Türkiye’de Çevresel Etki Değerlendirme’nin  “Çevreye Eden Değerlendirme “ olarak algılanıp uygulanmasıyla,  dünyanın terk ettiği nükleere  ve yeni termik santrallere izin verilebiliyor.

 

 

İklim Parkı’nı görmek için Gütersloh kenti yakınlarındaki Rietberg kasabasına sabahın erken saatlerinde yola koyularak ulaştığımızda, toplu giriş için kişi başı 2,5 euro rehber için ise 65 euro ödendi giriş kapısına. Belediyenin malı olan bu tesiste çocuklar için de ayrı bir park var. Bizim gezdiğimiz İklim Parkın daha girişinde, hava durumunu, rüzgar hareketini ve nem oranını gösteren digital göstergenin hemen yanında dünya küresi vardı. Bu kürede dünyadaki rüzgar ve deniz hareketleri kırmızı ve mavi çizgilerle işlenmiş. Adı üstünde İklim Park. Çevre konusunda bilgi edinmek ve çalıştaya katılmak için yaklaşık 3 bin kilometre yolu aşan bizler İklim Parkın adıyla bütünleşmiştik.




ADI İKLİM AMA YENİLENEBİLİR ENERJİ TANITIM PARKI OLMUŞ

Yenilenebilir enerji konusundaki çekinceleri ortadan kaldırmaya dönük amaçlı olarak hazırlanan parkta, eski çöplerden toplanan metan gazının depolanması ve dağıtılması da tesisteki gerçek örnekler ile gelenlere anlatılıp tanıtılıyor.

Bizim en çok dikkatimizi çeken ve ayrıntılarını öğrenmek istediğimiz güneş enerji santralının panelleri güneşin yönü çerçevesinde dönüşte sağlayabiliyor. Böylelikle güneşin tamamından yararlanmayı amaçlayan güneş enerji sisteminde depolama akülerde gerçekleştiriliyor.

İklim Parkta enerji tasarrufuna dönük araştırma yapanlar için kurulmuş sistemler de var. Rehberin anlatımına göre; led ampul üretiminde test amaçlı çalışmalara fırsat yaratan sistemin amacı, eski sokak lambalarını değiştirmeye dönük.

İlginçlikler bitmiyor. Organik kaldırım taşları ile döşenmiş ve bu taşlar havadaki partikülleri emiyor. İklim Park’ta hiç duymadığım olay ise toprağın 4 metre altındaki sıcaklığın evlere verilmesiydi. Evin etrafında dolaşıp kalorifer kazanına gelen sıcaklık ile ısınmada daha az enerjinin kullanılması amaçlanmış. Ki bu sistem de diğer yenilenebilir enerjiler gibi çalışan bir sistemle ziyaretçilere tanıtılıyor. Gün ışığı ile çamaşır kurutan makineler olduğunu da yeni duydum, öğrendim.

Bizler rehberden bu bilgileri alırken, yanımıza gülümseyerek gelen genç kadının Yeşiller Partisi Milletvekili olduğunu sonradan öğrendik. Sessizce yanımıza gelen ve bize verilen bilgileri dinleyen Yeşiller Partisi Millletvekili  Wibke Brems elektrik mühendisi.




GÜNÜN HER SAATİNDE GÜNEŞTEN YARARLANDIRILAN BİNA KENDİ EKSENİ ETRAFINDA DÖNÜYOR

Güneş enerjisinin depolandığı binanın akıllı (!) olduğu ve binanın güneşin yönüne göre dönerek ısınmayı sağladığını da şaşırarak öğrendiğimizde Dr. Alper Öktem’in tercümesiyle konuşmalarını dinledik.

Milletvekili Brems, AB’nin derinden çıkarıldığı için kömüre verilen sübvanseyi yasakladığını ve bu nedenle taşkömürü üretiminden vazgeçildiği gibi linyit üretiminin de sona erdirileceğini belirterek, “linyit sözleşmeleri de 2045’de bitiyor. Açık işletmelerin de sınırları daraltıldı. Gelecek yenilenebilir enerjide” dedi.

Milletvekili Wibke Brems siyanür üretimine de karşı olduklarını ve Almanya’dan Türkiye’ye siyanür gönderildiğini bilmediğini ve araştıracağını açıkladı.

 


Çevresel Etki Değerlendirmesi “ÇEVREYE EDEN DEĞERLENDİRME”YE DÖNDÜ

Grup programını ekibin içinde yer alan çevreci aktivistlerden  ve KTÜ Öğretim üyelerinden Dr.Oğuz Kurdoğlu’nun sunumu ile tamamladı.

Heyetin kaldığı Best Western Oteli’nin toplantı salonunda gerçekleşen sunumda, Dr. Kurdoğlu, genel bir değerlendirme yaptı. 

“Doğu Karadeniz’in Başına Gelenler. Sivil Toplum Diyalogu Artvin Çalıştayı ve Detmold Çalıştayı” başlığını verdiği anlatımında, ülkemizde Çevresel Etki Değerlendirmesi kavramının “ÇEVREYE EDEN DEĞERLENDİRME” yöntemi haline dönüştüğüne vurgu yaparak acı bir  gerçeğe parmak bastı. Hidro Elektrik santrallerinin çevreye verdiği zararları çektiği fotoğraflı örneklerle anlatan ve HES’cilerin can suyunu bile doğadan ve halktan esirgediğini, inşaatlardan çıkan binlerce ton atık malzemelerin dere yataklarına döküldüğünü ve bu atıklar yüzünden alabalık türlerinin yok olduğuna işaret eden Dr. Kurdoğlu, “Alabalık üretiminde 25 bin işçi çalışıyor. Alabalık üretiminde dünya birincisi olan Türkiye’de ihracat  hedefi 1 milyar dolardır” dedi.

İnşaatlar nedeniyle çıkarılan madenlerin su ile buluştuğunda asite dönüştüğünü ve bunun çevreye verdiği zararların büyüklüğünü de anlatan Dr. Oğuz Kurdoğlu, turizmin de korunmuş kentler ve alan istediğini belirtti.




ÇALIŞTAY’DA SON

Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin finansmanını sağladığı ve Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı’nın organize ettiği “Çevre İçin Medya ve Çevre İletişim Ağı” projenin sonuna gelindi.  Proje lideri İnci Demirkol programın bu oturum ile tamamlandığını ve bundan sonraki aşamanın ise yazılar ve görüntüler ile belgelendirileceğini belirterek, katılımcılara teşekkür etti.



 

BİR NOT:  Kimin söylediğini not alamadım ama yazı dizisini hazırlarken son noktayı koyduğumda aklıma gelen bir açıklamayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Küçük tasarruf sahiplerinin de ortak olabildiği kooperatifler aracılılığı ile kurulan güneş ve rüzgar enerji üretiminde, elektrik kesintisi yok. Elektrik kesintisinin olamayacağı, “bilgisayar sistemine bağlı değil” sözleriyle açıklanınca, bizde daha önce meydana gelen ve halen daha sebebi bilinemeyen Türkiye’yi karanlıkta bırakan olay aklıma geldi. Yenilenebilir enerjide bolca rüzgarı ve  güneşi ise Almanya’nın nerede ise iki katına yakın olan Türkiye’mizde, tehlikesiz, kokusuz, zehirsiz, kanser bacaları olmayan enerjiye dönüş konusunda siyasetçilere düşen büyük sorumluluğu hatırlatacak olan yine bizler değil miyiz?





 İLGİLİ HABER LİNKLERİ

1. BÖLÜM   
2. BÖLÜM  
3. BÖLÜM 
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM