söz sahibi yapmak için adayız. İşyerimizin içinde bulunduğu sorunlar, çalışanlar arasındaki ücret dengesizliği ve haklarımızı masa başında kaybetmekten rahatsız olduğumuz için adayız.

“SEÇİLMENİZ DURUMUNDA YAPACAĞINIZ İLK İŞİNİZ
NE OLACAKTIR?”

İşçilerin seçeceği temsilciler kurulunu ve işyeri komiteleri mekanizmasını oluşturduktan sonra ilk işimiz; 2006 ve 2009 yıllarında işe giren arkadaşlarımızın ve TTK’nın kanayan yarası gruplu çalışmanın ortadan kaldırılarak, bu arkadaşlarımızın daimiye geçirilmesi olacaktır. Herkes şunu görüyor; bizim dışı mızdaki adaylar bu konuda susmayı ya da topu siyasilere atmayı seçti. Halbuki  Karadon, Üzülmez ve Kozlu’da arkadaşlarımız gurup aylarında serbest çalıştırılıyor. Aynı uygulamayı Armutçuk’ta da başarabiliriz. Mücadele ederek bu sorunu ortadan kaldırabiliriz. Ne yazık ki rakiplerimiz bu konuda çözüm üretmek yerine bizi eleştirmekle yetindiler.

HEP ELEŞTİRİLDİNİZ, SİZ SESSİZ KALDINIZ. RAKİPLERİNİZ HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ,

Rakiplerimizin ne kuyu başındaki toplantılarda ne de köy ve mahallelerde düzenlendikleri toplantılarda yaptıkları konuşmalarda iş yerindeki hak ihlalleri, sorunlar ve toplu sözleşme ile ilgili olarak tek söz etmemeleri düşündürücüdür. Biz toplu sözleşmenin uygulanmayan maddelerinden, sosyal hakların günümüz gerçekliğine göre düzenlenmesi gerektiğini, madencilik gibi ağır ve tehlikeli bir sektörde, Armutçuk’ta İş Kanunu gereği zorunlu olmasına rağmen doktor olmamasının kabul edilemez ve suç olduğunu söylerken rakiplerimizin iftira, karalama ve laf cambazlığına yönelmeleri ibret vericidir. Biz sendika seçimine girdiğimizin ve sözlerimizin, davranışlarımızın, önerilerimizin sendikal anlayışla ilgili olması gerektiğini söyledik seviyeyi düşürmemeye çalıştık. Ancak rakiplerimiz isnadı ve ispatı olmayan iftiralarla seçim propagandasını sürdürdüler. Özellikle kuyu başındaki propaganda konuşmalarında ilk konuşmacı olmamız nedeniyle yanıt hakkımızın olmadığına güve-nerek, ayrıca köy ve mahallelerde düzenledikleri toplantılarda hakkımızda söyledikleri asılsız iftira ve karalamalara yanıt vermemiz zor-unluluk arz etmiştir. Biz 4 yıl önce maden işçilerinin teveccühü ile yönetime seçildik. 4 yıl boyunca maden işçisinin bize verdiği sorumluluğu yerine getirmeye çalıştık. Fakat şube başkanımızın “özel sektörü 10 sene önce ge-tirseydik” gibi tutarsız söylemleri ve kişisel çıkarlarının peşinde koşması bizim önümüz deki en büyük engel olmuştur. 140 Kişinin kaydını hazırlık ve tarama servisinden başka sanatlara geçirerek özel sektörün gelmesine zemin hazırladığı halde günlerdir bu davra-nışlarını gizlemek için hiç alakası olmayan ki-şileri suçuna ortak etmeye çalışmaktadır.

EMEKLİ SENDİKA BAŞKANI

Maden işçisinin verdiği sorumluluk ve aylık 5 milyar maaş ve emekli maaşı yetmemiş o-lacak ki; kendisi Bodrum-Ankara yolunda para peşinde koşmaktan 2 yıl boyunca şubeye gelmemiştir. Hatta “toplu sözleşme gö-rüşmelerine gidiyorum” diyerek işçileri kan-dırıp Ankara-Bodrum istikametinde koşturduğunu diğer yönetici arkadaşlarımız özellikle Çetin Yiğit iyi bilir. Çetin Yiğit yaşadı-ğımız bu acı gerçeklere karşın, ne hikmetse 4 yıldır olduğu gibi bugün de susmaktadır. Al-tında hangi menfaat ve çıkar ilişkinin yattığı-nı bilmiyoruz. Fakat bunların yalan söylemlerine ve hatalarına karşı sessiz kalarak ortak olmaya devam ediyor. Şerafettin Bozkurt ku-yubaşında yaptığı konuşmada emekli maaşı aldığını inkar edecek kadar şaşırmıştır. Biz 4 yıllık görev süremiz boyunca projelerimizi bunlarla paylaştık ancak onay alamadık. Yap-mak istediğimizde ise engellendik. Şerafettin Bozkurt yalan ve iftiralarını öylesine ileri gö-türdü ki; beni Kuran’a el basmamıza rağmen Çetin Altun’un Türk-İş Genel Sekreterliği’n-den düşürülmesi, ekibe yanlış yapmak ve sen-dika içi bilgileri işverene taşımak gibi, ispatsız ve komik iddialarla suçlamaktadır.

