TSO seçimleri öncesinde doğal olarak kulisler söylentiler ile dolmaya başladı.
Kulislerin ilk gündem maddesi ise 'kim kazanır?' oluyor.

Peki kim kazanmalı?

Bu 'kim' ifadesinin içeriği nasıl dolmalı?

 

Sayılı günler çabuk geçiyor.

İşte TSO seçimleri geldi.

Önümüzdeki yıl da yerel seçimler var.

Zaman ne hızlı akıyor değil mi?

4 yıl önce yapılan TSO seçimleri sonrasında  yeni hizmet anlayışı konusunda bazı öneriler sıralamış ve oda yöneticiliğinin profesyonel kadrolara bırakılması gerektiğine dikkat çekmiştim.

Olmadı yapmadılar/yapamadılar.

Aynı kısır döngü devam etti.

Bu kadro da geçmişin devamı çizgisinde kaldı  ve TSO yöneticiliğini üye aidatları ile çocuklara alınan bot ve montlar önünde fotoğraf çektirmek olarak gördü.

Bir tek proje üretemediler.

Yaşanan kavgalara ve baskılardan korkup  suskun kalmayı yeğlediler.

Kurum ve kuruluşlar arasında arabulucu olup inisiyatif kullanarak ilçenin ekonomisini çok yönlü yönetebilme iradesini gösteremediler.

Daha kötüsü, yüzde 2000 oranında zam yapılan emlak vergilerine karşı çıkmak bir yana tam tersine zamları onaylayan kurum olarak tarihe geçtiler.

Yanlışa yanlış diyemeyen  iradesizlik noktasında kalan  ve ilçenin lokomotifi olamayan kadro ile bir dört yıl  daha heba olup gitti.

 

Oysa Ereğli yanıyor.

Ereğli'de ekonomi bitti.

Daha düne kadar sürekli göç alan Ereğli'nin bir gün göç vereceğini söyleyen olsa kim inanırdı ki.

Ama bugün öyle.

Ereğli göç veriyor.

Bakınız; Ereğli'de genel konuları konuşabilmek bile zorlaştı. İlçenin geleceği üzerinde konuların tartışılabildiği bir platform bile kalmadı. 'Aman bana bulaşmasın' görüşü yayılıp  yaygınlaştı. Yerlerde sürünen bir seviye öne çıktı.  

Yatırım yok.

OSB boş.

Çünkü kentte moral yok.

Moralin olmadığı bir yerde huzur olur mu?

Ya huzurun olmadığı bir kente gelen olur mu?

Sadece giden olur.

Giden de 'ne oldu bu kente?' sorusuna yanıt arar durur.

 

TSO seçimleri işte bu nedenle çok önemli.

Yeni kadro gerek yeni kadro.

Çözüm üreten bilgi ve donanıma sahip olan. Gençlik enerjisini  deneyimle buluşturan ve ana ilke olarak toplumsal uzlaşmayı benimseyip, kentteki kavga ortamına son verecek adımları ödünsüz atacak bir kadro.

Vizyonu olan.

Üyelerden alınan zorunlu aidatlarla keyif çatma yerine, onları  sürekli arayıp soran, yanlarına gidip acı bir kahvesini içip iletişim içinde olurken de 'bizden talebin ne?' demeyi bilecek bir kadro.

Yatırımlar konusunda aynı bir birim, AB fonlarıyla ilgili ayrı bir birim ve halkla ilişkiler konusunda da ayrı bir oluşturmayı başarmalı bu kadro.

Kentin çok yönlü analiz tablosunu ortaya çıkarıp yerli ve yabancı sermayenin ilgisini çekmeyi başarabilen bir kadro.

Çok ortaklı şirketlere öncülük edip yeni yatırımları başlatabilecek güveni verecek kadro.

Dışlayan ve tanımam noktasında burnu gökyüzünde olanlara haddini de bildirecek bir kadro.

Ereğli çıkarları doğrultusunda toplumun tüm kesimlerini harekete geçirebilecek bir kadro.

Krizleri yönetebilecek bir kadro.

İlçedeki tüm sivil toplum kuruluşların liderliğini de yapabilecek bir kadro.

Paylaşma kültürünü örneklemeleriyle kanıtlayan bir kadro.

Siyasi ve kamu kadrolarıyla barış içinde kalabilmeyi sağlarken, hak ve çıkarları için de gerektiğinde şahin olabilecek bir kadro.

Eğitimli bir kadro.

Çapı olan ve Ereğli'ye Ankara'dan, İstanbul'dan, Almanya'dan, Amerika'dan, İngiltere'den bakabilen gözlüklere sahip bir kadro.

Seviyeden ödün vermeyen bir kadro.

Kişilik ve kimlikleriyle toplumun ısınabileceği ve fotoğraf karesini dolduran bir kadro.

Kısacası yangın halindeki Ereğli'yi düştüğü moralsizlik çukurundan çıkarıp toplumun yeniden umut rüzgarıyla dolduran bir kadro.

 

Ereğli böyle bir kadro kurmalı.

Böyle bir kadronun önünü açmalı.

Yani değiştirmeli.

Değiştirme de laf olsun  diye asla olmamalı.

Ereğli'de herkes herkesi bilip tanıyor.

Kimin ne yapabileceğini veya yapamayacağını da görüp tanıyor.

Bu nedenle TSO seçimleri Ereğli için bir dönüm noktasıdır.

Keşke mevcut yönetim çekilebilme erdeminde olup da bu krizden çıkış için böyle bir kadronun göreve gelmesinin önünü açabilse.

Keşke !

 

Ereğli'de şimdi barış zamanı olmalı.

Bu barış hareketi kavga ortamına müdahale edip  huzursuzluğa son verdiği gün, kazanan elbette Ereğlimiz olacaktır.

Haydi barışa.

Barış için taşın altına elini sokmaya.

Yeniden güçlü Ereğli'yi hep birlikte yaratmak için 'değişime evet' demeye.

                                                                                             --Eyüp Bektaş--