Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi'nde Öğretim Üyesi Şinasi Sönmez, dördüncü kitabını Kriter yayınları tarafından yayınlandı.Doktora tez çalışması olan "Cezayir Bağımsızlık Hareketi ve Türk Kamuoyu (1954-1962) kitabı çeşitli kitapçılarda internet aracılığı ile bulunabiliyor.

 

4 KİTABI VAR

Bundan önce Kültür Bakanlığı yayını olan 'Eğitim ve Siyasette Hasan Ali Yücel', 'Sömürge Yönetimi' (Cezayir'de Fransız idaresi 1830-1962) ve Ereğli ile ilgili olarak Barış Kaya ile 'Siyah Beyaz Fotoğraflarla Kdz.Ereğli' ortak kitabı bulunuyor.

 

ÖNDER'E ZİYARET

Gazeteniz Önder'in merkez bürosunu ziyaret ederek Sorumlu Müdür Mustafa Kemal Bektaş ile görüşen ve kitaplarına ilişkin bilgi veren Sönmez, son kitabının detayını şu sözlerle açıkladı. "Osmanlı idaresi döneminde Cezayir idari taksim bölgelerine ayrıldı. Batı Garp Ocağı olarak idaresinde kaldı. İlk önce paşalar sonra dayılar yöneltti. Orada asıl idare eden Türkler ve Cezayirlerden oluşan Kuloğulları nesli. Fransızlar işgal ettikten sonra Cezayirler aşiret halinde bir çok itirazları oldu. Bunun en önemlisi 1832'de Emir Abdülkadir, Fransızlara karşı uzun süre mücadele etti, anlaşmalar yaptı. Fakat 1947'de teslim olmak zorunda kaldı. 1847'den itibaren 5 yıl Fransızlar'ın esiri olarak orada yaşadı. Osmanlıların girişimi ile Emir Abdülkadir Türkiye'ye geldi, padişah iradesiyle. Bursa'ya yerleştirildi. Bursa'dan sonra Şam'a yerleşmek ve yaşamının sonuna kadar orada yaşadı. Fransız işgaline karşı düzenli olarak uzun süre Cezayirliler adına mücadele eden ilk kişidir, onun için Cezayir'in kahramanı ve lideri olarak anılır. İkinci önemli kişi vardır Hacı Ahmet Mesli'dir. Birinci dünya savaşından itibaren Cezayir'in kurtuluşu ve haklarının verilmesi için siyasi mücadelelere girişti. Hacı Ahmet Mesli, Birinci Dünya Savaşında Fransız askeriydi, onlar adına savaştı. Savaştan sonra Fransa'da bir firmada işçi oldu. Orada Kuzey Afrikalılar ile ilgili siyasi çalışmalar başlattı. Çeşitli sendika ve derneklere üye oldu. Kuzey Afrika Yıldızı Derneği'ni kurdu. 1930'lu yıllarda Cezayir'e dönerek Cezayir'in Halk Partisi'ni kurdu. Onun da sebebi Türkiye'de kurulan Cumhuriyet Halk Partisi'nden esinleniyorlar, birebir aynı olmasın diye Cezayir'in diyerek bir ekleme yapıyorlar. Mesli'nin faaliyetlerinden rahatsız olan Fransız yönetimi onu gözetim ve hapishanede uzun süre tuttu. 1945 yılında ikinci dünya savaşından sonra Fransızlar, savaştırdıkları Cezayirlililere haklarını vermek için söz verdi bu sözünü tutmadığı gibi 1945 yılında Setif ve Guelma'da Cezayirlilere kıyım uyguladı. Bu kıyımda yaklaşık 40 bin kişi hayatını kaybetti. Daha sonra dünyadaki bağımsızlık hareketlerinden etkilenen gençler Hacı Ahmet Mesli grubundan ayrılarak siyasi çalışmaya başladılar. Mısır lideri Nasır'ın teşvik ve desteğiyle çalışmalarında başarılı oldular. 1954 yılında ilk bağımsızlık hareketine giriştiler. Bu hareket Cezayir bağımsız oluncaya kadar 1 milyon Cezayirlinin hayatına maloldu. Yaklaşık 8 yıllık süren mücadele dünyada büyük yankı uyandırdı. Bu kitabın birinci bölümü.

 

TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER

İkinci bölümde ise Cezayirlilerin bağımsızlık mücadelesi döneminde Türk hükümetinde büyük beklentiler oldu. Özellikle uluslararası toplantılarda Birleşmiş Milletler genel kurulundaki oylamalarda, Türkiye'nin oyu istemeyerek de olsa belirleyici oldu. Örneğin 1957 yılında Cezayir'in bağımsızlığı ile ilgili kararı, genel kurula alınıp alınmaması ile ilgili oylamalarda 1 oy farkla Cezayir ile ilgili karar gündeme alınmadı. Türkiye bu oylamada çekimser oy verdiği için Türkiye'nin bir oyu belirleyici oldu. Bunun yanında Menderes hükümetleri döneminde çeşitli temsilcilerle Cezayir, Türkiye'de durumlarını yetkililere anlatmak istediler fakat Türk hükümeti açıktan bu teklifleri kabul etmedi, gizli görüşmeler yapıldı. Sebebi ise 1950'li yıllardaki sanayileşme heyecanı ve buna bağlı uluslararası kredi arayışları ve Türkiye'nin Nato müttefikliğine bağlılığı, bağımsızlık savaşı veren ulusların çabalarını görmezden gelmesine neden oldu. Bir diğerine de ikinci dünya savaşından sonra Türkiye'nin batı ile ittifakı dolayısıyla İngiltere ve Fransa ile kurulmaya çalışılan yakın ilişkiler sömürge haklarının mücadelesinde Türkiye'nin birinci önceliğinin olmasına engel oldu. Diğer yandan bu gelişmeler Arap ülkeleri ile ilişkilerinin gelişmesinde bir anlamda engel oldu. Örneğin o yıllarda Mısır'la Türkiye'nin ilişkisi istenilen seviyeye gelmedi. 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinden sonra dönemin Milli Güvenlik Kurulu Başkanı Cemal Gürsel, Cezayir bağımsızlık hareketini açıkça desteklediğini ilan etti. Bu açıklamadan sonra basın ve öğrenci kulüpleri, diğer dernekler Cezayir bağımsızlık hareketi lehine gösteriler yaparak açıklamalarda bulundular. Türkiye, mücadelenin son 2 yılında açıkça destek verse bile daha önceki yaşanan talihsizlikler Cezayirlilerin belleğinden hiçbir zaman silinmedi. Bu çalışma ile ilgili olarak her ne kadar Türk hükümetlerinin farklı kaygılarla açıktan Cezayir bağımsızlık hareketine destek veremese bile Türk halkının bilincinde Cezayirlilerin savaşlarında hep haklı gördüler. O dönemin gazete ve dergilerine baktığınızda gazeteler, ilk yıllarda gerek orada temsilcilerinin olmayışı gerekse Fransız haber ajanslarından bilgiler elde etmesinden dolayı bir şiddet olayı olarak gördüler. Mücadelenin ilerleyen yıllarında Cezayir bağımsızlık mücadelesine sayfalarında daha ayrıntılı yer vermeye başladılar. Köşe yazarları, Cezayir ile ilgili görüş ve yorumlarını daha geniş iletmeye başladılar. Sanat çevresi gelişmelere duyarsız kalmadı örneğin Fransızlar tarafından idama mahkum edilen 19 yaşındaki Cemile Buhayrad'a şiirsel bir mektup yazdı"

 

(Haber: Mustafa Kemal Bektaş)