“GÖREVDE TUTAR MIYDIM?”

Kendisine ve maden işçilerine sormak isterim. Çetin Altun’u Türk İş’ten düşürecek ka-dar gücüm olsaydı şube başkanlığı dışında her işi yapan Şerafettin Bozkurt’u bu görev-de tutar mıydım? Benim Çetin Altun başka-nımız dahil hiç kimseyle kişisel bir kavgam olmadı. Onu oradan sendikamızın üst kurul delegasyonu düşürmüştür. Ben sadece Şerafettin Bozkurt, Çetin Yiğit ve Yaşar Gümüş’ün talebi üzerine Armutçuk’taki delege seçimle-rinde listemizin başına yazdığımız kişiye vermiş olduğumuz şeref ve namus sözümü tuttum. Şimdi beni suçluyor ama Genel Merkez olağan kongresinde Rahmi Yaman başkanımı-za karşı olmasına rağmen olağanüstü kongre-de Rahmi Yaman’ın yanına geçmiştir ve en büyük başkan Rahmi Yaman diye haykırmış-tır. Bugünlerde yine Rahmi Yaman düşmanı olmuşlardır. Görülüyor ki arkadaşımızın doğ-ruları günlük kişisel çıkarlarına göre değişme-mtedir. Şimdi yüzü kızarmadan, bu olayları çarpıtarak anlatıyor. Yanındaki Çetin Yiğit ar-kadaşımıza sorarak sözünü ettiği olayların doğ rusunu öğrenebileceğini hatırlatmak isterim.

İSMET DEMİRHAN VE
ÇETİN YİĞİT TANIKTIR

GMİS Genel Başkan Yardımcısı İsmet Demirhan, ona karşı mücadele etmeme rağmen bana  “Sana kızamıyorum. Sen doğru olanı yaptın. Çünkü seni Rahmi Yaman’ın yanına onlar göndermiş ve söz verdirmişti.” diye defalarca belirtmiştir. Aslında gerçek açık; geçen dönemde yanında olan yönetici ve delegelerin çoğunun terk ettiği Şerafettin Bozkurt aynaya bakmadan bizi suçlayarak kendini aklamaya çalışıyor. Bu kadar insan yanlış da bir kendisi mi doğru? Buradan seslenmek istiyorum. Sayın Şerafettin Bozkurt; Geçmişte bazı işveren yetkililerine “sizi bir hafta Antalya ve Bodrum’a göndereceğim” diyerek vaatte bulunurken ve işverenin isteği üzerine temsilcilik atamaları yaptığını işçinin huzurunda itiraf ederken bizi suçlamak seni kurtaracak mı? Seçim kazanmak uğruna bizi suçlarken, Kuran’ı Kerim gibi kutsal bir değeri bile seçim malzemesi yaparken vicdanın rahat mıydı?  İşçi arkadaşlarımız bizlerden sendikacılık yapmamızı, kendilerinin sözcüsü ve temsilcisi olmamızı beklerlerken; bugüne kadar kurumda yaşanan özelleştirmelere karşı sessiz kalman hangi özel ilişkilerin sonucudur? Sen kendin mücadeleden kaçtığın gibi bizi de engellemeye çalıştın. Bunu da maden işçisinin takdirlerine bırakıyorum. Şube yöneticisi Çetin Yiğit’in 25 yıldır çalıştığı Armutçuk Lavvarı özelleştirilirken dahi sesiz kalmaları, seçim sürecinde dahi hiç bahsetmemeleri düşündürücüdür. Acaba nelerin karşılığında ve hangi özel ilişkilerin karşılığında susmaktadırlar. Bütün bunlar yaşanmamış gibi seçim sürecinde, muhalefetteymişler gibi devamlı beni suçlamaları ne kadar aciz olduklarının bir göstergesi değil midir?

