Kdz. Ereğli Eğitim-Sen İlçe Temsilcisi İbrahim Koç, 2014-2015 eğitim-öğretim  yılının Milli Eğitim Bakanlığının yanlış ve sürekli değişen kararları ile öğrenci, öğretmen ve veliler açısından sorunlu başlayacağını belirtti, 24 Eylül tarihinde gerçekleştirilecek greve ilişkin açıklamalarda bulundu.

“TEOG TAM BİR SKANDAL OLMUŞTUR”
Konuya ilişkin düzenlediği basın toplantısında Kdz.Ereğli Eğitim-Sen İlçe Temsilcisi İbrahim Koç şu açıklamalarda bulundu: Eğitimde 4+4+4 dayatmasının kaçınılmaz bir sonucu olarak liseler, tıpkı ilkokul ve ortaokullar gibi mevcut sistemin 

ve onun koruyucusu olan siyasi iktidarın ekonomik-siyasal çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırılırken, öğrencilerimiz özel liselere, meslek liselerine, imam hatip liselerine ve açık liselere yönlendirilmiştir. TEOG yerleştirmeleri sürecinde yapılan yanlışlar sonucunda çok sayıda öğrenci belki de hiç gitmek istemeyeceği bir lise türüne otomatik olarak yerleştirilmiştir. TEOG’da tercih yapmayan 134 bin öğrenciden 94 binin meslek, 40 binin imam hatip liselerine otomatik olarak yerleştirilmiş olması MEB’in dayatmacı politikalarının son örneği olmuştur. TEOG yerleştirmeleri ulusal basında da sık sık haber konusu olmuştur. MEB, önce tercih yapmayan öğrencilerin adreslerine en yakın okula yerleştirileceklerini açıklamış, ancak bazı illerde öğrencilerin evlerinden 100, 120 km uzaklıktaki okullara yerleştirildiği görülmüştür. Kaydı otomatik olarak imam hatip liselerine yapılan öğrencilerin içinde gayri Müslim öğrencilerin bulunması, sorunun ne kadar “ciddiyetle” ele alındığının göstergesidir. Kendi istekleri dışında imam hatip liselerine ve meslek liselerine otomatik kaydı yapılan öğrencilerin büyük bölümü kontenjan olması halinde kaydını başka liselere almaya çalışmakta ve veliler okul okul gezdirilmektedir. TEOG sonuçları üzerinden yapılan yerleştirmeler sonrasında yaşanan mağduriyetler mutlaka dikkate alınmalı ve hiçbir öğrenciyi istemediği bir okul türünde okumaya zorlamamalıdır. Eğitime ilişkin konularda atılacak her adım sonuçlarını düşünerek atılmalı, öğrenci ve velilerin endişelerine, sendikaların önerilerine mutlaka kulak verilmelidir. 

“ZORUNLU ROTASYON OLMAMALIDIR”

Torba yasanın ‘öğretmenlerin hizmet süreleri ve/veya isteğe bağlı il içi veya il dışı yer değiştirmelerine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir' maddesiyle, öğretmene rotasyonun kanunî dayanağı da oluşturulmuştur. Buna göre, meslek hayatının 10 yılını aynı okulda devam ettiren öğretmenler esas alınarak rotasyon uygulanacak denilmektedir. Eğitim emekçileri açısından eğitim emekçilerinin isteği dışında gerçekleşen bu uygulama sürgün anlamına gelmektedir.
Öğretmenlere zorunlu rotasyon uygulaması halinde eğitim sisteminin yeni bir kaos ile karşı karşıya kalması kaçınılmazdır. MEB’in gör evi, eğitimde 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, attığı her adımda, eğitim emekçilerini mağdur etmek değil, onların yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler üretmek, eğitimcilerin ve sendikaların taleplerini dikkate almaktır. Öğretmenler açısından açıkça “sürgün” anlamına gelen ve pek çok yönden istismar edilebilecek “zorunlu rotasyon” uygulamasından bir an önce vaz geçilmelidir. MEB, öğretmenleri kendi istekleri dışında zorunlu rotasyona tabi tutmak yerine, gönüllülük ve teşvik esasına dayalı çözümler üretmeye çalışmalıdır.

