Geçtiğimiz Cumartesi günü öğle saatlerinde gezi ve çeşitli ziyaretler gerçekleştirmek için Ereğli’ye geldim. Önce tabanca ve tüfek tamircisi İbrahim Ustayı ziyaret edip çayını içtim. Uzun uzun sohbet ettikten sonra oradan ayrılıp Ereğli Fm Radyoya konuk oldum. Her iki program yapımcısı misafirperver arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Sonrasında yürüyerek çarşı merkeze vardım. Biraz gezindikten sonra olmazsa olmazım Akarca mahallesine doğru ilerledim. Aslen Düzceli olan elektronikçi İlhami abiyi ziyaret ettim. Ereğli’de olmak ayrı bir keyiftir dostlar. İnsan günlük de olsa değişir. Buranın havası suyu gerçekten başkadır. İnsanlar kibar, görgülü ve olağanüstü yardımseverdir. Nereden biliyorsun derseniz her yıl düzenli olarak gelir giderim. Uğruna şiir yazdığım bu şirin ilçenin yeri bende çok ayrıdır. İlhami ustanın dükkânından ayrıldıktan sonra çarşı içinde dolaşmaya başladım. Dükkânlardaki ürünlere baktım uzun uzun. Pazaryerinde bazı esnaflar açıktı. Yürüyerek sahile doğru ilerledim. Karnım epey acıkmıştı. Her zaman olduğu gibi o meşhur esnafların olduğu bölgeye doğru yürüdüm. Gözleme yapan bacılardan çay ve yiyecek aldım. Müşteriler için konulmuş masalarda doyurdum karnımı. Denize doğru baktığımda durgunluk görüyordum. Hafif yosun kokusu da vardı. Ne kadar doğal değil mi? Yemeğimi bitirdikten sonra çınarın oraya çay içmeye gittim. Nasıl olduysa biraz daha gezesim geldi. Yürüyerek bir dükkânın önüne kadar geldim. Meğer o dükkân sahibinden geçen yıl çakı almışım. Kendisi oldukça kibar ve misafirperverdi. Beni hatırladı ve biraz sohbet ettik. Oradan ayrıldıktan sonra kuzey yönünde ilerlemeye başladım. Yine bir dükkânın önüne gelmiştim. Bu kez durum biraz farklıydı. Dükkân buram buram nostalji kokuyordu. Selam vererek girdim içeri. Ahşap malzemeler yaparak bu ülkenin kalkınmasında rol oynayan Zafer abiyle tanıştım. Kendisi emekli bir memurdu. Gönül verdiği ahşap sanatı onu bugünlere kadar getirmiş. İçeride neler yoktu ki? O malzemeler, o ürünler o süs eşyaları… Her biri eser ve her birinde derin manalar var. Kendisiyle uzun uzun sohbet ettik. Birbirimize kartvizitlerimizi takdim ettikten sonra vedalaştık. Akşam saatlerinde sahilden yürüyerek otogara giden minibüse bindim. Dönüş aracı saat yirmi sıralarında hareket edecekti. Düzce’ye geldim gelmesine de aklım Ereğli’de kaldı dostlar. Ne olur oranın kıymetini bilin. Etkisinden kurtulamıyorum. Bir şehir bu kadar mı güzel olur ve sevilir. Hepinize selam olsun güzel şehrin güzel insanları.

                                                             

   Sinan KORKMAZ