BUNLAR SENDİKACILIK
YAPAMAZLAR

Bizim sendikal mücadele ve hizmet anlayışımıza göre bunlar değil sendika yöneticiliği temsilcilik dahi yapamayacak kadar yetersizdirler. Tüm bu olumsuzluklara rağmen bugün kendilerinin bilgili, tecrübeli ve siyasal bağlantılarından söz ederek oy istiyorlar. Kimin daha bilgili,  birikimli ve tecrübeli olduğuna maden işçisi karar verecektir. Ancak madenci arkadaşlarımız; kimin daha mücadeleci, kimin daha kararlı ve kimin kendisine daha yakın olduğunu da görmektedir. 4 Yıldır ocaklarda ve 2006-2009’lar için yaptığımız yürüyüştü yanlarına benden başka kimsenin olmadığını gören maden işçileri doğru karar verecektir. İşyerimize taşeron girerken, Lavvar özelleştirilirken, toplu sözleşme ve yasalar ihlal edilirken kullanılmayan bilgi ve tecrübenin bir işe yaramadığını, yaramayacağını bilmektedir.

İŞ SAĞLIĞI İŞ GÜVENLİĞİ KURULUNDA SESSİZ VE ETKİSİZ KALAN SİNAN ESKİ ŞİMDİ ŞUBE BAŞKANLIĞINA ADAY

Diğer rakibimiz Sinan Eski arkadaşımız ise, kalkıp bizi eleştiriyor ve kendisinin en iyi hizmeti yapacağını söylüyor. Şimdi soruyorum Sinan arkadaşımıza; yaklaşık 6-7 yıl önce İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı temsilcisi olarak maden işçilerinin oyları ile seçildin ve yıllardır bu görevde bulunuyorsun. Bugüne kadar iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda bizlerden daha yetkili olmana ve bizim giremediğimiz toplantılara girme yetkisine sahip olmana rağmen hangi öneri ve önlemleri gündeme getirdin. Gerektiğinde üretimi durdurma yetkin olmasına rağmen iş güvenliği ve işçi sağlığı için ne yaptın? Ocaklar yandı diye birilerini suçlamaya kalkıyorsun. Bu ocaklar yanarken, ve işçi olumsuz şartlarda çalışırken senin işçiyi toplayıp bilgilendirme yapma hakkın ve yaptırım gücün varken işverene karşı herhangi bir öneri getirdiğine bugüne kadar neden tanık olamadık? Müessese Müdürü, Şube Başkanı, İş Güvenliği Başmühendisi kadar senin de yetkili olduğun kurulda yetkilerini unuttuğun ya da bilmediğin için mi bu seçim dönemimde işçilere İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Kurulu’nda görevde bulunduğundan bahsetmiyorsun? Bu işçi seni 6-7 yıl önce bizim iş sağlığı ve güvenliğimizi koruyacak önlemleri aldıracak diye seçtirmişti. Oysa hemen hemen her gün bir arkadaşımızın kazalandığı işyerimizde bir doktorun dahi olmaması ve yaşanan bu kadar olumsuzluklara rağmen senin halen sessiz kalman ve bu konulara hiç değinmediğin gibi “Bu işyerine doktor getirme mücadelesi vereceğim” dememi eleştirmen nasıl açıklanabilir?  Bugün, benim amatör sendikacıyken gerçekleştiremediğim projeleri hayata geçirmek adına fırsat istememi eleştirirken, birlikte seçime girdiğin Yaşar Gümüş’ün 4 yıldır nasıl bir sendikacılık sergilediğini unutturmaya ve gizlemeye çalışıyorsun. Benim için yaptığın eleştirilerin çok daha fazlasını Yaşar Gümüş’ün hak ettiğini bilmiyor musun?

