Atanması Yapılmayan Öğretmenler (AYÖP) Zonguldak Platformu, Birleşik Kamu-İş'e bağlı Eğitim-İş Sendikası Zonguldak Şubesi'ni ziyaret etti. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti belirten Eğitim-İş Sendikası Şube Başkanı Metin Kahveci, atanması yapılamayan öğretmenlere maddi ve manevi olarak her türlü desteği vereceklerini dile getirdi. Başkan Kahveci, Öncelikle Eğitim-İş Sendikası olarak sendikamızı ziyaret eden genç meslektaşlarımızdan memnuniyet duyduğumuzu belirtmek istiyoruz. Boş gezmenin ve işsizliğin ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Çünkü bizlerde aynı yolun yolcusu olduk. Ne hissettiklerinizi, hangi sıkıntıları çektiklerinizi çok iyi anlıyoruz. Hele ekonomik bağımsızlığını eline alamayanların durumlarını, öğretmen olup da hala anne ve babanın vereceği harçlıkla gün geçirmenin ne kadar zor olduğunu ifade etmeye gerek yok. Parasız kalmanın sosyal yaşamda insanı ne kadar etkilediğini, hangi zulümle karşılaştığını yönetenler bilmese de bizler hayatın gerçeğinden geldiğimiz için her şeyin farkındayız. Bu nedenle Eğitim-İş Sendikası olarak atanması yapılmayan genç öğretmen arkadaşlarımıza karşı maddi ve manevi olarak her türlü desteğimizle gerek Ankara'da, gerek Zonguldak'ta yanlarında olacağımızı belirtmek istiyoruz dedi.
150 BİN ÖĞRETMEN EMEKLİ OLACAK
Öğretmen açığının 200 binlere ulaştığını, buna rağmen atanmayı bekleyen öğretmenlerin olduğuna dikkat çeken Kahveci, bu durumun büyük bir çelişki olduğunu söyledi. Kahveci şöyle konuştu;
Aslında atanması yapılmayan öğretmenlerin sorunu demek, bakanlığın yönetim anlayışıyla ülkemizdeki eğitim sorunu demektir. Bir taraftan öğretmen açığı 180-200 bin olarak belirtilecek, diğer taraftan da atanacak öğretmenler ise ihtiyacın yüzde 10'unu karşılayamamaktadır. Bu durum büyük bir çelişkidir. Bu ihtiyacın yerine ücretli, sözleşmeli, vekil öğretmenlerle sorunu çözmeye çalışan bakanlık yönetim anlayışı taşımalı su ile değirmeni döndürmeye çalışmaktadır. Bu anlayışla eğitim sistemimize gerekli değerin verilmediği gibi diğer taraftan birçok sakıncalar yaratmaktadır. Kadrolu bir öğretmen ile kadrosuz bir öğretmenin okul içerisindeki öğrencilere karşı tutumu daha farklıdır. Kadrosuz öğretmen bir çok davranışlardan çekinirken kadrolu öğretmen olaylara daha hakimdir. Bundan anlaşılacağı üzere birileri ülkemizdeki eğitim sistemine değer vermemektedir. Değer verilmeyen eğitim sistemi her zaman geriye gitmeye mahkumdur. Atanması yapılmayan öğretmenlere kadro tahsis edilmesi için MEB önerimizden birisi de emekli öğretme maaşlarının en az 1 bin 800 TL olmasıdır. Bu önerimiz gerçekleştiği takdirde yaklaşık 150 bin öğretmen emekli olacaktır. Emekli olan öğretmenlerin yerine atanması yapılmayan on binlerce öğretmenin alınması durumunda sorunun yüzde 70'ini çözeceği inancını taşımaktayız. Ama maalesef öğretmenlerimiz emekli maaşlarının az olması nedeniyle emekli olamamaktadır. Çünkü 10 binlerce öğretmen çocuklarını okutmakta yeni ev alması, vb sorunlar nedeniyle çalışmak zorunda kalmaktadır. Öğretmenlerin emeklilik konusunda 3 büyük memur konfederasyonları hiç bir zaman gözle görünür bir şey yapmamış, siyasi parti anlayışlarının dışına bir türlü çıkamamışlardır.
BAKANLIK, 50 BİN SINIF ÖĞRETMENİ
AÇIĞA ÇIKARMANIN GAYRETİ İÇİNDE
Vasıflı ve nitelikli öğretmen politikasının hayata geçirilmesi gerektiğini belirten Kahveci, binlerce öğretmenin hayatın çilesi gereği çalıştırılmaya devam edildiğini vurguladı. Kahveci söyle devam etti; Sanki bu yöneticilerimiz ileri yıllarda emekli olmayacaklarmış gibi ilgisiz olmaları, siyasi parti anlayışları sosyal yaşamlarını idame ettirecekmiş gibi davranmalı akılla mantıkla izah edilemez. Üç büyük memur konfederasyonlarının yönetim anlayışları bu kafayla devam ederse hem kendileri hem de üyeleri büyük zarar görecek bu zarar hepimizi vuracaktır. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki 30 yılı tamamlayan birçok öğretmen az da olsa fizyolojik yapı gereği verimden düşmektedir. Ama ne yazık ki binlerce öğretmenlerimiz hayatın çilesi gereği çalıştırılmaya ve çalışmaya mahkum bırakılmaktadır. Diğer talebimiz ise ihtiyaca göre öğretmen yetiştirilmesidir. Vasıflı ve nitelikli öğretmen politikası mutlaka hayata geçirilmelidir. Ne yazık ki bizi yöneten bakanımız bu asli sorunları görmezden gelerek öğretmenler çok tatil yapıyorlar, çalışmıyorlar diyecek kadar ileri giderek bütün öğretmenleri rencide etmiş adeta da öğretmen hasmı olmuştur. Öğretmen dostu olmadığının, diğer bir örneği de KHK kapsamında ek ödemeler konusunda öğretmene 0 (sıfır) ek ödeme verilirken kılını bile kıpırdatmamıştır. Bunun açık anlamı vardır ki öğretmenin yanında olmadığıdır. Bakanımız bakanlığı yazboz tahtasına çevirdiği gibi eğitim sistemini kesintili hale getirerek (4+4+4), hem geriye gitmemizi sağlamakta, hem de yaklaşık 50 bin sınıf öğretmeninin açığa çıkarmanın gayreti içindedir. Durum böyle olduktan sonra birilerinin eğitim sistemine değer vermediği gibi öğretmenine de sahip çıkmaması görevi gereğidir. İşte bu anlayış bize göre devlet politikası olmamakla beraber bir tarikat politikası olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.  Tarikat politikalarında halkın bilinçlenmesi istenmez, gerçekler daima gizli tutularak kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda kullanılır. Eğitim sistemimiz bilimsel değerle yönetilmediği müddetçe bilinçli toplumdan, sorgulayan gençlikten, çağdaşlıktan ve medeniyetten kimse bahsedemez.