 “TAM GÜN VE ZORUNLU OLMALI”
Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim  Kurumları Yönetmeliği’nde yapılan bir değişiklik ile bütün okulöncesi kurumlarda ikili eğitim yapılması kararı alınmıştır. Okul öncesi kurumlar olarak bilinen ve okul öncesi eğitim çağı çocuklarına eğitim veren anaokulu, ana sınıfı ve uygulama sınıflarında tam gün eğitim yerine ikili eğitime geçilecek olması başta okulöncesi eğitim çağında olan çocuklar ve onların anne-babaları olmak üzere yeni sorunlar ortaya çıkaracaktır. Aile içi desteğin tek başına yetmediği, çocuğun kendi yaşıtlarıyla birlikte olabileceği, bedensel ve zihinsel gelişmelerini sağlıklı biçimde sürdürebilecekleri bir ortam olduğu için okul öncesi eğitimin tam gün olması gerekmektedir. Anne-babası çalışsın ya da çalışmasın her çocuğun 4-5 yaş arasında okulöncesi bir kurumda tam gün eğitim görmesi, çocuğun gelişimi açısından son derece önemlidir. Okulöncesi eğitimde ikili eğitimin esas alınması ile birlikte yeni açılacak olan öğrenci grupları için yeni öğretmen ihtiyacı ortaya çıkacak, bu ihtiyaç her zaman olduğu gibi ücretli öğretmen istihdamı ile giderilmeye çalışılacaktır. Eğitimin bütün kademelerinde olduğu gibi okulöncesi eğitim gibi, eğitime ilk adımın atıldığı bir alanda çalışacak öğretmenlerin eğitimin diğer kademelerinde olması gerektiği gibi kadrolu ve güvenceli çalıştırılması gerektiği açıktır. Eğitim Sen yıllardır okulöncesi eğitimin yaygınlaştırılmasını ve zorunlu hale getirilmesini savunmaktadır. Bunun için öncelikle koşulları ve fiziki olanakları uygun olan okullardan başlanarak bütün ilkokullarda kurumlarında ana sınıfları zorunlu hale getirilmelidir. Okul öncesi kurumlarda her türlü beslenme, barınma giderleri devlet tarafından karşılanmalı, şuan bu kurumlarda yürütülen veliden para toplama uygulamasına son verilmelidir. Eğitimin bütün kademelerinde olduğu gibi, eğitimin temeli olan okulöncesi eğitim kurumlarında da her çocuğun kendi anadilinde eğitim alması sağlanmalıdır. 

 “ÖZGÜR KILIK KIYAFET EYLEMİMİZ”
Eğitimin ve toplumun kılık kıyafet uygulamaları üzerinden tek tipleştirilmesine karşı 7 Eylül 2013’te başlattığımız özgür giyimle işyerlerine gidilmesi eylemimiz,  Temmuz 2015 tarihine kadar "özgür kılık kıyafetle" işyerlerine gidilmesi biçiminde devam edecektir. 
     

 “24 EYLÜL’DE GREVDEYİZ”
Eğitimde çığ gibi büyüyen sorunlara karşı, Çocuklarımız için, geleceğimiz için, siyasi kadrolaşmaya dur demek için, cinsiyetçi eğitime dur demek için,4+4+4 Eğitim ucubesine dur demek için Ana dilde eğitim hakkı için, 24 Eylül 2014 te bir günlük grevdeyiz. Kamuoyu aracılığı ile greve siz değerli öğrenci velilerimizin de destek vermelerini bekliyoruz. Son olarak 2014 -2015 eğitim öğretim yılında bu kadar olumsuzluklara rağmen, tüm öğrencilerimiz ve eğitim emekçileri için başarılı bir yıl olmasını diliyoruz”
(Haber: Elif Bektaş)