4 YILDIR HASTA…

Yaşar Gümüş arkadaşımız 4 yıldır hasta olduğu gerekçesiyle bırakın ocaklara inip işçinin arasında dolaşmayı bölgeye dahi gelmez iken, nasıl olduysa seçim dönemi bir anda iyileşti ve işyerine gelmeye başladı. Hem de 3 vardiya. Şimdi işçiden oy istiyor. İşçi arkadaşlar bunlara oy verip, tekrar 4 yıl sendikacı mı arayacaklar merak konusu. Bizi yöresel milliyetçilik yapmakla suçlayan rakiplerimizin şube başkanlığı Ormanlı’dan gitmesin diye alttan alta propaganda yaptığını bilmeyen yok. Aynı zamanda Şerafettin Bozkurt’un yakın bir geçmişte etnik milliyetçilik yaparak bölgemize dışarından gelen işçiler hakkında sarf ettiği ağır hakaret ve küfür içeren sözler henüz unutulmadı. Şu da ayrı bir merak konusu olmaya devam ediyor. Bugüne kadar aday olanlar hakkında elimde ciddi belgeler var, çeşmenin orada konuşma yaparken, açıklayıp, dağıtacağım diyen Şerafettin Bozkurt ve Sinan Eski grubunun acaba evrakları mı kayboldu, yoksa yalan söyledikleri ortaya mı çıkmış oldu? Sinan Eski arkadaşımız 2006 ve 2009 muamelesi işçi arkadaşlarımızın, özellikle boş guruba kalamayanların mağduriyetinden ve hakkının yendiğinden bahsederken, aday gösterdikleri Ömer Koç’u bir yıldır hiç boş gruba çıkarmayıp serbest olarak çalıştırırken mağdur arkadaşlarımızın hakkını yediğini bilmiyor muydu?  Ayrıca ben 2006 ve 2009’da işe alınan arkadaşlarımızın sorunlarını Milletvekiline anlatmaya giderken, diğer yöneticiler gibi Sinan Eski de kenardan izlediğini ve beni provakatörlük yapmakla suçladığını ne çabuk unuttu?

SÖZÜNÜ ETTİĞİNİZ OLAY YASAL DEĞİL MİYDİ?

Gruplu olarak çalışan arkadaşlarımızla birlikte sorunlarımızı milletvekiliyle görüşmek üzere işyerinden Kandilli Sağlık Meslek Lisesi’nin olduğu yere yürümemiz birilerine göre suç. Bizim yaptığımız o yürüyüşün yasal olmadığını ve şovmenlik yaptığımızı söyleyenler 1990 ve 1991’deki büyük madenci grev ve yürüyüşünün de yasa dışı olduğunu mu düşünüyorlar acaba? Bizim için önemli olan; hak aramak ve ekmek mücadelesidir. Taleplerimizin meşruluğu, haklılığı ve işçi arkadaşlarımızın kararı bizim için önceliklidir. Çalışmadıkları aylar da dikkate alındığında aylık maaşları ortalama 750 TL. olan işçilerin aldıkları ücret yasal olabilir. Ancak 750 TL.ye yerin altında kazma sallayan işçinin daimi olarak çalışma ve ücretlerinin eski işçilerin düzeyine çıkarılma talebi meşrudur. Eğer işverenin Anayasa’mızda yer alan “eşit işe eşit ücret” ilkesiyle birlikte genel eşitlik ilkesini yok saydığını da düşünürsek, bizim meşru talebimizi iletmek üzere işyerimizin hemen yakınındaki bir yere yürümemiz neden yasa dışı olsun ki? Kaldı ki, o yürüyüş bir eylem olarak gerçekleştirilmemiştir.  

SON OLARAK NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?

Bütün bu açıklamaları yapmak istemezdik ama arkadaşlarımız bugüne kadar susmamıza rağmen gerçek dışı suçlama ve karalamalarda bulunarak bizi mecbur bıraktılar. Bizi izleyen ve toplantılarımıza katılanlar da tanıktır ki; burada anlattıklarımızın çoğunu biz ilk kez açıklıyoruz. Israrla şunu belirttik; biz sendika seçimine giriyoruz. Toplu sözleşmeden, hak ihlallerinden, kıdem tazminatımız hakkında yapılmak istenen düzenlemelerden, özelleştirmelere karşı mücadele yöntemlerinden konuşalım. Söylediklerimiz birbirimize katkı sağlasın. Ancak rakiplerimiz bunların hiçbirine değinmeden hem bizi hem de kendilerini suçlama, karalama yolunu seçtiler.  Bu seçim sürecinde Armutçuk’taki birlik ve beraberlik sürecine zarar verecek söz ve davranışlardan uzak durulması gerektiğini düşünüyoruz. Şunun asla unutulmamasını
istiyoruz; 26 Ocak sabahı aynı halatın ucunda


700 metre yeraltına beraber inip aynı kaderi paylaşmaya devam edeceğiz. Seçimden sonra  ki zorlu süreçleri omuz omuza vererek, mücadeleyle beraber aşmaya çalışacağız. Bunu yaparken de sözünü ettiğimiz birlik ve beraberlik anlayışını hayata geçirerek işimize ve ekmeğimize sahip çıkacağız.